On their own Çeviri Türkçe
1,900 parallel translation
I don't want to discount human ingenuity because I do believe that we have the ability to do these things over a long period of time, but the knowledge to build some of these monuments There have to been some type of intervention or some type of knowledge give them to ancient man, to carry others instructions that couldnt just come up on their own.
Uzun süre boyunca böyle şeyler yapabilme yeteneğine sahip olduğumuza olan inancımdan dolayı, insan becerilerini azımsamak istemiyorum, ancak, bunun gibi anıtlar inşa edebilme bilgisini ve kendi kendilerine üstesinden gelemeyecekleri talimatları yürütebilmeleri için antik adama bazı müdahalelerde bulunan ve bir takım bilgileri verenler var olabilir.
Because your enemies will find you on their own.
Çünkü düşmanlarınız sizi kendiliğinden bulurlar.
You can give him the tools to succeed, but when the first day of school rolls around, they're on their own.
başarması için eline araç gereç verirsiniz, ama okulun başlayacağı ilk gün geldiğinde... tek başlarına kalırlar.
Now if they want to be dumbasses and give out their numbers on their own, then hey, whatever happens happens, right?
Şimdi salaklık yapmaya kalkarsan tamam olacaklara karışmam tamam mı?
It's police policy not to waste resources looking for a missing person in the first 24 hours, they usually show up on their own.
Bizim sistemde, kayıp birisini aramak için ilk gün harekete geçilmez. Genelde 24 saat içinde kendiliğinden ortaya çıkarlar.
- it keeps the artifacts From getting all artifacty on their own.
Objelerin kendi kendilerine objeleşmesini engelliyor.
All those patients sat in this chair, and those springs began to work on their own.
Bütün terapi görenler bu koltuğa oturdular. Ve o yaylar da, kendi başlarına çalışmaya başladılar.
do you know what the amazing this is, when people are happy, numbers increase on their own.
İnanılmaz olan ne biliyor musun? İnsanlar mutlu olduğunda siparişlerini kendileri çoğaltıyorlar.
I just feel bad for them, having to go through this on their own.
Onlar için çok üzülüyorum. Her şeyi tek başlarına göğüslüyorlar.
And that this find is proof that the Greeks were embracing the idea of one god on their own, before the arrival of Christianity.
Öyleyse bu bulgu, Yunanlıların Hıristiyanlık gelmeden önce tek tanrı inancını kendi başlarına kabul ettiklerinin kanıtıdır.
Obviously, they were very good at it and decided they wanted to be on their own, and they needed capital.
Açıkçası, çok da başarılıydılar,
the hatchlings are on their own.
Genç yavrular kendi başlarına.
Because god prefers his creations accomplish things on their own.
Çünkü tanrı yarattıklarının birçok şeyi kendi başına başarmasını ister.
It seems as though your son's stones may have passed on their own.
Oğlunuzun taşları kendi kendine dökülmüş gibi görünüyor.
I thought your true memories would return on their own,
Anılarının kendi kendine geri döneceğini düşünmüştüm.
Some P.K. S are pretty much on their own.
Bazı P.Ç.'lerin başı boştur.
Odysseus has a problem, if the sailors, if Odysseus, kill the cyclops now they'll be trapped within the cave because they're not strong enough to move the stone on their own.
Odesa'nın sorunu ; eğer denizciler ya da Odesa Kiklop'u şimdi öldürürse mağarada mahsur kalacaklardı çünkü kendi başlarına taşı hareket ettirebilecek kadar güçlü değillerdi.
Like moving out on their own or menopause.
Kendi başına taşınma ya da menapoz gibi.
Once we get inside the properties, the clients are free to wander around on their own.
Binaya girdiğimiz andan itibaren müşteriler kendi evleriymiş gibi davranmakta serbesttirler.
They shouldn't just attack us on their own!
Kendi başlarına saldırmış olamazlar!
That young politicians too want to stand on their own feet
O genç politikacılar kendi ayaklarının üzerinde durmayı ister.
That young politicians too want to stand on their own feet.
O genç politikacılar kendi ayaklarının üzerinde durmayı ister
The chicks now face life on their own.
Şimdi yavrular hayatla baş başa kalırlar.
Each working on their own small small specific relatively harmless technology.
Hepsi de görece kendi zararsız teknolojileri üzerinde çalışıyor.
- We didn't leave them on their own.
- Onları yalnız bırakmadık. - Biliyorum.
I want to talk about our tax money being sent overseas, or bailing out banks, but letting our farmers choke on their own crops.
Ne? Alınan vergilerin denizaşırı yerlerde çarçur edilmesi hakkında veya batmaktan kurtarılan bankalar hakkında bunları yaparken çiftçileri mahvetmek hakkında.
They're out there on their own now.
Artık orada kendi başlarınalar.
Every second that they're here, I remind myself that once they leave this hospital, Either on their own or in a box,
Onlar burada olduğu sürece, kendime onların bir kutuda veya kendi ayakları üzerinde hastaneden ayrıldıkları zamanı hatırlatarak onların artık benim problemim olmadığını düşünüp rahatlıyorum.
