Just let me in Çeviri Türkçe
964 parallel translation
You could just let me in and I'll explain.
Beni içeri alırsanız açıklarım.
- Just let me in, I'm in no mood for jokes.
- Bırak gireyim, şaka çekemem.
Why don't you just let me in!
Girmeme izin versene!
Why don't you just let me in.
Girmeme izin ver.
Please, just let me in - you can't understand, you're not a father!
Lütfen, izin ver. Baba olmadığın için anlayamazsın!
- Just let me in for a minute.
- Aç da gireyim.
Okay, yes, so you'll just maybe call me and let me know if you get in touch with anybody.
Tamam, o zaman sen beni arayıp haber verirsin birileri ile görüşürsen.
After all I've done for you... let's me jump in there alone. Do you realize that after I'm gone... that you will just go on living by yourself?
Ben ölünce yalnız kalacağının farkında mısın?
Please let me meet you there just in case there is a chance.
Lütfen seninle orada buluşayım, böyle bir şans varken ne olur ne olmaz.
I just know on top of all that, you wouldn't take away my nice, warm bed, and let me spend the night out here in a draughty old club car.
Benim için hepsinden önemlisi ise benim güzel, sıcak yatağımı elimden alıp, beni cereyanlı eski bir klüp vagonuna getirme hakkın yoktu.
But if you just let me get the marshal out here and have Ordway thrown off, you wouldn't be in this.
Ama bana dışardaki şerifi getirdiğimde Ordway'i o araziden atarsa, bu olayın içinde olmamalısın
Let me tell you, Maggie, them hotcakes of yours just melt in a fellow's mouth.
Şunu söylemeliyim ki Maggie, keklerin insanın ağzında eriyor.
I've arranged for the real estate man to let me know just in case she sells it.
Tam satacağı sırada emlakçinin bana haber vermesini ayarladım.
Just let her go back to her own life, and... leave me here to live mine in peace.
Bırak kendi hayatına dönsün ve ben de burada kendi hayatımı huzur içinde yaşayayım.
Just leave me alone and let me expire in peace.
Beni yalnız bırak da son nefesimi huzur içinde vereyim.
Let me outta here. Just in time.
Tam zamanında.
Just let me have my baby in peace.
Bırak bebeğimi barış içinde büyüteyim.
Well, let's just say in this case it means... your health and thank you for inviting me to dinner.
"Sağlığınıza ve beni yemeğe davet etmenize teşekkürler", demek diyelim.
I happen to have some experience in this field... just let me...
Bu benim uzmanlık alanım. İzninizle.
- Just before you let me in?
- Beni içeri almadan hemen önce?
And, in closing, as I have to do... let me just say that in my opinion... you have coined the great motto of our time :
Ve, artık sözlerimi bitirirken, itiraf etmeliyim ki bence... çağımızın müthiş sloganını buldunuz :
Damn you, Meng! Go hide in your hole just don't let me find you!
Lanet olsun, Meng gene hangi deliğe gireceksin?
I wouldn't dare bother you If anyone in my residence dares to be disrespectful just let me know
Sizi çok yoruyorum benim yerim de herhangi biri sana saygısızlık yaparsa bana söylemen yeterli
Just let me stay in my house, please.
Sadece evimde kalmama izin ver, lütfen.
If there's anything I can do for you, just let me know, sir, because it's an honor to have you in this house.
Sizin için yapabileceğim... Bir şey varsa söylemeniz yeterli. Sizi bu evde ağırlamak bir onur,
Let's just say there's something in Kevin that intrigues me.
Kevin'de ilgimi çeken bir şeyler var diyelim.
And I stopped by, having just returned from abroad, and he let me in.
Ülke dışından yeni döndüm ve bir uğrayayım dedim. O da beni içeri aldı.
Well, i'll do anything in this god-almighty world lf you'll just let me come home with you
Kudretli Tanrı'nın dünyasında senin için her şeyi yaparım Yeter ki seninle eve gelmeme izin ver
And since it's just me in the house now - we let the maid go when the children left -
Artık evde bir tek ben varım. Hizmetçiye yol verdik, çocuklar da gitti.
