English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ O ] / Of course i have

Of course i have Çeviri Türkçe

1,937 parallel translation
- Well, of course I have.
- Oldu mu peki?
Of course I have.
Elbette.
Of course I have regrets, senator.
Elbette pişmanlıklarım var, senator.
Of course I have.
Tabii ki öptüm.
Yes, of course I have.
Elbette bende.
Of course I have needs, but I'm not about to give my body over to some man who's only interested in me giving him a blow -
Elbette benim de ihtiyaçlarım var ama tek bir şeyle ilgilenen bir adama bedeni vermeyeceğim ki bu da benim sakso- -
Of course I have, Daniel, but surfing is too wild for me, you know.
Tabii ki, Daniel, ama sörf yapmak benim için çok çılgınca.
Guys its not big deal, like I have standards of course, but you two, it's not like you're Calvin Klein models.
Bu büyük bir olay değil arkadaşlar. Tamam, benim standartlarım var. Ama siz ikiniz, yani Calvin Klein mankenleri değilsiniz.
No, I'll explain, we're a co-operative of mental disorders, we have to do a course on emotional growth.
Hayır, şöyle söyleyeyim, biz akıl hastalarının çalıştığı bir kooperatifiz. Duygusal açıdan gelişmek için bir kurs ayarlamamız lazım.
I had no idea. But of course, he must have known her a long time.
Hiçbir fikrim yok.Fakat kuşkusuz oğlunuz onu uzun süredir tanıyor olmalı.
Well, ma'am, I do have to say that Henry does anticipate his means. Well, of course he does!
Madam, söylemek zorundayım ki Henry bunu tahmin ediyor.
Of course, the girl's family have made strenuous efforts to capture Henry.
Elbette, kızın ailesi Henry'i elde etmek için - çok çaba sarf etti.
I'll have a sleep of course but aren't you there too?
Uyurum tabii de. Sen de ordasın değil mi?
Of course, if he knew what I was really up to, he would have a heart attack. Here you are.
Herhalde olayın gerçek yüzünü bilseydi kalp krizinden giderdi.
Of course, I would like to have a drink with you, Albert.
Hemen geri geliyorum.
Of course! I really have too go!
- Gerçekten gitmeliyim.
Of course, I could have given you all a book on the subject, and probably the prince would have saved the day,
Tabii ki, hepinize konu ile ilgili bir kitap verebilirdim ve onda muhtemelen prens günü kurtardı yazardı...
Of course I have.
Tabii ki yaptım.
Of course when I sell one of my scripts... I'm gonna have to surround myself with a bevy of beautiful men... which I'll have to secretly blow because I have a boyfriend.
Elbette senaryolarımdan birini sattığımda... kendimi bir sürü güzel erkekle sarmam gerekecek... ki hepsini gizlice umursamayacağım çünkü bir erkek arkadaşım var.
Of course, I have no flair for languages.
Tabii, dil konusunda pek yetenekli değilim.
Of course, we'll do it again in New York... and you know, and have a huge blowout for our families and friends, but I thought it'd be fun.
Tabii burada, New York'da da olacak ailemiz ve arkadaşlarımız için büyük bir düğün yaparız güzel olacağını düşündüm.
Yeah. I could dance. Of course, I'll have to leave out the part that I wet myself.
Evet, evet, dans edebilirim... tabii altımı ıslattığım bölümü pas geçerek.
( Ferguson executive Director of Winch International ) Of course, the second person in the team, I'll have to temporarily manage themselves
Grubun ikinci kişisi olarak, tabii ki geçici olarak yönetimi devralacağım.
I'm not expecting you to buy them, of course, if you, uh- - if you don't have them.
Elinizde yoksa benim için satın almayın tabii.
Of course, if I could be born again, I'd have a word with God.
Elbette, tabii yeniden doğabilseydim. Tanrıya bir çift lafım olurdu.
Of course, I have a spare cot in the attic.
