English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ C ] / Confidence

Confidence Çeviri Türkçe

5,754 parallel translation
Well, I appreciate the vote of confidence, Ms. Cole.
Bana güvendiğiniz için teşekkürler, Bayan Cole.
She's lost her confidence because of it.
Ne demiştim? Bu yüzden öz güvenini yitirdi.
And you've given me strength, confidence.
Ve sen bana güç verdin, özgüven verdin.
Well, actually, pal, I work at Grumman, so I can say with confidence that the U.S. could obliterate those pinkos anytime, anywhere.
Aslına bakarsan, ahbap, Grumman'da çalışıyorum. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki Birleşik Devletler o komünistleri her zaman ve her yerde yok edebilir.
Where's your confidence?
Hadi ama! Kendine güven biraz.
And maybe stop by the hospital... to support my wife... with my confidence.
Belki hastaneye de uğrarım. Karıma destek vermek için ona olan güvenimle.
Self-confidence.
Emniyet.
If we lose their confidence, the bank will collapse.
Güvenlerini kaybedersek banka batar.
Your confidence as a thief is beguiling.
Hırsızlıkta kendine güvenin cezbedici.
- No, I'm not going in the spa. I don't have enough body confidence.
- Vücuduma karşı o kadar özgüvenim yok.
Sir, he's unavailable, but rest assured he has complete confidence in me...
Kendisi şu an uygun değil. Ama beni güvendiği için seçti.
- with that Daniel character. - Thanks for the vote of confidence.
Ayrıca Daniel denen tiple karşılaşırsan sağ çıkacağından şüpheliyim.
Ooh. Your confidence is woefully misplaced, Victoria.
Kendine olan güvenin ne yazık ki yersiz, Victoria.
The continued waste collectors'strike has led local authorities to store waste in car parks with threats of a looming oil crisis... -... talk of a state of emergency is... -... a vote of no confidence in the Labour Government has been called.
Çöp toplayıcılarının devam eden grevi yetkilileri çöpleri petrol krizinin çıkması tehlikesiyle araba parklarında toplamasına olağanüstü hâl konuşmasına ve İşçi Partisi'nde güvensizlik oylaması istenmesine sebep oldu.
Now, as you know, there's a vote of no confidence in Mr. Callaghan and his government.
Şimdi bildiğiniz gibi Bay Callaghan ve hükümetiyle ilgili güvensizlik oylaması var. Bu Cuma aslına bakarsan.
I mean, it's a vote of no confidence.
Güvensizlik oylaması.
Mr. Callaghan lost the vote of no confidence by a single vote and has called a general election for May 3rd.
Bay Callaghan güvensizlik oylamasını bir oyla kaybetti ve 3 Mayıs için genel seçim istedi.
And that undermines a fighters confidence.
Bu da rakibinin kendine olan güveninin düşmesini sağlıyor.
Why? Because of that smile, that confidence, that twinkle in his eye.
O gülümsemeden, gözlerinde parıldayan o güven hissinden dolayı.
This certificate is 100 % fake... I must applaud your confidence...
Bu diploma kesinlikle sahte. Bu yaptığınız için sizi alkışlamalıyım.
You've got this newfound confidence about you.
Kendine güvenen bir ifade var.
No, and I told you that in confidence.
Hayır ve sana güvenerek anlatmıştım onu.
Well, he's doesn't inspire much confidence as a bodyguard.
Güven veren bir koruma olduğunu söyleyemem.
And then I'll sort of close right here in the center with a confidence and poise that, well, they probably won't have seen up until this point.
Sonra merkeze yaklaşacağım, benden öncekilerde göremeyecekleri büyük bir güven ve duruşla.
I only ask to be kept in your confidence as your son.
Oğlun olarak beni sırdaşın gibi görmeni istiyorum o kadar.
I will be the judge of how far I take you into my confidence.
Seni ne kadar sırdaşım yapacağımı bir düşüneceğim.
Confidence is outside of my parameters.
Kendine güven, benim parametrelerimin dışında.
Why? Lack of confidence, maybe?
- Güven eksikliği, belki?
I have every confidence in you, David.
Sana olan güvencim tam, David.
And after all these months, after everything that I've shown you, after everything that I've done, I will never, ever gain your confidence, will I?
Bunca aydan sonra sana ispatladıklarımdan sonra senin için yaptığım onca şeyden sonra asla güvenini kazanamayacağım, değil mi?
Definitely doesn't lack in confidence.
- Öz güveninin tam olduğu belli.
Yeah, well, maybe you just don't have a whole lot of confidence in your jail.
Belki de hapishanelerdekilere o kadar çok güvenmezsin.
And God, of course, but he's never been known to betray a confidence.
Bir de Tanrı var elbette ama o güvene asla ihanet etmemesi ile bilinir.
He's bullied by his own question and rhyme, but all this is easily solved by confidence.
Kendi soruları ve uyağı onu sindirmiş. Ama bunların hepsi özgüvenle düzeltilebilir.
It's a shame I got to blow that confidence away on that pretty suit of yours.
Güzel takımını kirletecek olmam gerçekten çok büyük talihsizlik.
Confidence, boom!
- Kendine güven!
Go in there with confidence and all they'll see is a boyish looking man.
Oraya kendine güvenerek gir ve herkes çocuksu görünen bir adam görsün.
Without me would you've gained back your confidence?
Ben olmasam kendine güvenini tekrar kazanabilir miydin?
I don't have any confidence that there's gonna be any survivors, so...
Pek ümidim de yok.. Yani kurtulan olabilecegini sanmiyorum
Rest assured, my public endorsement of Clovis is not the same as my private confidence in him.
Clovis benim oyumun erişemeyeceği, kamunun onayını aldı.
If this was known, public confidence in the war effort, the Jedi and the Republic would vanish.
Eğer bu öğrenilirse, halkın, savaşa, Jedi'lara ve Cumhuriyete olan inancı yok olur.
Look, the kid came to me in confidence.
Çocuk güvendiği için bana geldi.
There are few things we can say with confidence about such a far distant time.
Bu derece uzak bir zaman için söyleyebileceğimiz çok az şey var.
- Thanks for the vote of confidence there.
İtimadın için teşekkürler, Mags.
Your confidence astounds me, Captain.
Güveniniz beni şaşkına çeviriyor Yüzbaşı.
Clearly, you're in Mary's confidence.
açıkca görülüyor ki, Mary'e bel bağlamışsın.
Simply because I've taken Tom into my confidence, why must that imply that I trust you any less?
Tom'u güvenim içine almam neden sana daha az güvendiğimi ima etsin?
But we have every confidence in you.
- Ama biz sana güveniyoruz.
New York City confidence,
New York Şehri özgüvenimle,
When I was last in the Enchanted Forest, I dueled a black knight to put my newborn in a magic wardrobe to flee a curse, and never once did my confidence waver.
En son Büyülü Orman'da bulunduğumda yeni doğmuş kızım lanetten kaçabilsin diye onu sihirli bir gardolaba koyabilmek için bir kara şövalyeyle dövüşmüştüm.
And you think that putting him on the trail of the culprit will simultaneously solve his crisis of confidence and drag him out of whatever bottle he's crawled into.
Ve sen de onu bir zanlının peşine takmanın... güven problemlerini çözeceğini... ve pısıp kaldığı şişeden çıkaracağını mı sandın?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]