Live fast Çeviri Türkçe
92 parallel translation
Or does she live fast and free?
Yoksa hızlı ve serbest mi yaşar? #
You know, sometimes I think I should just live fast and die young.
Biliyor musun, bazen kendi kendime hızlı yaşayıp genç ölmeliyim diye düşünüyorum.
These planets live fast, die hard.
Bu gezegenler hızlı yaşayıp, zor ölüyorlar.
Live fast, die young.
Hızlı yaşa, genç öl.
As they say : Live fast, die young and you'll leave a handsome corpse.
Niye demişler "Hızlı yaşa genç öl cesedin yakışıklı olsun".
This is still a perilous world where she must live fast and will probably die young.
Hala bu tehlikeli dünyada, hızlı yaşayıp, muhtemelen genç ölecektir.
I wasn't the first musician to live fast and die young.
... çabuk yaşayıp erken yaşta ölen ilk müzisyen değildim.
- Live fast, die young, man.
- Hızlı yaşa, genç öl dostum. - Evet, haklısın. - Hızlı yaşa, genç öl dostum.
Well, live fast, die young...
Hızlı yaşa, genç öl...
I say live fast, die young, and leave a big fat corpse!
Ben de diyorum ki : Tehlikeli yaşayıp hızlı yaşayıp fıçı gibi olup, ölmelisin.
You know "live fast, die young"?
Ama, şu eski deyişi bilirsiniz : "Hızlı yaşa, genç öl" Benim tarzım değil...
Live fast, die young...
Hızlı yaşa, genç öl...
Live fast, die young, you know?
Hızlı yaşa, genç öl.
This is our decision To live fast and die young
# Bu bizim seçimimiz, hızlı yaşayıp genç ölmek. #
For all we know, they are a group of young revelers the style of live fast, die slow have fun in the sun and have parties as a rock star moving through the desert methadone one of its planes, plastic and modified with much technology.
Hepimiz biliriz, Bunlar Genç eğlence düşkünlerinin bir grubu. Canlı hızlının stili, yavaş yavaş ölürsün. Güneşte eğlence ıssız metadon boyunca hareket eden Ve bir kaya yıldızı dığı gibi partilere sahip oldu.
Live fast, die you, and leave a not-so-good-looking corpse.
Hızlı yaşa, öl ve cesedin hiç de yakışıklı olmasın.
You wanna live your life fast.
Hızlı bir hayat istiyorsun sen.
Throw it fast, if you want Chise to live!
Eğer Chise'nin yaşamasını istiyorsan, Hızlı ol!
You live, you work hard, but it's very fast.
Sıkı çalışıyorsun ama yaşam çok hızlı.
If I were meant to fly fast, I'd have a falcon's short wings, live on mice instead of fish.
Hızlı uçmak için yaratılsaydım, bir şahinin kısa kanatlarına sahip olur balıkların değil, farelerin sırtında yaşardım.
How fast you move determines how long you live.
Ne kadar hızlıysan o kadar yaşarsın.
Well, that's life in the fast-paced, slam-bang, live-on-the-razor's edge, laugh-in-the-face-of-death world of junior league soccer.
Şey orası, hızlı yaşanan vur-kaç, sınırlarda yaşa ölümüne yüzüne kahkaha at küçükler futbol ligi dünyasıdır.
When you live on the edge, you learn to make fast evaluations.
Sınırda yaşadığın zaman, hızlı değerlendirmeyi öğreniyorsun.
I don't have the heart to live in the fast lane
Sol şeritte yaşayacak kalbe sahip değilim.
If anybody finds out where I live, they will kick me out of West Beverly High so fast my head will spin.
Eğer birileri nerede oturduğumu öğrenirse daha ne olduğunu anlamadan okuldan atılırım.
How fast I can compute, my memory capacity, how long I will live.
Ne kadar hızlı hesap yapabildiğim, hafıza kapasitem, ne kadar yaşayacağım.
Those that survive have to grow fast and fledge before the sea ice on which they live breaks up beneath them.
Hayatta kalanlar, altlarındaki deniz buzu parçalanmadan hızlıca büyüyüp tüylenmek zorundadır.
Live on fast food.
Abur cuburla besleniriz.
Give us a Africa-American spiderman! Give us a black that can run fast as a speeding bullet and live over tall building in a single buck!
Seni ilgilendirdiğinden değil ama bir ilişkiden yeni çıktım.
My brother and I, we live life in the fast lane.
Kardeşim ve ben hızlı yaşarız.
- We live in a fast world, judge.
Hızlı bir dünyada yaşıyoruz, Yargıç.
