English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ H ] / Hold up there

Hold up there Çeviri Türkçe

265 parallel translation
By the way, old boy, when you get to the foot of the bed... you can hold up there, if you don't mind.
Bu arada eski dostum yatağın dibine geldiğinde daha fazla ilerlemezsen iyi olur.
Hold up there!
Dur! Durdur arabayı!
What's the hold up there?
Orada bir yere tutun! ?
Mr. Evans, hold up there.
Bay Evans, orada durun.
- Hey, hey, hold up there.
Hey beni bekleyin.
Hey, hold up there a minute, feller.
Hey, dur bir dakika dostum.
Hold up there, fella.
Dur bakalım dostum.
Whoa, hold up there, now.
Hey dur bakalım.
- Hold up there, preacher.
- Dur orada peder.
Hold up there, boys.
Durun çocuklar.
Hold up there.
Şurada durun.
Hold up there.
Orada dur.
CLIFF : Whoa, whoa, hey. Hold up there, Woodster.
Orada dur bakalım, Woodster.
Frankie, just hold up there.
Frankie, dayanmaya çalış.
Just hold up there.
Biraz daha dayan.
You, hold up there!
Durun!
Hold up, there!
Dur orada!
Are you going to go up there and tell her and hold her in your arms?
O'na koşarak kollarından tutup söyleyecek misiniz?
Hold'em up there.
Eller yukarı. Kaldırın ellerinizi.
In the first place there isn't a judge on the bench who'd dare hold Paul now that the Sloss thing is cleared up.
Sloss cinayeti açıklanınca hiçbir yargıç Paul için tutuklama kararı veremez.
There's going to be a hold up.
Burada silahlı soygun olacak.
There's been a hold up at the opera house
Opera Binası'nda soygun oldu.
That means he'll have to come through the pass to get here, so I'd like to take a patrol out to Fort Invincible and try and hold him off up there.
Buna göre, o buraya gelmek için geçidi geçmek zorunda... bu yüzden Invincible Kalesine bir devriye istiyorum... ve orayı tutmaya çalışacak.
If I can hold Tucsos off up there until a relief column gets here, we'll be out of trouble.
Destek kıtası buraya gelinceye kadar, Tucsos'u orada tutabilirsem... belayı uzaklaştırmış olacağız.
- How do you hold that dress up there?
- Bu giysiyi orada nasıl tutuyorsunuz?
Look, there was a time when people thought the earth was a level plane... between two mountains that were set there to hold up the sky... and that the stars were lamps hung from that sky.
Dünyanın düz bir tabak, gökyüzünün iki dağın arasına asıldığının ve yıldızların da gökten sarkan lambalar olduklarının düşünüldüğü zamanlar vardı.
There'd have been no bank hold-up, the stage wouldn't have been robbed, my brother wouldn't have been killed.
Banka soygunu olmazdı, posta arabası soyulmuş olmazdı, kardeşim öldürülmüş olmazdı.
Either you go up there and tell him it was you who did it and chop it off clean so he never comes crying to you again or you hold his hand, wipe his poor, perspiring brow fan his smoldering, dampened ego so it can burst up into flames and burn...
Ya oraya gider, o işi yapanın sen olduğunu anlatıp, meseleyi kökünden halledersin ki böylece bir daha salya sümük koşmaz sana ya da elinden tutar, ter içindeki o lekeli alnını silip için için yanan, körelmeye yüz tutmuş egosuna hava basıp yeniden canlanmasını sağlarsın.
Hold up there, bub.
Dur bakalım, evlat.
I tell you, he gonna grab hold of that guitar down there, twist it up, tune it up, gonna twang-twang-twang it for you!
Size diyorum, şuradaki gitarı alacak tutacak, akordunu yapacak ve sizler için tıngırdatacak!
There you can steal cattle, hold up trains.
Orada sığır çalabilir, tren soyabilirsiniz.
- Hold it up there, sergeant.
- Orada kal Çavuş.
- You said there was a technical hold-up.
- Teknik bir gecikme olduğunu söylemiştin.
Hold those cars up there!
Su arabalari durdurun!
- There's been a hold up at the bank.
- Bankada soygun olmuş.
Tracey, if I have to grab you and hold you, you're not going up there.
Tracey seni yakalayıp tutarsam oraya gidemezsin.
Monsieur Petain, hold up a minute there.
- Bay Petain, bir dakika bekleyin.
Hold it up there.
Sen orada bekle.
- Hold it up there.
- Orada durun.
- Watch your fingers right up there! - Hold it.
- Parmaklarınıza dikkat edin burada!
Now, hold it up there.
Tam orada tut.
Hold it right there. Just raise your hands up.
Ellerini havaya kaldır!
Hold it up there.
Orada kal.
Could you put your hand up there and hold it? That's right, because- -
Elini oraya koyup tutar mısın?
If there's any reason we should hold on the story, hang up before I get to 10.
Eğer hikayeyi durdurmamızı gerektiren herhangi bir sebep varsa 10 olmadan telefonu kapat.
There ain't nothin'to hold up.
Çünkü soyacak kimse yok.
Hold him up there!
Onu orada tutun!
- Hands up where I can see them! - Hold it right there!
- Ellerini görebileceğim şekilde kaldır!
If they show up, hold them till I get there.
Yalnız değil. Gelirlerse, ben gelene kadar tut onları.
Hold it up there firing at our people.
Ateşi kesmelerini söyleyin.
- Hold on. You can't go up there.
- Bekleyin oraya çıkamazsınız.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]