I'll let you in Çeviri Türkçe
1,052 parallel translation
I'll have the super let you in.
Sana super giriş iznim olacak.
He'll say to the Gestapo, "If you let me off I'll show you where some Jews are hiding."
Gestapo'ya diyecek ki, "eğer beni bırakırsanız size bazı Yahudiler'in saklandığı yeri gösteririm".
I guess they'll let you in the front door from now on.
Sanırım artık seni ön kapıdan içeri alırlar.
"if you'll let me in, I'll live the way you want me to live, and I'll think the way you want me to think."
"... sizin istediğiniz şekilde yaşayacağım... " "... ve istediğiniz şekilde düşüneceğim. " demek.
Tell me where the woman is. In return, I'll let you live.
Bana kadının nerede olduğunu söyle.
Let Stavros bring money to put in my business and I'll make him my partner. " He has a prospering establishment there. You'll see a prospering establishment.
Büyüyen bir işletmesi var, anlıyor musun, gelişen bir işletme!
I'll let you know in a minute.
- Hemen söylerim.
I have 50 cents here for you if you'll let me know... when anybody you've never seen before here in El Paso comes to town.
Senin için 50 kuruşum var eğer bana daha önce hiç görmediğin... birinin El Paso'ya geldiğini bildirirsen.
I'll let you in as soon as I can.
En kısa sürede çağıracağım sizi.
Bubber, let Jake walk forward and if he's all right I'll give you my car and see that you get away from here without anybody bothering you.
Bubber, Jake'in öne çikmasina izin ver. Eger durumu iyiyse sana arabami verecegim ve kimse seni rahatsiz etmeden buradan gitmeni saglayacagim.
I'll let you do it, but my whole life is in here.
Bunu yapmana müsaade edeceğim, ama tüm hayatım burada.
I'll let you know everything in a while.
Yakında sana her şeyi anlatacağım.
Hey, you know something... I'll bet you that's why Brutus wouldn't let me in the truck.
Hey, sen biliyordun... iddaya girerim, Brutus bunun için kamyona binmeme izin vermedi.
Here, I'll let you in.
Gel, sana kapıyı açayım.
But as a favour I'll let you have the bunk in the front cell.
Ama iyilik olarak ön hücrelerden birini verebilirim.
I'll let you in.
Seni içeri alayım.
I have Ben's yearbook. Let me read you some wonderful things about him.
Ben'in okul yıllığından sizlere bir kaç harika şey okuyacağım.
Tell you what, Sam. Bein'she's in there by her little old lonesome, I'll let you have her for free.
Zaten orada yalnız ve bayatlamış oturuyor sana bedava vereceğim!
I'll let you in on a little something.
Size birşey daha söyleyim.
Wait. I'll let you in.
Bekle, kapıyı açayım.
You're not gonna stand there and let them kill you. If I put a weapon in your hand, you'll fight, won't you?
Eline silah verseydim, savaşırdın, değil mi?
I'll tell you what, Jim Boy, let's go over to your office and discuss this in a rational way, shall we?
Bak sana ne söyleyeceğim, Jim. Birlikte ofisine gidelim ve bu konuyu orada daha aklı selim şekilde konuşalım, olur mu?
I'll let you know in a little while.
- Genç adam...
I'll let you out in a minute.
Sizi bir dakika içinde çıkarırım.
If I let you in, you'll sell me encyclopaedias.
Kapıyı açarsam bana ansiklopedi satarsın.
I'm calling the commissioners and I'll let you know what OUR decision is in an hour.
Diğer kurul üyelerini arayacağım. Kararımızı bir saat için de sana bildiririm.
I'll never let you waste time in the kitchen again!
Bir daha mutfakta oyalanmana asla izin vermem!
If you're havin'a good time, let the captain know and I'll have him steam around in circles!
Eğer güzel vakit geçiriyorsan, kaptana söyleyelim oyalansın!
- I'll let you know in five days.
- Merak etme, sadece 5 günlüğüne.
Yes, inspector. 2 minutes, and I'll be down to let you in.
Peki, Müfettiş. İki dakika bekleyin aşağı inip açıyorum.
If I find them, I'll fire a shot in the air to let you know.
