It didn't matter Çeviri Türkçe
895 parallel translation
What's the matter? You can't throw the past away as if it didn't happen.
- Geçmişi sanki hiç yaşanmamış gibi bir kenara atamazsın.
He said it didn't matter.
Sorun olmayacağını söyledi.
Well, now, wouldn't you say it was a matter of self-defense... to use that blade... so long as Scrub didn't come at'em with the other end of the pistol?
Scrub White müvekkillerime tabancayı doğrulttuysa o bıçağı kullanmak nefsi müdafaaya girmez mi?
Your Excellency... one look at her and it didn't matter whether she was registered or not.
Ekselansları ona bir baktığınızda kayıtlı olup olmaması hiç problem olmazdı.
It didn't matter, really.
Bu sorun değildi, gerçekten.
It was our first Christmas, and somewhere way off, it didn't matter where, I knew I had you.
Bizim ilk Noelimizdi ve ne kadar ayrı olursak olalım nerede olduğunun önemi yok benim olduğunu biliyordum Ted.
But you said it didn't matter how late.
Saatin gecikmesinin önemli olmadığını söylemiştin.
-... that didn't matter, did it?
-... bunun pek de önemi yoktu, değil mi?
Well, we was late gettin'here... and didn't manage to put our hands on anything worthwhile anyhow... so it didn't matter one way or the other to us when the veins pinched out.
Buralarda bayağı eskiyiz... ve hiçbir şekilde hiç bir şeye elimizi sürmedik... maden çıkana kadar bizi hiç bir yol ilgilendirmedi.
My husband always said if it was a worthwhile fight, didn't matter who won.
Kocam her zaman kayda değer mücadeleyse kimin kazandığı önemli değil derdi.
Now I knew who the killer was, but it didn't matter anymore.
# Şimdi katilin kim olduğunu biliyordum, ama artık bir önemi yoktu.
I was a good deal older than she was, but it didn't seem to matter.
Ondan bir hayli yaşlıydım ama bir önemi yoktu.
I asked Ubaldo to pick any woman, it didn't matter.
Ubaldo'ya herhangi bir kadını seçmesini söyledim, kim olduğu mühim değildi.
I didn't go to bed at all last night... and it doesn't matter whether he shoots it down or not... because the whole thing is utterly impracticable.
Dün gece hiç yatmadım. Ayrıca işi bozup bozmaması da önemli değil, çünkü bu işin olacağı yok. - Ne?
But it doesn't matter, you didn't get anything.
Zaten fark etmez, bir şey alamadınız.
But it didn't matter!
Neyse önemi yok zaten!
No matter how bad things look, I didn't do it!
Ne kadar kötü görünürse görünsün bunu ben yapmadım.
We were always taught, it didn't matter what happened inside the house as long as the neighbors didn't know about it.
Bize hep şu öğretildi : Komşular öğrenmediği sürece, evin içinde olanların önemi yoktur.
During the Indochina War it didn't matter. What was one defeat more or less?
Çinhindi'ndeki savaşta bir, iki çarpışmayı kaybetmenizin pek önemi yoktu.
It didn't matter how.
Nasıl olduğunun önemi yoktu.
As a matter of fact, I didn't know very much about it.
Doğrusu şu ki, onun hakkında pek bir şey bilmiyordum.
I tried to tell myself it didn't matter, that my place was with him.
Kendi kendimi ikna ettim, önemli değildi, benim yerim kocamın yanıydı.
BUT IT DIDN'T MATTER.
Ama fark etmedi.
It didn't matter who I killed.
Kimi öldürdüğümün önemi yoktu.
No matter how we figured it, somebody didn't like it.
Bizim düşüncemiz de başkası tarafından kabul görmeyebilir.
Of course he knew, but it didn't matter to him.
Elbette biliyordu ama bunu hiç umursamazdı.
It didn't matter too much to Katie.
Katie için çok fark etmedi.
It don't matter I didn't do it.
