Like all of us Çeviri Türkçe
715 parallel translation
The thing is, officer, these two women are actually, like all of us here, part of the company of actors at the Royal Theatre.
Mesele şu ki, memur bey ; aslında bu iki kadın, tıpkı bizler gibi, Kraliyet Tiyatrosu'nda oyuncu olarak görevliler.
" like all of us in show business,
" gösteri işindeki hepimiz gibi,
Like Anne wants to go back to school, like all of us.
Anne'nin okula dönmek istemesi, hepimiz gibi.
As I was saying, the protagonist had a Catholic upbringing, like all of us, for that matter.
Dediğim gibi, kahramanım Katolik olarak yetiştirilmiş, bizim gibi, bu nedenle...
They need love and care like all of us.
Sevgi ve şefkate ihtiyaçları var, hepimiz gibi.
Well, I mean... you're not trying to see how much like... like all of us he is.
Şey, yani hepimizin, ona ne kadar çok benzediğimizi görmeye çalışmıyorsun.
Some days he's normal, some days he isn't... just like all of us.
Bazı günler normal, bazı günler değil... tıpkı bizim gibi.
Over the course of 20 years since this initial map was made by Bruce and Marie, they've dedicated their lives to looking at all of the echo-sounding records that have been collected to produce a global map that shows us what the bottom of the ocean floor looks like.
İlk harita Bruce ve Marie tarafından yapıldığından bu yana geçen 20 yıllık sürede hayatlarını, bizlere okyanus tabanının nasıl olduğunu gösteren küresel bir harita oluşturmak için toplanmış olan echo-sound kayıtlarını incelemeye adadılar.
He's the handsomest man in the Russian court, tall and formed like a Greek god... a model in fashion and deportment which all of us strive to follow.
Rus sarayının en yakışıklı erkeğidir, bir Yunan tanrısı gibi uzun boyu ve harika bir vücudu vardır moda konusunda ve davranışlarıyla hepimizin takip etmeye çabaladığı bir insan.
Like all the rest of us?
Hepimiz gibi mi?
If all us people had the courage of our convictions these vermin would vanish like spit on a hot stove.
Herkes bizim kadar yürekli olsa bu pislikler sobaya atılan tükürük gibi yok olup gider.
But, you see, Godfrey had been working for us as a butler and whatnot, and things had been going along very well... when all of a sudden it happened... just like that.
Godfrey bir uşak olarak bize hizmet ediyordu... ve her şey oldukça iyi gidiyordu. Sonra birden bire olaylar gerçekleşiverdi... göz açıp kapatıncaya kadar.
If you think any of us like walking up and down all day, carrying signs and worrying how we're going to eat the next day, you're crazy.
Bizim her Allah'ın günü pankart taşıyıp yarın ne yiyeceğimizi düşünmekten keyif aldığımızı sanıyorsanız aklınızı kaçırmışsınız demektir.
But I'm warning you, and you, Jean La Cour... member of the City Counsel, and all of you... if we get us another dose of yellow fever like we had back in'30... when there wasn't enough men alive to bury the dead... there just isn't going to be any town to run a railroad into.
Seni, belediye meclis üyesi Jean La Cour seni ve hepinizi uyarıyorum eğer 1930'larda ölüleri gömecek adam bulunamadığı zamanlardaki gibi.. ... yine bir "sarı humma" vakası yaşarsak içine demiryolu yapacak kasaba da olmayacak.
Maybe it's because he was bold and lawless, like we all of us like to be sometimes.
Belki hepimizin arasıra özendiği gibi cesur ve kanuna karşı olduğundandır.
Men like yourself — German, or of German ancestry — rise up with all the might and power of the great German people behind you conscious of the sacred duty that binds us all together... and in the knowledge that he who doesn't forget his people... will not by his people be forgotten.
Sizin gibi insanlar — Alman ya da Alman soyundan gelenler — bütün büyük Alman halkının gücü ve kuvvetini arkanıza alarak bizi bir araya getiren korkunç görevlerin bilinciyle... onun halkını unutmayacağını ve ve halkının da onu unutmayacağını bilerek.. ayaklanın.
It takes time for all of us... to get over a shock like this.
Böyle bir şoku atlatmak hepimiz için çok zor.
Like you torture all of us!
- Tıpkı hepimize işkence ettiğin gibi!
