English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ I ] / It's nothing much

It's nothing much Çeviri Türkçe

152 parallel translation
Nothing seems to bother you much, does it?
Hiçbir şey canını fazla sıkmıyor gibi?
It isn't much, but it's better than nothing in this cockeyed caravan.
Fazla değil, ama bu çivisi çıkmış dünyada hiçbir şey olmamasından iyidir.
There's nothing much you can do about it.
Yapabileceğin fazla birşey yok.
It's something that has never happened to me before... something I never expected would happen... but suddenly it is as if nothing else existed... even my music, which used to mean so much to me. Yes.
Evet.
It's nothing much.
Bu büyük birşey değil.
It's nothing much.
Önemsiz bir şey.
It's nothing, just potatoes Thank you very much
Önemli değil, sadece patates. Çok teşekkür ederim.
- It's nothing too much.
- Gerçekten de önemli değil.
It's nothing much.
Önemli bir şey değil.
It's nothing much.
Önemli değil.
It's nothing much.
Az kaldı.
It`s nothing much, you know
- Büyütülecek bir şey değil, alışırsın.
Look, Virginia, we've been all though this... .. away as much as I am, but there's nothing to be done about it.
# Bak Virginia, bu konuyu konuşmuştuk... #... yolculuğa çok çıkıyorum, ama yapacak bir şey yok.
The transporter unit ionizer, nothing much left of it, sir.
- Taşıyıcı ünitesinin iyonizeri. Parçadan pek bir şey kalmamış, efendim.
It's nothing to me they're as much strangers to me as they are to you.
Benim için önemli değil sana olduğu kadar bana da yabancılar.
Nothing, it's just that it does, it looks so very much like you.
Yok birşey. Bu sadece sana çok fazla benziyor.
Oh, it's nothing much, really.
- Ahım şahım bir yer değil.
Eventually, we use as much water that it finished and there we are, seeing fires, without being able to make nothing.
Sonunda kullandığımız su da tükendi. Binaların yanışını izlemekten başka hiçbir şey yapamıyorduk.
I got this... it's nothing much.
Sana layık değil ama.
It's nothing much, but it is comfortable and you will be safe there.
Ahım şahım bir yer değildir, ama rahattır ve orada güvende olursunuz.
It's nothing much.
Pek bir şey değil ama.
There's nothing much in it.
Aslında çok bir şey yazmıyor.
It's nothing much, you know, nothing.
Fazla bir şey değil, ufak bir hediye.
- It's better than nothing, but not much.
- Hiç yoktan iyidir, ama çok bir şey ifade etmez.
It's amazing how much you know nothing about.
Bu konuda fazla birşey bilmiyor olmayan ilginç doğrusu.
Well, it's obvious this is much ado about nothing.
Şey, açıkçası bu havadan nem kapmak gibi.
- Yes, it's nothing much.
- Evet, önemli bir şey değil.
That in itself is trivial, there's nothing much to it, it's very easy, but what it spawned was a whole new generation of software and software building upon other software, building upon other software, and so you build up a complete edifice of mutually working co-evolving software.
Fare, kendi başına oldukça önemsiz, küçük, kullanması çok kolay bir şey ve bu, başka bir yazılım üzerine bir yazılım geliştirilmesine ve o da başka bir yazılımdan gelişerek yeni bir yazılım kuşağının doğmasına sebep oluyor, böylece tam bir karşılıklı çalışan ortaklaşa evrim yapısı geliştirmiş oluyorsunuz.
There are a few places on the body that if you hit... the person will remember nothing except how much it hurts.
İnsan vücudunda vurduğunuz zaman ne kadar acıdığı dışında... hiçbir şey hatarlamayacağı birkaç nokta vardır.
It's a town where nothing much ever happens... and nothing much ever will.
Hemen hemen hiç bir olayın olmadığı bir yer... pek bir şey olacağı da yok.
I mean, it's nothing to do with too much sex, is it?
Demek istediğim, bunun çok fazla seks ile ilgisi yok değil mi?
It was winter... and, apart from the snow, he recognized nothing of his land. It had changed so much.
Mevsim kışmış ve o kadar fazla değişmiş ki memleketi kardan başka tanıdık hiçbir şey yokmuş ortada.
It's nothing much, just luck.
Önemli bir nedeni yok. Sadece şans.
And you know why it's nothing much, Wyatt?
Neden önemli değil, biliyor musun?
It didn't make much sense, but that's nothing new around here.
Söyledikleri pek mantıklı gelmedi ama burada herkes ileri geri konuşur.
People don't want to admit it, but it's like we have these innate set points and nothing much that happens to us changes our disposition.
Ben kimsenin değiştiğini sanmıyorum. Kabul etmek istemezler, ama doğuştan gelen özelliklerimiz var.. .. ve başımıza gelen şeyler mizacımızı pek değiştirmiyor.
Nothing. Except tell you it's wonderful how much energy you have.
Hiçbir şey, senin ne kadar enerji dolu olduğunu söylemekten başka.
It's not much to look at, but it's better than nothing.
Hoş görünmüyor ama, hiç yoktan iyidir. Üzgünüm.
They aim at it and botch the words up fit to their own thoughts which, as her winks and nods and gestures yield them indeed would make one think there might be thought though nothing sure, yet much unhappily.
Kendilerince yorum yapıyorlar göz kırpmalarında, baş sallamalarında da gizli bir anlam varmış gibi geliyor herkese olmayacak şeyler ama akla gelmesi bile kötü.
There's nothing much anyone can do about it.
Kimsenin onun hakkında diyebileceği bir şey yoktur.
If you don't come back soon... there's pretty much nothing I can do about it!
Yakında dönmezsen o konuda yapabileceğim fazla bir şey olmaz ama!
Your land didn't register as much, because there's nothing really taxable on it.
- Arazi il kayıtlarında yok... çünkü üstünde vergi alınabilecek hiçbir şey yok.
Put anything on it, a strip of your blouse, your skirt, whatever! There's really nothing much in there... Shuttup Not very much...
Hatta burada hiç bir şey yok.
Oh, it's nothing much.
Önemli bir şey değil.
Well, it's nothing to be proud of, son but you told us the whole story and he didn't give you much choice.
Şey, bu gurur duyulacak bir şey değil, evlat... ama sen bize bütün hikayeyi anlattın... ve o sana fazla seçenek bırakmamış.
As far as I'm concerned, it's much ado about nothing.
Bence boşu boşuna olay yaratıldı.
There "s nothing to beat it, but when I was there I always felt very much in old Arthur Braithwaite" s shadow.
Orası bambaşkaydı tabii, ama o günIerde... rahmetIi Arthur Braithwaite " in göIgesinde kaIıyordum biraz.
When you look at me like that, I don't know what to say. Sometimes it's much better to say nothing.
Bana öyle baktığın zaman, ne söyleyeceğimi bilemiyorum.
Much as I hate it, there's nothing we can do.
Benim de hoşuma gitmiyor ama elimden bir şey gelmiyor.
It's impossible that you can care much about her. You'll be encumbering yourself and getting nothing for it.
Her şeyinizi sunuyorsunuz ve karşılığında hiçbir şey almıyorsunuz.
Nothing, thank you very much. Not if it's cant and trite.
Bayat ve basmakalıp şeyler dışında.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]