English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ I ] / It goes on

It goes on Çeviri Türkçe

1,521 parallel translation
And yet it goes on and on and on in this country of ours.
Ve yine de bu ülkemizde hep devam etmekte.
The longer it goes on the deeper in you are.
Artık başladın iş işten geçti bile.
And so, as it goes on, nothing seems credible anymore.
Ve tartışma devam ettikçe artık güvenilirlik kalmıyor.
It goes on and on and on forever
Sonsuza dek devam ediyor. İrrasyonel bir sayıdır.
Officially, we say we're against assisted suicide... but it goes on all the time.
Resmen, intihara yardıma karşı olduğumuzu söylüyoruz. Ama bu sürekli devam ediyor.
It goes on my record.
Benim sicilime işlenecek.
And there's a motion detector in the hallway, so don't freak out when it goes on at night.
Koridorda hareket algılayıcı var. Akşam yanarsa korkma.
Well, it goes on for nine pages,
Dokuz sayfa yazmışsın.
All right. Say it goes on.
Pekala, sürdüğünü söyle.
'Cause right now they are frozen in that post-breakup, holy-crap-what-did-I-do moment, and the longer it goes on for, the worse it is for everyone, so you need to do something.
Çünkü şimdi ayrılık sonrası "tanrım ben ne yaptım anında" donup kaldılar ve bu ne kadar sürerse, herkes için o kadar kötü olur, yani sen birşeyler yapmalısın.
In all these other places, it goes on for months,
Diğer bütün yerlerde aylar sürüyor, düzinelerce çocuk.
No, it goes on the other side and shit.
Hayır, onu diğer tarafa koyacaksın.
The sere school goes on for as long as i say it goes on.
HKDK kursu ben bitirinceye kadar bitmez.
It goes on for half an hour.
30 dakikadır böyle.
And then, my dear, Jesus goes on to tell Mary Magdalene that it's up to her to continue his Church.
Evet. Ve sonra tatlım, İsa, Magdalalı Meryem'e kilisesini devam ettirebileceğini söyledi.
They cut off him. He puts it on the floor. Goes to the hoop.
Potaya uzanıyor.
I don't know why she's so pissed about it. But anyway, I gotta head down there before she goes ballistic on me. But, um, back to my point.
Neden kızdığını anlayamıyorum, neyse çığırından çıkmadan onu sakinleştirmeliyim.
And it just goes to show you, you can be the smallest, you can be the weakest, you can be the worst player on the field, but when people tell you you're no good, and say you should give it up, you know what you do? You just keep on swinging.
Bu da gösteriyor ki ister küçük, ister zayıf olun, ister sahadaki en kötü oyuncu olun, ama size işe yaramadığınızı ve vazgeçmenizi söylerlerse yapacağınız tek şey oyuna devam etmektir.
And it fucking goes on, you cunt.
Ve devam ediyor, puşt herif.
And then when you think about where they're going, the ride they're gonna get on that rocket, the transit through space, what it's gonna be like when that parachute goes out at mach two goin'through the Martian atmosphere....
Sonra nereye gittiklerini, o rokette geçirecekleri uçuşu, uzaydan geçişi, o paraşütün Mars atmosferine girerken mach 2 hızında açılmasının nasıl olacağını... düşündüğünüzde...
When they find out what goes on in that house, it'd be like Frankenstein, when the villagers surround the castle and then burn it to the fucking ground.
Evde yaşananları öğrendiklerinde, ortalık Frankenstein filmindeki gibi olur. Köylüler kalenin etrafını kuşatıp ateşe veriyorlardı ya.
It goes on my tab.
Hesabıma yazılsın.
But as long as you keep parking on a hill... and you let it go, and it goes 15, 20 miles per hour... you start her in third, and you go from third to fourth.
Bir tepenin başına park ettiğiniz sürece ve boşa aldığınızda, saatte 15, 20 mil hızla gider ve siz de üçüncü vitesten başlarsınız, sonra dördüncü vitese atarsınız.
Stick it on the end of a rocket, press a button here, goes off over there.
Bir roketin ucuna bağla, düğmeye bas, oraya gitsin.
It goes here, on this side.
Buradan gelir, sol taraftan.
And there it goes, on its journey.
Ve orada kendi yolculuğuna çıkar.
But as time goes on, it gest worse. And the dark side gets darker.
Ama zaman geçtikçe, daha kötü oluyor, ve... ve karanlık yan artıyor,
But in my opinion, the most important part of a costume is what goes on the back of it.
Ama, bana göre... bir kostümün en önemli parçası... kostümün arkasında yatan fikirdir.
I want people to walk out on la plata water when it rains and it's going to rain a lot after mount grace goes bang.