Yapmamam önemli degil.
Riddled with holes in a barely concealed car, as if it didn't even matter if they were found.
Bulunmaları çok da dert yaratmayacakmış gibi az biraz gizlenmiş bir arabada delik deşik bir halde bulundular.
It didn't matter to me, because I stayed in the Legion.
Ama tabii ki bunun hiçbir önemi yoktu, çünkü lejyonun yedi alevli el bombası armasının altında ülkem için savaşıyordum.
I didn't think it would matter.
Sorun olacağını düşünmemiştim.
We didn't have too much snow, but, really, it doesn't matter because we put cotton in between the windows to make it look like it had been snowing a lot outside and it was really great. It was great.
Gerçekten harikaydı.
♪ It didn't matter where I went as much as where I stood
Geldiğim yerin önemi yok, olduğum yer kadar,
He was loaded, but it didn't matter much.
Değildi ama bunun önemi yok.
As a matter of fact, you know, maybe he didn't mean to do it.
Doğruyu söylemek gerekirse belki bunu yapmak istemedi.
No, you didn't tell me, but it doesn't matter.
Hayır, söylemedin bana, ama önemi yok.
- I didn't mean to yell. It doesn't matter anyway, because the four of us are Waikiki Beach.
Fark etmez, çünkü dördümüz Waikiki Plajı'nda olacağız.
When we heard from you that Gishiro was dead she didn't want to believe it, no matter what I said.
Gishiro'nun öldüğünü duyduğumuz zaman,.. ... Yuki, bana inanmak istemedi.
I don't mean to be tactless, but it doesn't look like you walked into a door. No, as a matter of fact, I didn't. I fell out of bed.
- Hesaplı olacak demek istemiyorum, Bayan Wade, ama bu kapıya çarpmış doğrusu, çarpmadım.
'It didn't matter you were going to look into Marriott's murder, Nulty.
'Marriot'un cinayetiyle ilgilecenmenin bir önemi yok, Nulty.'
'It didn't matter to him she hadn't written in six years.
'Ona 6 yıldır yazmaması önemli değildi.'
'It didn't matter that she turned him in for a reward.
'Ödül için onu satması önemli değildi.'
It didn't really matter that I got thrown out of the hotel.
Otelden kovulmam değildi önemli olan.
Honey, what's the matter? Nothing. It's just I didn't intend to drive anywhere today, Daddy.
Bu aşamada, banyo etme eylemi nerdeyse sonuca getirir, ama film hala çok hassas durumdadır.
It's true that we could go for weeks lying side by side without feeling any desire, but it didn't matter.
Aslında, haftalarca hiçbir arzu duymadan yan yana yatıyorduk ama sorun değildi.
It didn't matter.
Önemi yoktu.
But no matter how he hard tried, the perfect solids and planetary orbits did not agree with each other very well. Why didn't it work?
Ama ne kadar çok çalışırsa çalışsın, mükemmel çokyüzlüler ve gezegenlerin yörüngeleri birbirlerine fazla uymadılar.
It didn't matter, or so I thought.
Önemli değildi ki, ya da bana öyle geldi.
It didn't matter whether it was war or growing roses or making men.
Savaş ya da gül yetiştirmek ya da adamları hazırlamak olması farketmezdi.
But that didn't matter, she just didn't know it yet
Ama hiç bir önemi yok, çünkü hiçbir şeyden haberi yoktu.
But that didn't matter, she just didn't know it yet.
Ama hiç bir önemi yok, çünkü hiçbir şeyden haberi yoktu.
it didn't work 351
it didn't hurt 23
it didn't help 17
it didn't make sense 16
it didn't 412
it didn't take 23
it didn't feel right 16
it didn't work out 113
it didn't end well 31
it didn't happen 86
it didn't hurt 23
it didn't help 17
it didn't make sense 16
it didn't 412
it didn't take 23
it didn't feel right 16
it didn't work out 113
it didn't end well 31
it didn't happen 86