Just let me stay the night and I'll be on my way in the morning.I won't trouble you again.
Sadece bu gecelik burada kalmama izin verin yarın sabah kendi yoluma gideceğim. Sana tekrar sorun çıkartmayacağım.
let me explain. A couple just moved in next door... and Arlette's already invited them over to dinner.
Kısa süre önce bir çift yan tarafa yerleşti ve Arlette onları akşam yemeğine çağırdı.
Mrs. Stegman, if you just let me come in for a minute, I'm sure we can settle that.
Bayan Stegman, beni içeri alırsanız bunu çözebileceğimize eminim.
They think we are friends for me that's not enough, just let me be in love tonight
Bizi arkadaş sanıyorlar ama bu yeterli değil Bırak da bu gece aşık olayım
They think we are friends for me that's not enough, just let me be in love tonight Good?
Bizi arkadaş sanıyorlar ama bu yeterli değil Bırak da bu gece aşık olayım İyi mi?
just let me be in love tonight
Bırak da bu gece aşık olayım.
Wait. Let me just slide in and make a call.
Bir telefon edeceğim.
If you could both- - lf you could just wait here and let me walk in by myself, that's all.
İçeri seninle birlikte giremem. Sen burada bekle ben tek başıma gireyim.
In that case, let me just say... of all the cheap, small-minded, creepy, sophomoric pranks you have perpetrated in your long, arrested adolescence, this is far and away the worst.
Bu durumda belirtmek isterim ki takılı kaldığın uzun ergenliğin boyunca yaptığın ucuz, bencil, pis ve çocukça şakaların içinde bu en ama en kötüsüydü.
Let me show you something that I keep just in case I get to enjoying myself too much.
Size bir şey göstereceğim çok fazla hoşuma gitmeye başlarsa diye saklıyordum.
Um, I just remembered this girlfriend I have in town. I mean, she's kind of a girlfriend, and, uh, maybe she'd let me spend the night with her. I...
- Şehirdeki bir kız arkadaşımı.
That's right. I don't wanna be the kind of guy who rubs it in, so just let me say... I have a little bad news for you.
Doğru. Sana kötü bir haberim var Cliffie.
After you left, he told me not to let anybody in, but just now I heard him arguing with somebody.
Siz gittikten sonra kimseyi içeri almamı istemedi. Fakat şimdi onu birisiyle tartışırken duydum.
Let me just have a few feet in here by myself.
Beni biraz yalnız bırak.
Just let me plant two words in your brain - alligator farming.
Şimdiden söyleyeyim de aklında bulunsun : Timsah çiftliği.
Well, just let me say there's a lovely young lady in the City Planner's office who will be my guest for dinner at La Palm.
Şey sadece, şehir planlama ofisinde çalışan genç bayanın..... La Palm'da akşam yemeği misafirim olacağını söylemeliyim.
i'm just flattered you'd let me in on it.
Buraya beni de aldığın için gururum okşandı.
Let me just say that we've invested a Iot of money in this and I've invested a Iot of trust in you guys.
Şunu söylemeliyim, bu filme çok para yatırdık ve size de oldukça güvendik.
Uh, yeah, uh, Denise and I and this, uh, other guy share the same doctor and she just wanted to let me know that he had gotten some new magazines in the waiting room.
Evet, Denise, ben ve bir adam daha aynı doktora gidiyoruz.
Let me just write in your tip.
Dur sana bahşişini yazayım.
You know, Macon, if you'd just let me know what was going on in your life.
Biliyorsun Macon, eğer hayatında nelerin olup bittiğini bilmeme izin verseydin.
- Listen, while you're in town if you want to go see a show or you want a free meal or something like that you just let me know, all right?
Las Vegas'a geldiğinde... bir şov izlemek ya da yemek yemek istersen haber ver. Her şey benden. - Ben böyleyimdir işte.
just let it be 17
just let go 57
just let me know 201
just let it go 244
just let me die 21
just let me help you 19
just let me go 210
just let me 104
just let it out 33
just let me be 25
just let go 57
just let me know 201
just let it go 244
just let me die 21
just let me help you 19
just let me go 210
just let me 104
just let it out 33
just let me be 25