Yağmur yağdığında, insanlar La Plata suyunda yürüsünler istiyorum. Merhamet Tepesi patladığında da çok fazla yağmur yağacak.
You already know, and and depending on how... God! they invite It it goes to be there or no.
Ve O'nu nasıl davet ettiklerine bağlı olarak Tanrı oraya gider ya da gitmez.
It goes back on the left wing and here come the Flyers led by Roenick again.
Top sağ kanada geliyor ve Flyers, Roenick ile tekrar atağa geçiyor.
So if it takes 10,000 generations to reach two billion and then in one human lifetime, ours, it goes from two billion to nine billion, something profoundly different's going on right now.
Bu durumda, 2 milyarlık nüfusa ulaşmak, on bin nesil gerektirmişse ancak bu rakamın 2'den 9 milyara fırlaması bir insan yaşamına sığacak sürede olmuşsa ortada büyük anlamda bir gariplik var demektir.
Sometimes it goes away on its own 30 or 40 years later.
30-40 yılın ardından bazen kendiliğinden geçiyormuş.
If this goes to hell, it's on you.
Bu iş b.ka sararsa, sorumlusu sensin.
Anything goes wrong, somebody gets hurt, it's on your head.
Bir aksilik çıkarsa, biri yaralanırsa, suçlusu siz olacaksınız.
And when he goes into the bathroom and shaves at night, it's uh-oh time, better click on the TV, try to distract him with a movie. That's mature marriage.
Ne zaman ki geceleyin banyoya gidip tıraş olsa sevişme zamanın geldiğini anlayıp televizyonu açar ve film izleyerek dikkatini dağıtmaya çalışırım.
Story goes, every year on her birthday she gets an anonymous hallmark card with 5 grand in it.
Hikâye şöyle devam ediyor, her yıl doğum gününde içinde 5 binlik olan isimsiz bir kart alıyor.
It's a tragedy to all of us, Ms. Chandler, but the market goes on.
Bu hepimiz için bir trajedi, bayan Chandler, ancak borsa devam ediyor.
It's a classic. Family goes on vacation.
Siz çocuklar diş fırçalı olanı duydunuz mu?
Colonel Sheppard, how goes it on your end?
Yarbay Sheppard, sizin tarafta işler nasıl?
Yeah, it's a real good thing we decided to play that science angle'cause, boy, you get my face on camera and just the credibility goes right out the window.
Evet gerçekten bilimsel açıdan yaklaşıp, yüzümü kameraya sokup senin inandırıcılığını bozmadığım iyi olmuş.
If it goes into the blue, activate the deep scan on the left.
Eğer mavi olursa, soldaki yoğun taramayı çalıştır.
I'm printing a history of Valentine's day to go on the tables. It goes back like 2,000 years.
- Masalara koymak için Sevgililer Gününün tarihini basıyorum ve 2000 yıl öncesine falan dayanıyor.
- which you may later rely on in court. - That's not how it goes!
Bu böyle olmaz.
For what it's worth, over the years, I've known a few men who've sat on that chair, and as the day gets near, all you can really do is pray it goes quick.
Neye deger ki, bu kadar yildir, bu sandalyeye oturan birkaç adam tanidim, ve idam günü yaklastikça, yapabilecegin tek sey çabuk olmasi için dua etmek.
A grenade goes off on my turf, you get help whether you like it or not.
Çöplüğümde el bombası patladığında, istemesen de yardım alacaksın.
As your body goes into acute organ rejection, your liver will begin to swell, it'll put pressure on- -
Bedenin akut organ reddine girdiğinde karaciğerin şişmeye başlayarak, karnına baskı yapacak...
- It goes out on a minor chord...
Minörden giriyor.
You take the Pill, flush it away, it enters the water cycle, feminises the fish, goes all the way up into the sky, then falls all the way back down on to me.
Hapı alıyorsun, sifonu çekince kanalizasyona karışıyor, balıkları dişileştiriyor... bütün yolu kullanıp göğe çıkıyor ve yağmur olarak bana iniyor.
They're designing it now... a huge elevator on a 100-mile carbon-polymer cable that goes all the way to space.
Daha yeni tasarlıyorlar. Yüz mil karbon polimer kabloyla uzaya çıkacak devasa bir asansör.
It's Carcetti doing Pontius Pilate, putting it on Daniels, who was a safe choice as far as the rank and file goes.
Carcetti, Pontius Pilate'yi oynuyor. ( İsa'yı çarmıha gerdiren Romalı vali ) Bunu Daniels'ın önüne koyarak çarpışmadan olabildiğince uzakta güvenli bir yol izlemiş oluyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]