In confidence Çeviri Türkçe
1,801 parallel translation
I told you things in confidence.
Bunları sana sır olarak söyledim.
Might see a dead woman speaking to you in confidence as an opportunity to make a whole lot of money by your lonesome.
Seninle baş başa konuşan ölü bir kadın sayesinde tek başına oldukça fazla para kazanma fırsatın olur.
I spoke to you in confidence.
Seninle özel ve gizli konuşmuştum.
I told you i was pregnant in confidence!
Hamile olmam sır olarak kalacaktı. Seni uyarmıştım.
No, they told me that in confidence.
Hayır, bana güvendiler de söylediler.
- I hope this is in confidence.
- Gizli kalması şart.
But he told me that in confidence, buddy.
Ama bunu sır olarak söyledi.
Margot told Claude something I expressly told her in confidence.
Margot, ona özel dediğim şeyi Claude'a söylemiş.
Stuff I told her in confidence.
Güvenerek söylediğim şeyler.
Look, and I tell you this in confidence as an old friend, but they're saying you're grossly incompetent- - claim you botched their relations with the Russians.
Son derece beceriksiz olduğunu ve Ruslarla ilişkilerini mahvettiğini iddia ediyorlar.
They spoke to me in confidence.
- Bu nahoş bir durum. Benimle, bana güvenerek konuştular.
If a man were to tell you something in confidence, you might tell others, but you would not reveal your source.
Eğer bir adam sana gelir ve... sana güvenerek, bir şey anlatırsa, sen, bunu diğerlerine anlatabilir, ama kaynağını açıklamazsın, değil mi?
You used to have a certain confidence in my judgement.
Kararlarıma güvenirdin.
It's for those who lack confidence in themselves.
Kendine güveni eksik olanlar için bu.
I... didn't think I had the confidence to make it in Edo.
Edo'da... yaşayabileceğimi sanmıyordum.
We need to rebuild public confidence in the police force.
Polis kuvvetlerinde halkın itimadını yeniden yapılandırmamız gerek.
I told you things in confidence.
Çılgınca şeylerdi, Allison.
I need your services as a doctor, but before I tell you what's going on, I need you to promise that what you're about to learn will be kept in strictest confidence.
Sana doktor olarak ihtiyacım var, ama ne olduğunu söylemeden önce, öğreneceğin şeyin kesinlikle bir sır
The senior partners have lost confidence in your ability to effectively try this case.
Büyük ortaklar senin bu davayı layığıyla yürütebileceğine dair inançlarını kaybettiler.
We lost confidence in Patty Hewes.
Patty Hewes'a güvenimizi kaybettik.
Finally, someone in whom I can have 100 % confidence.
Sonunda, içinizden % 100 güvenebileceğim birisi.
Look, I just need - I need the colonel to have confidence in me.
Bak, tek istediğim... Albay'ın bana güvenmesini sağlamak.
If this is all about boosting your self-confidence... why don't you go out and bang a bunch of random dudes like you did in the good old days?
Tüm bunlar özgüvenini arttırmak içinse, neden dışarı çıkıp rasgele adamlarla düzüşmüyorsun?
I have complete confidence in my men.
Kendi adamlarıma güvenim tam.
I think what you're telling me is you don't have too much confidence in this marriage lasting.
Sanırım bana söylemek istediğin, bu evlilikte bana daha fazla güveninin kalmadığıdır.
I have confidence in you.
Sana güveniyorum.
Oh, another "no confidence" vote In the italian parliament.
İtalya Meclisinde bir güvensiz oylama daha.
Some people have no confidence in this country.
Bazılarının bu ülkeye hiç güveni yok.
Why do you have so much confidence in him again?
Neden yine ona o kadar çok güveniyorsun?
Actually, I've totally lost confidence in my ability to help people.
Aslında insanlara yardım etme yeteneğim konusundaki kendime güvenimi kaybettim.
I'll have the intravenous anesthesia ready for Mr. Sands if he feels anything, but I have the utmost confidence in Olivia and her techniques.
