English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ H ] / He won't talk

He won't talk Çeviri Türkçe

566 parallel translation
- Only Hackenapuss, and he won't talk.
- Yalniz Hackenapuss, o da söylemez.
He won't talk, he won't listen.
Bu ötmeyecek, bu da susmayacak!
If he won't talk to you...
Seninle konuşmazsa...
- He won't talk.
- Konuşmaz.
Nobody knows where he got it. Or they won't talk.
Nereden aldığı bilinmiyor.
First, he won't talk. Now he talks too much.
Önce hiç konuşmuyordu, şimdiyse çok fazla konuşmaya başladı.
Or he might have witnessed the killing and is getting ready to blackmail the killers. But even if he's 100 % innocent, he still won't walk in and talk.
Ya da cinayete tanık olmuştur ve katillere şantaj yapmaya hazırlanıyordur.
Because if we duel in the morning he won't be here to talk of death in the evening.
Çünkü sabah düello yapsaydık akşam ölümden bahsetmek için burda olmayacaktı.
Let him talk about what he wants to talk about, and he won't talk about art.
Bırak da istediği şey hakkında konuşsun, kanımca sanat hakkında da konuşmayacak.
He won't talk.
Konuşmayacak.
And an Italian priest who claims he won't talk because he'll pray for him.
Ve bir İtalyan papazını. Adamın konuşmayacağını söylüyor. Çünkü ona dua edecekmiş.
- He won't talk. - If he don't want to shake hands with sudden death, he'll talk.
konuşacak.
He won't talk.
Konuşamayacak.
He won't let me talk.
- Konuşmama fırsat vermiyor.
He won't even talk to me.
Benimle bile konuşmuyor.
He won't talk.
Konuşmuyor.
Well... he won't let me talk.
O benim konuşmama izin vermez.
Don't worry, he won't talk.
Merak etme, konuşmayacak.
He won't run. Just talk to him.
O kaçmaz.Sadece onunla konuş.
He won't talk Texas.
Texas'a gitmek istemiyor.
He won't talk, Doc.
Konuşmayacaktır, Doktor.
When a man is so jealous that he keeps his wife a virtual prisoner in her own home, won't even let her out to talk to a neighbor, then he has to be insane.
Bir erkek karısını eve hapsedecek kadar kıskanç ise, komşusu ile konuşmasına bile izin vermiyorsa, çıldırmış olmalı.
He won't talk to me, either.
Benimle konuşmayı de reddediyor.
- He won't talk.
- O konuşmayacak.
No, he won't talk.
Yok, o konuşmaz.
I know things about him, that's why he won't talk.
Onun hakkında bildiğim şeyler var, bu yüzden konuşmaz.
- He won't talk.
- Konuşmayacak.
Minoru's good too but now he won't talk
Minoru da iyi ama konuşmuyor.
He won't talk, but...
Konuşmadı.
Suppose your ventriloquist's dummy just won't talk because he's a good man?
Vantrolog kuklamızın konuşmadığını düşün. Çünkü iyi bir adam.
Says he won't talk to messenger boys.
Ulaklarla konuşmadığını söyledi.
He won't talk, so I'm talking.
O konuşmayacağı için ben konuşuyorum.
I'll talk to him. But I just want to say it in a way that he won't think it any personal reflection on him.
Ama kendisine karşı herhangi bir ters düşüncem olduğunu düşündürtmeden söylemek istiyorum.
He won't even talk about it.
Bu konuda konuşmadı bile.
Tell Prokosch when he calls. I won't talk to him.
Prokosch aradığında onunla konuşmayacağımı söylersin.
But he won't talk about it, and so...
Ama o konuşmayacak, yani...
He won't talk.
Konuşmaz.
He's being tortured, but he won't talk.
Ona işkence yapılıyor, ama konuşmayacaktır.
He won't even talk to me.
Benimle dahi konuşmuyor.
Karel, give him money, any sum, so he won't talk.
Karel, ona dilediği kadar para ver de konuşmasın.
Yet he was brought in from a cheap inn, has no visitors, won't talk.
Gerçi buraya müşterisi bile bulunmayan ucuz bir handan getirilmişti. Konuşmuyor.
You and the captain are the only two on board who know, and he won't talk.
Olanları sadece siz ve kaptan biliyorsunuz, ve o konuşmuyor.
If I could talk to Belden, but he won't see me.
Belden'le bir konuşabilsem ama görüşmek istemiyor.
Not only won't he talk, but he's in jail.
Konuşmak istememesinin yanında adam zaten hapiste.
Well, if he has, he won't talk.
Yakalansa da konuşmaz.
Uh, my brother is a lawyer, but he won't talk to me.
Abim avukat ama benimle konuşmaz.
He Won't talk.
Konuşmayacak.
Clever girl. And if he does talk, you'll come and tell us quick ♪ cause then we'll have to look after ourselves, won't we?
Konuşursa gelip haber verirsin, biz de başımızın çaresine bakarız.
- He still won't talk?
- Hâlâ konuşmuyor mu?
Do you know the name of a good hypnotist I can go and talk to and see if he could help me lay off these cigarettes before tomorrow night, or else Warren won't get that job, see?
Yarın akşamdan önce sigarayı bırakmama yardım edebilecek iyi bir hipnozcu adı biliyor musunuz? Yoksa Warren o işi alamayacak.
He won't talk about politics.
Siyaset konuşmayacak.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]