I've read Çeviri Türkçe
5,230 parallel translation
I've watched you read, Annie.
Okuduğunu gördüm, Annie.
I've been telling her she can do anything she wants to do in this city, and come to find out she can't even read.
Bu şehirde ne isterse onu yapabileceğini söylüyordum ona okumayı bile bilmediği çıktı ortaya.
I started a teaching program, teaching other prisoners to read and write.
Yeni bi öğretim programına başladım, diğer mahkumlara yazmayı ve okumayı öğrettiğim bi program.
All I know is that you do frequent the subway and you read Victorian and pre-Victorian literature, right?
Tek bildiğim sık sık metroya binmen ve... Viktorya ve Viktorya öncesi edebiyat eserleri okuyorsun değil mi? Hadi ama.
If you two don't get together, then every song and every film and every book I've ever heard, seen, and read are wrong.
İkiniz beraber olmazsanız dinlediğim her şarkı, izlediğim her film ve okuduğum her kitap yanlış demektir.
I have just thought of one thing... I've never heard anyone read my poems as elegantly as last night, so I was kinda wondering how you feel about performance art?
Aklımda tek bir şey vardı, hiç kimsenin benim şiirlerimi dün gece gibi zarif bir şekilde okuduğunu duymamıştım bu yüzden performans sanatı hakkında ne hissettiğini biraz merak ettim?
I don't know if you've read the trades, but um...
Haberleri okudun mu bilmiyorum ama...
I see you've read the report.
Test sonuçlarınıza baktım.
I walk there and I get a cup of coffee and a bagel, and I read the newspaper.
Bir bardak kahve ve simit alır gazetemi okurum.
I've read that chapter of your book and in the 60s, weren't you lying down in your boat listening to them at night?
- Kitabınızın o bölümünü okudum 60'larda, geceleri onları dinleyerek teknenizde yatmıyor muydunuz?
I've read the homicide files, okay?
Beni dinle. Cinayet dosyalarını okudum.
I am starting to read with better speed and understanding.
Daha hızlı ve daha iyi anlayarak okumaya başladım.
Yeah, and might I also remind you that I read... your entire 15 page, unsolicited treatise... on why the Gremlins is actually about... suburban white fear of black culture.
Evet ve ben de sana neden Gremlinler'in aslında banliyö beyazlarının siyahi kültür korkusuyla ilgili olduğunu yazdığın istenmemiş 15 sayfalık tezinin tamamını okuduğumu hatırlatmak isterim.
An additional codicil, delivered into my possession by post only this morning, and, by all indications, sent by Madame D during the last hours of her life, contains an amendment to the original certificate, which, as prescribed by law, I will read to you now.
Görünüşe göre Madam D tarafından ömrünün son saatlerinde gönderilmiş ve asıl beyannamede bir değişiklik yapılmış. Kanun gereği şimdi size okuyacağım.
I read things like Adrienne Rich and Flannery O'Connor.
Daha çok Adrienne Rich ve Flannery O'Connor okudum ben.
I've read all the records.
- Evet, biliyorum.
Buy me a drink and I'll read you his rap sheet.
Bana bir içki al ve günlük vukua kaydının sana okuyacağım.
I've read your report on Dharma.
Dharma hakkındaki raporunuzu okudum.
Tell Piers I'm interested and I'll read the script next week, okay?
Piers'a ilgimi çektiğini ve gelecek hafta senaryoyu okuyacağımı söyle. Tamam mı?
I read your story in today's paper and I am disappointed in its many inaccuracies.
Bugünün gazetesindeki hikayenizi okudum ve pek çok yanlışlık beni hayal kırıklığına uğrattı.
All I did was write and read and mumble to myself.
Bütün yaptığım yazmak, okumak ve kendi kendime mırıldanmaktı.
I can't wait to read what you write when.. ... you've got something to write about.
Sen bir şeyler karalarken yazdığın şeyleri okumak için sabırsızlanıyorum.
Why is the most inspiring thing that I've ever read sitting on a soap bottle?
Neden okuduğum en iham verici şey sabun şişesinin üstünde yazıyor?
You know, it's the first book I've read since second grade that was...
2. sınıftan beri okuduğum ilk kitaptı.
I read all of your e-mails and comments too, even the most vicious of them.
Gönderdiğiniz tüm e-postaları ve yorumları da okuyorum en kötü olanları bile.
I have to read a huge box of scripts, and I just got into a fight with Professor McGonagall about Jane Austen.
Okumam gereken bir kutu dolusu senaryo var ve Profesör McGonagall ile Jane Austen hakkında kavga ettim.
Since it will be easier for me to evaluate your material if I read an entire script, and you've all turned in 30 pages and the average screenplay is 120, that leaves roughly 90 to go.
Kumaşınızı anlamak için senaryolarınızın tamamını okumam daha kolayıma gelecektir hepiniz 30'ar sayfa yazdınız ki ortalama bir senaryo 120 sayfadan oluşur bu da 90 sayfanız eksik demektir.
I want you to read my script and tell me if I have any potential.
