On my own Çeviri Türkçe
7,226 parallel translation
You taught me things about myself that I would have never discovered on my own.
Bana kendim hakkında tek başıma keşfetmemin mümkün olmayacağı şeyler gösterdin.
Easier for me on my own.
Tek başıma benim için daha kolay.
I figured it out on my own.
Kendi başıma çözdüm.
I'm gonna go out on my own and I'm gonna be bigger than Rayna James ever could be!
Rayna Jaymes'in olamayacağı kadar ünlü olacağım!
I'll go find one on my own from people who actually treat me like family.
Beni gerçekten kendi ailesinden gören insanların yanında bulurum artık.
I'll have a better chance on my own.
Yalnız başıma daha çok şansım var.
I can stand on my own.
Kendim durabilirim.
I don't mean to brag, but I've been handling this account on my own since I brought it in.
Övünmek için söylemiyorum ama onları buraya getirdiğimden beri müşteriyle bir başıma ilgileniyorum.
I've been treating some special patients on my own since one of the doctors died.
Doktorlardan biri ölünce.. .. birkaç özel hastayla ben ilgileniyorum.
I guess I'll just have to figure it out on my own.
Sanırım kendi başıma bir şeyler bulmaya çalışacağım.
And I could kind of deal with this when I was on my own,
Tek başımayken tüm bunlarla başa çıkabiliyordum.
I can handle this on my own, Okay?
Kendi başıma halledebilirim. Tamam mı?
- I'm on my own this week.
- Bu hafta tekim.
I'll do it on my own.
Ben kendim yaparım.
I don't need people. Okay? I can make it work on my own.
Kendim de halledebilirim onu.
I have to be on my own.
Kendi yoluma gitmeliyim.
♪ Got to make it on my own ♪
# Kalmalıyım tek başıma #
I have to make this decision on my own.
Kendi kararımı kendim vermek zorundayım.
I'M SO FUCKING SICK OF DEALING WITH THESE TWO INVALIDS ON MY OWN!
Bu iki yatalakla kendim ilgilenmekten gına geldi artık be!
IT'S JUST- - SOMETIMES IT'S HARD FOR ME TO DO EVERYTHING ON MY OWN,
Ama... bazen her şeyi kendim yapmam zor oluyor.
Aiden I've kind of been on my own my whole life.
Aiden, hayatım boyunca hep kendi ayaklarımın üstünde durdum.
If anything happens with Nyssa, let me handle it on my own.
Nyssa konusunda bir şey olursa bırak da ben halledeyim.
I figured out you're a sick son of a bitch all on my own.
Senin hasta bir orospu çocuğu olduğunu kendim anladım ben.
Guess I'll just have to seek out justice on my own.
Sanırım adaleti kendi başıma sağlamam gerekecek.
When I was old enough to travel on my own, I went looking for him.
Kendi başıma seyahat edebildiğim zaman, ona bakmaya gittim.
You're going to leave me all on my own?
Beni böylece bırakıp gidecek misin?
I guess I'll have to do this on my own.
Anlaşılan bunu tek başıma yapmam gerekecek.
I'll be fine on my own.
Ben idare ederim.
uh, sometimes I forget that I don't have to solve all of my problems on my own.
bazen bütün problemlerimi kendi başıma çözmeme gerek olmadığını unutuyorum.
I'm gonna have this baby on my own. On your own?
- Bu bebeği kendi başıma büyüteceğim.
I'm doing it right now, on my own, without much help from you.
Şu anda tek başıma, senin yardımın olmadan yapıyorum.
Hey, I really should have gone after that knife on my own.
Bu arada, o bıçağın peşinden tek başıma gitmem gerekirdi.
I just needed to get over it on my own. And did you?
Benim de üstesinden gelmem gerekliydi.
Left me on my own to claw my way back up.
Zirveye geri çıkarken beni yalnız bıraktı.
I have been down here on my own, for at least a month now.
En az bir aydır tek başıma burada yaşıyorum.
No. I'll be fine on my own.
Hayır, yalnız gideceğim.
I nearly choked on my own tongue and he remained indifferent.
Neredeyse kendi dilimi yutuyordum ama o çok sakindi.
But I just need to be on my own for a little bit.
Biraz yalnız kalmaya ihtiyacım var.
And I do... but on my own terms.
Ve istiyorum da... Ama kendi şartlarım doğrultusunda.
I'll keep my own counsel from now on.
Artık kendi öğütlerimi kendim vereceğim.
For my first act of benevolence, you can call Charles Butler on your own.
Charles Butler ile tek başına konuşabilirsin.
I thought it was indestructible until finally it died on its own one night while I was working under the light of several lamps focused on my work.
Yok edilemeyeceğini sanmaya başlamıştım ki bir gece bir sürü lambanın ışığı altında çalışırken kendi kendine öldü.
Sitting on my hands... in my own shit.
Ellerimin üzerinde oturuyorum. Kendi pisliğimle birlikte.
So my own debts, in addition to the mortgage on Nampara?
Benim borçlarım ne kadar? Nampara'daki ipotekle birlikte?
Apparently, it's not too big a jump to see me cutting a hole in my own vault and making some money on the sly.
Belli ki kendi kasama delik açıp el altından para kazandığımı düşünmek onlara pek zor gelmedi.
I'll go on her show, I'll defend my own company.
Programa çıkacağım ve kendi şirketimi savunacağım.
I turned my back on everyone I know, including my own brother, because you told me there was nobody else I could trust.
Tanıdığım herkese sırt çevirdim, ağabeyim dahil. Çünkü bana güvenebileceğim başka kimsenin olmadığını söylemiştin.
He was on that rooftop, Laurel, I saw it with my own eyes.
O gün o da çatıdaydı, Laurel, kendi gözlerimle gördüm.
Bethany, I will be mailing my own packages from now on.
Bethany, bundan sonra kendi paketlerimi kendim göndereceğim.
Not splurging on expensive items. And I have a few strategies of my own I can share with you.
Gereksiz yere pahalı eşyalar almamak ve benim seninle paylaşabileceğim bir kaç planım var.
I learned on the job, rose up through the ranks by my own merit.
İşi öğrendim, benden daha iyi okullarda okuyan kişilerin üstüne yükseldim.
on my way 423
on my way home 17
on my terms 16
on my knees 31
on my birthday 34
on my back 22
on my face 19
on my side 16
on my desk 26
on my life 45
on my way home 17
on my terms 16
on my knees 31
on my birthday 34
on my back 22
on my face 19
on my side 16
on my desk 26
on my life 45
on my honor 27
on my way out 19
on my mark 91
on my 37
on my word 25
on my command 56
on my go 16
on my count 157
on my signal 49
my own 76
on my way out 19
on my mark 91
on my 37
on my word 25
on my command 56
on my go 16
on my count 157
on my signal 49
my own 76