Onları bulursam haber vermek için havaya bir kez ateş ederim.
I'll let you in on a secret.
Seni merak içinde bırakacağım.
Listen, why don't you let me park the car, and then you endorse the cheque and I'll go in and cash it.
Dinle, ben arabayı park edeyim, sonra sen çeki imzala, bana ver ben gidip bozdurayım.
I'll let you in on a little secret.
Seninle küçük bir sırrı paylaşayım.
- I'll let you know in two months.
Evet doğru.
What I would like you to do is stand in front of the screen and I'll let you know what to do in a minute.
Siz perdenin önüne geçin diğer yapmanız gerekenleri de hemen anlatacağım.
Willis, if your black ass is here, you'd better not let me see it'cause I'll bust it in two!
Willis, eğer siyah kıçın buradaysa görmemem senin için daha iyi olacak. Çünkü onu ikiye ayıracağım!
I'll let you know if it's true about not making a bad landing in a 747.
Bir 747 ile kötü bir iniş yapılamayacağı doğruysa haberin olacak.
Ask me again in a couple of years, I'll let you know.
Birkaç yıl sonra tekrar sor, sana anlatayım.
I want to share in your work and your responsibilities... if you'll let me.
İşini ve sorumluluklarını paylaşmak istiyorum eğer izin verirsen.
But in the meantime, I'll break your hands and legs... and let you die slowly
Ama yavaşça, önce ellerin ve ayaklarını kıracağım... sonra karnını deşeceğim
But if I do, I'll let you have it for what Etting pays which is one-third off of my price, because I like the broad.
Alırsam, size Etting'in verdiği fiyattan yaparım. Yani fiyatımdan üçte bir az. Çünkü severim o kadını.
I'll come down and let you in.
Aşağı inip içeri alacağım seni.
Good. I'll come down in half an hour to let you in.
Yarım saat sonra sizi karşılamak için aşağıya inerim.
I'll put him in a hospital before I'll let you exploit him like a freak.
Siz onu bir kaçkın gibi ifşa etmeden önce hastaneye yatmasını sağlayacağım.
I have thought about it, but if I fall in, I'll let you know.
Ben, bu konuda düşündüm ama ben düşersem, ben size bildireceğiz.
If you get on those bikes and get out in the next 30 seconds I'll let you off with just a warning.
Bisikletlerinize binip 30 sn içinde burdan kaybolursanız sizi sadece uyarmış olacağım.
You could just let me in and I'll explain.
Beni içeri alırsanız açıklarım.
I'll call Dr. George and tell him I let you in.
Dr. George'u arayacağım ve girmene izin verdiğimi söyleyeceğim.
I'll let you know when you can come in.
Ben seni çağıracağım.
Well, i'll do anything in this god-almighty world lf you'll just let me come home with you
Kudretli Tanrı'nın dünyasında senin için her şeyi yaparım Yeter ki seninle eve gelmeme izin ver
i'll let you in on a little secret 34
i'll let you know 490
i'll let you 24
i'll let myself out 36
i'll let her know 52
i'll let you know how it goes 17
i'll let him know 63
i'll let them know 31
i'll let it go 19
i'll let you get back to it 16
i'll let you know 490
i'll let you 24
i'll let myself out 36
i'll let her know 52
i'll let you know how it goes 17
i'll let him know 63
i'll let them know 31
i'll let it go 19
i'll let you get back to it 16
i'll let you go 65
i'll let you live 18
i'll let you get back to work 29
i'll let you two catch up 16
i'll let you two talk 20
you inspire me 23
you interested 92
you inspired me 36
you invited me 32
you insult me 33
i'll let you live 18
i'll let you get back to work 29
i'll let you two catch up 16
i'll let you two talk 20
you inspire me 23
you interested 92
you inspired me 36
you invited me 32
you insult me 33
you in position 17
you in or out 26
you in 251
you invited him 23
you in here 72
you in a hurry 21
you included 30
you in the back 16
you in trouble 32
you in there 200
you in or out 26
you in 251
you invited him 23
you in here 72
you in a hurry 21
you included 30
you in the back 16
you in trouble 32
you in there 200