Just think, a bunch of guys sweating all day in a sub down under Tokyo bay, guys just like us sneaking up at night to radio balloon positions.
Düşünsene, Tokyo körfezindeki bir denizaltıda bir avuç adam ter içindeyken bizim gibi adamlar da gece sinsice yanaşıp balonlar hakkında telsiz konuşmaları yapıyorlar.
Well, how'd you boys like to sell us all these here gentle horses of yours at $ 50 a head and maybe pick yourselves up an extra hundred or so on the side?
Uysal atlarınızın hepsini, tanesi 50 $'dan bize satmaya ve fazladan bir 100'lük daha kazanmaya ne dersiniz?
We would like to thank as well as the Museum of Modern Art and the Louise Leiris Gallery for providing us with all the necessary documents.
Bize gerekli dokümanları... sağladıkları için Modern Sanat Müzesine ve Louis Leiris Galerisine... teşekkür etmek isteriz.
Believe me, there's nothing we'd like more, all of us.
İnanın bunu biz de çok isteriz, hem de hepimiz.
But I can remember very well the day it did look like the roof fell in on all of us
Ama o günü çok iyi hatırlıyorum. Dünya başımıza yıkılmış gibiydi.
We were too close to where the mine was planted, so when the train hit it, pieces of metal fell like a shower of fireworks all about us.
Mayının bulunduğu yere çok yakındık... tren çarptığındaysa, metal parçaları havai fişek gösterilerindeki gibi... üzerimize düştü.
You know, ma'am, whenever a bunch of fellas like us outcasts, hoboes, nobodies, gentlemen loafers, one-time or all-time losers call us what you want to.
Ne zaman bizim gibi bir yığın dışlanmış, serseri, silik, aylak, hayata yenilmiş ne dersen de.
It'll happen to you some day, just like it happens to all of us.
Bir gün sen de böyle olacaksin. Tipki hepimiz gibi.
You know something, Lieutenant, you're a dead duck just like all the rest of us.
Bir şey söyleyeyim mi Teğmen sen de bizim kadar ölüsün.
It felt almost like a solemn ceremony, with her, him and me, all of us very excited but restrained.
Sanki bir seremoni içinde gibiydik. Karım, o ve ben. Hepimiz heyecanlı ama bir o kadarda soğuk kanlıydık.
I'd get all the coppers, governors, posh whores, army officers, and members of Parliament, and stick them up against this wall and let them have it, because that's what they'd like to do to blokes like us.
O zaman bütün polisleri, yöneticileri,.. ... ordu mensuplarını, lüks düşkünlerini ve parlamento üyelerini tutar şu duvara yapıştırır ve kırbaçlarım,.. ... çünkü onlar da bizim gibi heriflere bunu yapmak isterler zaten.
Look, it's all very well us talking like this, you know, like it was a game, but I wish you'd tell me what it's all about, because, honest to God, I just got out of bed,
Bak, bu şekil konuşmamız pek hoştu,.. ... yani, oyun oynuyormuş gibi, ama bana olan biteni anlatmanı isterdim,.. ... çünkü Tanrı şahidim olsun, daha yataktan henüz kalktım,..
Some of us haven't got all the money in the world, and some of us ain't old and tired, and feel like being put upon.
Bazılarında dünya kadar para olmayabilir ama genç ve sağlıklı olmanın getirdiği avantaj vardır.
Well, there are four of us, and we'd like it open... not if it's all the same to you, that is.
Biz dört kişiyiz ve açık kalmasını istiyoruz sizin için sakıncası yoksa. Ama var.
Give us a couple of shakes... to get our breath, will you? All right. Hey, I've got a suit just like him, you know.
Onunki gibi birtakım elbisem var biliyor musun?
Like all the rest of us.
Tıpkı hepimiz gibi.
All by yourself, just like that, you decided for all of us?
Tek başına, hepimiz adına, böyle bir karar mı verdin?
Alderman, ladies and gentlemen, dear colleagues and pupils, I'd like to warmly thank our alderman on behalf of us all for his inspired and inspiring speech.
Belediye meclisi üyesi, bayanlar ve baylar, meslektaşlarım ve öğrenciler meclis üyemize hepimiz adına bu güzel, ilham veren konuşması için en içten teşekkürlerimi sunuyorum.
I think, if any of us imagined, really imagined what it would be like to go into a tree at 150 miles an hour we would probably never get into the cars at all.