Hayır, senaryomu okumanı ve bende bir potansiyel var mı bakmanı istiyorum.
I've read case studies, but a patient like this is very rare.
Bununla ilgili makaleler okumuştum ama bu durumdaki hastalara fazla rastlanmaz.
I've read like six articles on it.
Bu konuyla ilgili altı tane makale okudum.
Therefore, I have read many books, know many languages, and am good at math.
Bu yüzden çok kitap okudum, çok dil bilirim ve matematikte iyiyim.
Mr. Pierce, I've read everything there is to read on this. I've never even heard of this Hank McCreedy.
Bay Pierce, bu konuda her şeyi okudum.
I can read about cave crickets... whilst you're helpless underneath me and I put my weight upon your face and... you just have to lie there and wait until I'm finished reading my book and...
Benim altımda çaresizce dururken ve ağırlığımı yüzüne verirken Oyuk gryllusları hakkında okuyabilirim. Öylece uzanıp, kitabımı okumayı bitirmemi beklemen gerekir...
Okay. I will read this horrible book with this very boring title... that does not include zombies or Stormtroopers. And in exchange... you will read this.
İçinde zombiler ve stormtrooperlar olmayan sıkıcı isimli bu kitabı okuyacağım ama karşılığında sen de bunu okuyacaksın.
Anyway, she was bitching about all the crap she's been reading, and she asked if I've read anything I liked.
Her neyse, okuduğu saçma sapan şeylerle ilgili dırdır edip duruyordu. Bana okuyup da sevdiğim bir şey olup olmadığını sordu.
And I don't have to read?
- Ve okumak zorunda değilim.
I mean, I read it on our cruise, and if I wasn't afraid it was an environmental hazard,
Onu gemi yolculuğundayken okuyordum ve çevresel bir etkiden korkmasaydım.
I was looking for something to read... and I found these old books under my bed.
Okuyacak bir şeyler arıyordum... Ve yatağımın altında o eski kitapları buldum ve birini aldım.
So we... we found his journal, and from what we've read, I guess he saw something bad.
Günlüğünü okuduk ve anladığımız kadarıyla sanırım kötü bir şey görmüş.
Do you know, I've never actually read it.
Biliyor musun, aslında daha okumadım.
Well, I've been... I read up on him, and I've been wanting to do this movie for a long time.
Şey ben, hakkındakileri okudum ve uzun zamandır bu filmi yapmak istiyordum.
- I've read your books. - And?
- Kitaplarını okudum.
- I've read your work. I like your work.
İşinden haberdarım.
And having read your files... I think he'd be bitterly disappointed in the choices you've made.
Dosyanı okudum, seçtiğin yollar hayal kırıklığına uğratırdı adamı.
She is well-read, of good cheer, and if I have any choice in how I shuffle off this mortal coil, I pray it's while I'm banging her from behind.
İyi okumuş, keyif veren bir kadın ve bu dünyadan nasıl göçeceğim hakkında bir seçim hakkım varsa ona arkadan çakarken olması için dua ediyorum.
I read your smoke signals, telling me that there were women here in jeopardy.
Duman sinyallerinizi okudum ve tehlikede olan kadınlar olduğunu söylüyordu.
So after several exhausting days of the exorcism... I threw some holy water on her, read an incantation... and the demon left the woman's body.
Şeytan çıkarma ile geçen birkaç yorucu gün sonunda üzerine kutsal su serptim, efsunlu sözler söyledim ve iblis kadının bedenini terk etti.
I wrote it and nobody read it, so I'm back here, freelancing for the broadsheets.
Ben yazdım ve kimse okumadı. Sonuçta geri döndüm, gazeteler için freelance çalışıyorum.
Sometimes I'll wake up in the middle of the night, and she's up writing down a dream she just had. You know? And I've read a few of them.
Bazen gecenin bir yarısı uyanırım ve O'nu gördüğü rüyayı yazarken yakalarım.
I've read the reports from her sessions she had, and I know you did as well.
Eloise'in terapi raporlarını okudum ve biliyorum siz de okudunuz.
You know, I once read a poem and it went like this.
Zamanında bir şiir okumuştum ve şöyle diyordu :
i've read about this 17
i've read about it 18
i've read it 51
ready 6018
read 316
reader 50
reading 212
reade 122
ready or not 106
ready when you are 132
i've read about it 18
i've read it 51
ready 6018
read 316
reader 50
reading 212
reade 122
ready or not 106
ready when you are 132
ready as i'll ever be 16
ready to order 18
ready to go home 19
ready and waiting 18
ready to roll 40
ready to go 350
ready now 19
ready for lunch 19
ready for what 105
ready for this 33
ready to order 18
ready to go home 19
ready and waiting 18
ready to roll 40
ready to go 350
ready now 19
ready for lunch 19
ready for what 105
ready for this 33
ready to fire 23
read my lips 41
reads 32
read this 160
read a book 53
readings 16
read the book 21
read it again 31
read it out loud 26
read it 500
read my lips 41
reads 32
read this 160
read a book 53
readings 16
read the book 21
read it again 31
read it out loud 26
read it 500