Walter, this railing is too high for somebody to fall on their own.
Walter, birinin asılması için bu korkuluk çok yüksek.
Each of them harmless on their own, but together, a catastrophe.
Her biri kendi başına zararsız ama bir araya gelince, felaket.
They seem to be evolving on their own.
Kendi kendilerine geliştikleri anlaşılıyor.
The blind won't survive on their own.
- Tabii ki. Körler kendi başlarına hayatta kalamaz.
Women do just fine on their own, nowadays.
Bugünlerde kadınlar başlarının çaresine bakıyorlar.
I spoke to some of my people but unless the inventors decide to show up on their own... Well...
Adamlarımla konuştum ama mucitler ortaya çıkmadıkça onları bulmak...
But they're on their own, no-one has collected them.
Ama yalnız başlarınaydılar ve hiç kimse onları almaya gelmemişti.
On two other occasions, I saw young children being let out from the centre and returning home on their own.
Diğer başka iki durumda da, kendi başlarına bu kurumdan çıkan ve evine kendi başlarına dönen çocuklar gördük.
But the adults go their own way and the kids are on their own for over an hour.
Ama bir saat kadar sonra yetişkinler kendi yoluna çocuklar da kendi yoluna gittiler.
Not on their own.
Kendi başlarına dönemezler.
Is not it, so four individuals on our team Or you want to end their own
o dört kişi ya bizim takımımıza katılırlar yada kendilerini bitirirler.
We must be very clear on this : if we destroy them and we can't run production on our own, factories will close down and worker will lose their jobs.
Onları göz ardı edemeyiz - Açık olmalı ve onları yok etmeliyiz Kendi başımıza ürün çıkartamayız
You're assuming this guy's been on the straight and narrow all these years and I'm saying there may be some other dead girls out there with some very angry relatives of their own.
Siz bu adamın yılarca dosdoğru olduğunu farzedyorsunuz... ve ben dışarda başka ölü kızların da olabileceğini söylüyorum. Ve başka kızgın akrabalar!
Although Greenpeace film their own activities, we put our cameraman on board to ensure an unbiased record of events.
Gerçi Greenpeace kendi aktivitelerini filme alıyor ise de, olayların tarafsızca kaydedilmesini garantiye almak için kendi kameramanımızı da koyuyoruz.
Sometimes heroes can't do it all on their own, Chloe.
Bazen kahramanların yardıma ihtiyacı olur Chole.
Zeus knew that if he could get their power on his side he could marshal it to his own ends.
Zeus bu güçleri kendi tarafına çekebilirse amaçları doğrultusunda kullanabileceğini biliyordu.
but the elk are on to them, putting their own keen noses to use.
Ancak keskin burunlarından faydalanarak elkler de onun peşinde.
All they did was drone on and on and on about their own lives and their own problems.
Bütün yaptıkları kendi hayatları ve kendi problemleri hakkında vızıldamaktı.
Even when acting on my own might've saved their lives...
Eğer kendi hislerime göre hareket etseydim, muhtemelen onları kurtarabilirdim.
His story is similar to those of tens of thousands desperately poor gypsies who have been trafficked to the West and exploited there by the people from their own community.
Onun hikayesi de inanılmaz fakir olan on binlerce çingeneyle aynı. Kendi toplumundan insanlar tarafından Batı'ya götürülüp sömürülenlerle...
I was intrigued to see that here in Tehran, they have their own in-house imam to offer support and advice on this sometimes quite controversial research.
Burada Tahran'da, bazen oldukça tartışmalı olan bu araştırma hakkında.. tavsiye ve destek vermek için onların kendi imamları olduğunu görmek beni şaşırttı.
We are so bereft of sanity in this world, that those few who simply stop projecting on to others and begin facing their own demons, are seen as neurotic.
Bu dünyada akıllı düşünmekten çok uzağız, suçu başkalarına atmayı kesip kendi kötülükleriyle yüzleşenler nevrotik olarak görülüyorlar.
You say he wants to take on the Jews at their own game.
Yahudileri kendi oyunlarında yenmek istediğini söylüyorsun.
on their way 28
owner 69
owned 29
owners 24
ownership 17
own it 52
on the whole 55
on the tv 16
on the other hand 1607
on the table 116
owner 69
owned 29
owners 24
ownership 17
own it 52
on the whole 55
on the tv 16
on the other hand 1607
on the table 116
on the plus side 107
on the 426
on the floor 300
on the way home 32
on the roof 79
on the ground 440
on the contrary 1002
on the other side 107
on the bench 17
on the right 145
on the 426
on the floor 300
on the way home 32
on the roof 79
on the ground 440
on the contrary 1002
on the other side 107
on the bench 17
on the right 145
on the beach 77
on the other 48
on the dot 66
on the internet 51
on the house 231
on the record 70
on the surface 75
on the one hand 116
on the side 64
on there 23
on the other 48
on the dot 66
on the internet 51
on the house 231
on the record 70
on the surface 75
on the one hand 116
on the side 64
on there 23