Eğer içimizden biri saatte 240 km / s hızla bir ağaca çarpmanın nasıl bir şey olduğunu gerçekten hayal edebilseydik muhtemelen bu araçlara hiç binmezdik. Hiçbirimiz hem de.
No one's ever been able to tell us what the realm of the dead is like, whereas we all know how we like to linger in the land of the living.
Bugüne kadar hiçbir kimse,... ölüm krallığının hepimizin bildiği yaşam krallığı gibi olup olmadığını söyleyemedi.
On behalf of the men, I'd like to express to the lieutenant governor and to you, warden, and to the schoolteacher and the other distinguished guests and all those law-abiding citizens out there just how much all this means to us in here.
Adamlar adına vali yardımcısına ve size ifade etmek istediğim şey, müdür bey, ve öğretmene, ve diğer seçkin konuklara... ve oradaki tüm yasalara sadık insanlara... bütün bunların biz buradkiler için ne çok şey ifade ettiği.
I would like to thank the region of Sicily for having given us practically all that was left that hadn't been taken.
Sicilya bölgesine el değmemiş geriye kalan neredeyse her şeyi bize sunduğu için teşekkür etmek istiyorum.
I'd like to dedicate this first song to all the folks of Northfield who've done business with us.
İlk şarkımız, Northfield'de bizimle çalışmış dostlarımıza gelsin.
Like two years ago... when we were going to go on a trip around the world, the two of us... all expenses paid.
İki yıl önceki gibi. Tüm masrafları ödenmiş bir dünya turuna çıkacaktık.
There's all kinds of electronic goodies available for people like us to use.
Bizim gibiler kullansın diye yapılmış bir sürü elektronik cihaz var.
In all humility, I want to beg him to honor me with a visit because I am convinced that the presence of a great poet and composer like Richard Wagner could be of invaluable help and prestige for us.
Ama ben onay bekliyorum. Kimden? Diğer polis ajanlarından mı?
As long as the world becomes one... for all of us, brothers and sisters, equal and free, like nature made us.
Dünya hepimiz için bir olana kadar, kardeşçe, eşit ve özgür, ilk başta varolduğumuz gibi.
I wanted to kill Mussolini for all of you comrades... equal and free like nature created us.
Ben Mussolini'yi öldürmek istedim. hepiniz için yoldaşlar... doğanın bizi yarattığı gibi eşit ve özgür.
Days and years flit by like a whisper, taking its toll of all of us.
Günler ve yıllar bir fısıltı gibi geçip gider hepimize bedel ödetir.
After having met each one of our honored guests this evening... and after having talked to them, I think that all of us... would like to join in a round of applause... for the brave men that took those B-52s in and did the job.
Ama bu gece buradaki onur konuklarımızla buluştuktan sonra ve onlarla birebir konuştuktan sonra hepimizin B-52'lerinin içerisinde işlerini yapmış bu cesur adamları alkışlamak için herkesin ellerini kaldıracağından hiç şüphem kalmadı.
And there's enough diamonds in one of them shipments to keep us all like aristocrats.
Ve her bir yüklemede, hepimizi asilzadeler gibi yaşatmaya yetecek kadar elmas var.
All of us are deeply involved with politics, whether we know it or not and whether we like it or not.
Hepimiz boğazımıza kadar politikanın içindeyiz. İstesek de istemesek de veya sevsek de sevmesek de,
It's like there's a curse on all of us.
Korkutuyor. Biz lanetlendik.
like all the others 23
all of us 884
all of us together 30
of us 249
like my father 47
like a virgin 32
like you mean it 28
like a dream 34
like a bird 44
like a 442
all of us 884
all of us together 30
of us 249
like my father 47
like a virgin 32
like you mean it 28
like a dream 34
like a bird 44
like a 442
like me 894
like a baby 70
like a princess 21
like your brother 20
like your dad 19
like an angel 29
like you and me 45
like i said 2538
like i told you 172
like you told me 16
like a baby 70
like a princess 21
like your brother 20
like your dad 19
like an angel 29
like you and me 45
like i said 2538
like i told you 172
like you told me 16
like i care 29
like always 190
like you 1448
like you said 759
like hell 158
like yours 81
like us 230
like father 112
like it or not 353
like the sun 18
like always 190
like you 1448
like you said 759
like hell 158
like yours 81
like us 230
like father 112
like it or not 353
like the sun 18