Tabii ki, tavan arasında yedek bir yatacak yerim var.
To add zest to the drink, first I put in some vanilla extract, then, of course, some egg yolks, and then, I have a secret ingredient.
Hayır. İçeceğe tat katmak için önce biraz vanilya özü, sonra elbette biraz yumurta sarısı kattım, ardından da gizli malzememi ekledim.
Of course. I have to go back to work.
Tabii ki, çalışmam gerekiyor.
So then, of course, I have to go home and masturbate.
Tabii ki sonradan eve gidip mastürbasyon yapmam gerekir.
Of course I could have liquidated you after you thought you'd killed me.
Beni öldürdüğünü sandıktan sonra seni ortadan kaldırabilirdim.
That's what I'm saying. She's the mother. And of course, the lady - you know, she has to have her kid.
Ben de tam olarak öyle diyorum, o çocuğun annesi ve doğal olarak çocuk da annesinin yanında olmalı, öyle değil mi?
Of course, we don't have health ίnsurance, so ίf you need an X-ray, I sell a kίdney.
Tabii ki sağIık sigortamız olmadığından eğer röntgen çektirmen gerekirse, böbreğimi satarım.
Huge. Of course I wίll be doίng freelance corρorate consultίng out of our house, whίch we wίll have to remodel.
Tabii ben de serbest mali müşavirlik yapıyor olacağım.
- I have heard of you, of course.
Sizi tabii ki duymuştum.
Of course, I mean, you know, I got to have my taste too.
Ama yine de bilirsin ben de pastadan payımı almalıyım.
Of course. I have nothing else to do.
Yapacak başka işim yok.
Of course. I just never thought, in, Iike, a million years that you and I would ever have a chance.
Tabii ki, senle benim birlikte olma düşüncesini milyon yıl geçse olacağını sanmazdım.
Of course, Gusta, We tought a little wait would have whetted your appetite. Right, Athanasius? May I?
Tabii Gusta, düşündük de biraz beklersen iştahını kabartacak bir şey göstereceğiz.
I'd have come and told you last night, but you got my car, of course, and I'm too lazy to walk all that way.
Dün gece gelip söylemeliydim ama arabam sende ve de o uzunca yolu yürüyemeyecek kadar tembelim.
Of course I would have, why would you say that?
Tabii ki bırakırdım, bırakmayacağımı nerden çıkardın?
Do I have time for a cup of coffee? Oh, of course.
Ah, tabii ki.
I have a cupcake, another cupcake, I switch to chocolate, another cupcake, then I have lunch, first course, second course, dessert, a snack, then dinner, and just before bedtime a tiny piece of chocolate.
Bir kek, iki kek, sonra çikolataya geçerim, bir kek daha, sonra öğle yemeğimi yerim, birinci tabak, ikinci tabak, tatlı, biraz aburcubur, sonra akşam yemeği ve gece yatmadan önce küçük bir parça çikolata.
For you, wife, of course I also have a gift!
Kadın, senin içinde tabi ki bir hediyem var!
Of course I'd come. I have a speech.
Dil alışkanlığı.
Fine. Of course, I don't have much to compare them to, but... I don't think you should show them to Mr. Lomax.
Karşılaştırma yapacak kadar göğüs görmedim tabii ama bence Bay Lomax'e göstermemelisin.
Of course, the suite is much smaller than I'm used to, but it will feel much larger once I have that extra bed removed.
Tabii oda alışık olduğumdan çok daha küçük ama, fazladan yatağı çıkarttırınca çok daha ferah hissedilecek.
Of course I would have.
Tabii ki söylerdim.
- Can I have it? - Yes, of course.
Benim olabilir mi?
Of course, I haven't done open-heart surgery, but I have observed.
Elbette, açık kalp ameliyatı yapmadım, ama gözlemleme fırsatım oldu.
Of course, I have to meet him.
Ne yapacaksın?
Of course, I have...
Elbette, ben...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]