Hummingbirds live in the fast lane with turbo charged metabolisms ten thousand times faster than the cactus With its mobility a hummingbird hunts pockets of moisture and follows a flourish north with the seasons
Sinekkuşları hızlı kulvarda yaşar turbo güçlü metabolizmaları ile kaktüsün 10000 katı daha hızlı hareket edebilme yeteneğiyle bir sinekkuşu büyük miktarlarda nem yakalar ve bunu gösteriş içinde mevsimlere yayar.
Too Fast To Live, Too Young To Die and then Let it Rock and then it was called Sex.
Too Fast To Live, Too Young To Die ve Let it Rock mağazasını kurdu sonra adı Sex oldu.
As you know, the times we live in, the world is changing fast.
Bildiğiniz gibi, yaşadığımız bu zamanda dünya hızla değişiyor.
When you live as fast as I do there ain't enough things to occupy my time.
Benim kadar hızlı yaşadığın zaman zamanımı dolduracak pek şey olmuyor.
You wanna live, learn fast.
Hayatta kalmak istiyor musun? Hızlı öğren.
I guess they wanted to live the good life... and they wanted to live it pretty fast... instead of getting a job like the rest of us.
Sanırım iyi bir hayat yaşamayı istediler... ve bunu bir an önce yaşamak istediler... aynen iyi bir iş bulmak yerine hepimizin yaptığı gibi.
We interrupt this program to bring you a fast-breaking live exclusive... on the D.C. Sniper case.
D.C. nişancı olayıyla ilgili bir canlı yayın sunmak için... programımızı kesiyoruz.
Nearly half of that vast number live in cities which are still growing fast.
Bunların yaklaşık yarısı hızla büyüyen şehirlerde yaşıyor.
We live in the world that changes so fast that we fear a great deal for the unpredictable future which leads us to feel the loss of our existence
O kadar hızlı değişen bir dünyada yaşıyoruz ki... bilinmesi mümkün olmayan bir gelecekten ödümüz kopuyor. Sonuçta bu duygu, varlığımızın ortadan kalktığını hissettiriyor bize.
That's how we live Phil - - fast.
Biz böyle yaşıyoruz Phil - - hızlı.
Live fast, sure.
Bazen felaket hızlı yaşa hatta...
We'll need to move fast while the story's still live.
Hikaye hala manşetteyken hızlı davranmamız gerekecek.
And then we were looking for fast predators, and the darts live in the lower atmosphere and they've got four fins at right angles like the tail end of a dart, and a very sharp front end, and they hunt in packs and come up to the upper atmosphere and they hunt frisbees.
Ve hızlı yırtıcılar da var elbette, onlara dartlar diyoruz düşük atmosfer seviyesinde yaşayan bir dartın arka kısmında dört yüzgeç ve sivri bir uç bulunur gruplar halinde çalışan bu canlılar, üst atmosferde yaşayan frizbileri avlayarak varlıklarını sürdürürler.
I mean, we can't live under water, we can't fly, we can't run very fast.
Yani, su altında yaşayamayız uçamayız çok hızlı koşamayız.
Fast fast then slow then fast, then slow.. I want to live for three days, without pain..
hızlı hızlı sora yavaş sora hızlı sora yavaş... acı olmadan 3 gün yaşamak istiyorum..
None of them live at a uniform pace but switch from the fast to the slow lane within a year or an hour.
Hiçbiri düzenli bir tempoda yaşamaz. Bir yıl ya da bir saat içerisinde sürat şeridinden sağ şeride geçiş yaparlar.
I intend to lay fast to my farm, here to live, here to die, here to lay my bones. No, sir.
Hayır, efendim.
Industry is expanding so fast that people are not considering where the workers will live.
Endüstri çok hızlı büyüyor, insanlar işlerin nerede yaşayacağını hesaba katmıyor.
Ladies and gentlemen, we live in a society that becomes more demanding, fast-paced and hectic by the day.
Bayanlar ve baylar, bu günlerde tempolu, telaşlı ve daha da zorlaşan bir toplumda yaşar olduk.
Maybe aliens live and die so fast That they come and go in the blink of an eye.
Belki de uzaylılar çok hızlıdırlar göz açıp kapayıncaya kadar gelip gidiyorlardır.
fast 937
faster 1890
fasten your seat belts 21
faster and faster 20
fasten your seat belt 23
fast as you can 38
fast forward 42
fast cars 26
fast asleep 26
live long and prosper 34
faster 1890
fasten your seat belts 21
faster and faster 20
fasten your seat belt 23
fast as you can 38
fast forward 42
fast cars 26
fast asleep 26
live long and prosper 34