Bay Sands'i acı hissettiği an damar yoluyla uyuşturmak için,... hazırda bekleyeceğim, fakat, Olivia ve onun tekniklerine sonsuz güven duyuyorum.
I have every confidence in you.
Sana her şekilde güveniyorum.
Your confidence in me is overwhelming.
Bana olan güvenin etkileyici.
A classic toy, or a woman who, if she had any confidence in her ideas, wouldn't feel the need to distract you with a water bra?
Kaliteli bir oyuncağa mı yoksa eğer fikirlerine güveniyor olsaydı, dikkat dağıtmak için şeffaf sütyen giyme ihtiyacı duymayacak bir kadına mı?
Whatever the... special properties of the Relax-a-Cizor are, what we are selling is confidence, a better you.
Rahat-egzersiz'in özellikleri ne olursa olsun biz kendine güveni, daha iyi olma vaadini satıyoruz.
Yeah, for example, did you know that the... infamous confidence man, Victor Lustig, sold the Eiffel Tower, almost twice, but then he convinced Al Capone to buy $ 50,000 of bogus shares.
Örneğin, meşhur dolandırıcı Victor Lustig'in Eyfel Kulesi'ni iki kere sattığını ve Al Capone'u da 50 bin dolarlık sahte hisse senedi almaya ikna ettiğini biliyor muydun?
You know, my confidence in you is very small.
Biliyor musun? Sana hiç güvenmiyorum.
Signifying the confidence of all three governments, tonight's special broadcast of Ask The Question will give a studio audience the chance to interrogate the panel, and gauge whether this deal ushers in a new dawn in Western-Iranian relations.
Üç hükümet arasındaki güvenin bir işareti olarak, "Soru Sor" programının bu akşamki özel yayını stüdyo seyircisine soru sorma ve bu anlaşmanın Batı - İran ilişkilerinde yeni bir şafağın öncüsü olup olmadığını ölçme fırsatı verecek.
Okay, now, the time machine is fixed. His confidence in inventing is restored.
Şimdi zaman makinesi onarılınca kendine güveni yerine gelecek.
You walk in, you have confidence, you look good, you feel good.
İçeri gir, kendine güvenin olur. İyi görünür, iyi hissedersin.
They lack confidence in us.
Bize güven zorluğu çekiyorlar.
With a painful admission. I've lost all confidence in the F.B.I.
" FBI'a olan tüm güvenimi yitirdim.
We never had much confidence in the composite from the kids.
Zaten çocuklardan aldığımız eşgale tam olarak hiç güvenmedik.
In any police investigation the subsequent publicity would be a disaster, just like that all confidence gone.
Yani herhangi bir polis soruşturması ya da kamu açıklaması bizim için felaket olur. Bir anda piyasanın güvenini kaybederiz.
Confidence has been lower here since the storm damage in Maine.
Fırtınanın fiili zararından daha çok zarar oldu burada.
The style might still lack confidence but the manner in which this man expresses his sentiments is so honest, so sincere that as I read it I felt... I don't know... as if...
Üslubu biraz güven yoksunu olabilir ancak bu adamın duygularını ifade etme biçimi çok samimi, çok içten öyle ki okuduğum zaman hissettiğim... bilemiyorum... sanki...
Confidence is key in F.O.D.
Ö.Y.Ö ekibinin güveni için.
Have confidence in me, mylady.
Hanımefendi, bana güvenin.
Well, the Board has reached a vote of no confidence in Mr. Connelly's handling of the Marina deal.
Yönetim Kurulu güvensizlik kararı vermiş. Bay Connelly'nin yürüttüğü Marina projesiyle ilgili.
Oh, Liz, if you dress well and enter with confidence, you can get in anywhere.
Oh, Liz, eğer iyi giyinip kendine güvenirsen her yere girebilirsin.
From 1992, Chalabi had been a president... of the National Iraqi Congress, or CNI. He was not waking up confidence in general... since Chalabi had been a reprobate in Jordan for bank fraud.
yıl 1992, Chalabi bir başkandı... kongre uyrugu Irak, veya CNI genelde hiçbir yan tutma güvenli değil...