Poor man Çeviri Türkçe
1,733 parallel translation
A rich man and a poor man got the same anniversary.
Bir zenginle bir fakirin yıldönümleri aynıymış.
Poor man asks, "What'd you buy your wife?"
Fakir olan sormuş. "Karına ne aldın?"
Poor man says, "Why'd you get her both?"
Fakir olan sormuş. "Neden iki hediye?"
Poor man says, "She don't like the slippers she can go fuck herself."
Fakir demiş ki. "Terlikleri beğenmezse siktirip gitsin diye."
The poor man's been dead a fortnight.
Adamcağız öleli iki hafta oldu.
The poor man. - Ah.
Zavallı.
In my village the choices were marry a sober poor man or a drunk poor man.
Benim köyümde Seçenekler ; ayık fakir bir adamla Ya da sarhoş fakir bir adamla evlenmektir.
A poor man.
Fakir bir adam.
That is a poor man's game.
Bu zavallı bir adamın numarasıdır.
A poor man's Wendy.
Zavallı bir adamın Wendy'si.
This Wendy... she's nothing but a poor man's Mary.
Şu Wendy... Onun hiçbir şeyi yok ama o zavallı adamın Mary'si var.
He was on his deathbed, the poor man.
Adamcağız öIüm döşeğindeymiş.
- Stay here, poor man.
- Buraya otur biçare adam.
- The poor man applauding... the rich becomes poorer... the small man, smaller for applauding the great... the short man, shorter, for applauding the tall, and so on.
İri bir adamı alkışlayan kısa boylu bir adam daha da kısalır.
The King, poor man, is weak.
Kral, zavallı adam, çok zayıf.
"Oh, I'm every poor man's best friend."
Ne kadar yapay.
There's nothing more the poor man can do.
Zavallı adamın yapabileceği başka bir şey yok
Fish and bread keep a poor man fed.
BaIık ekmek, fakirIere yemek.
How many more times do you suppose it'll take before the cannonball explodes through the poor man's back?
Gülle zavallı adamın k.çında patlamadan önce kaç kez izlemem gerekiyor sence?
The poor man shits, the rich man too.
Zengin de sıçar, fakir de.
It turned out that the poor man... couldn't live without that screw in his head.
Zavallı adam, ameliyatla alındığı için kafasındaki çivi olmayınca yaşayamamış.
The poor man's still running.
Ona yetişelim. Zavallı adam kaçmaya devam ediyor.
And you think that chasing a poor man... with your jeep and your gun is a good way to control crime?
Ve sen, bazı zavallı kişileri bu cip ve bu silahla kovalamanın suçları kontrol etme yöntemi olduğunu mu düşünüyorsun?
- Poor man...
- Zavallı adam...
I'll rip his skin and make a poor man wear the shoe made from it!
Onun derisini yüzüp, fakir bir adam için ondan ayakkabı yapacağım!
The poor man's silencer.
- Fukaranın susturucusu.
Poor man's spackle.
Fukara sıvası.
THE WAY YOU STOOD UP FOR YOURSELF. WELL, AFTER THAT TERRIBLE STORY YOU TOLD ME ABOUT THAT POOR MAN, WHO WAS BURIED IN AN UNMARKED GRAVE.
Bana anlattığın o mezar taşına isim yazılmadan gömülen adamın hikayesinden sonra.
Rich man says to the poor, "What'd you get your wife?"
Sonra, zengin adam sormuş. "Sen ne aldın?"
Have pity on a poor condemned man.
Mahkum edilmiş zavallı bir adama acıyın.
( Policeman )'The key to this tale involves the gunsmith's assistant,'a poor, but honourable young man in blinding love'with the gunsmith's daughter.
Hikayenin kilit noktası silaH ustasının asistanı ; silaH ustasının kızına delice bir aşkla tutulmuş yoksul ama onurlu bir genç.
The pistol was crafted for a noble man by a poor Mexican gunsmith.
Tabanca, yoksul bir silaH ustasınca bir asilzade için yapılmış.
It would break the poor man's heart.
Kalbini kırarsın.
The starving man was writhing... he thought to himself the poor must be patient... when faced with the whims of the powerful... refraining from showing any sign of anger.
Acından ölen adam acıdan kıvranıyordu... Fakirlerin, zenginlerin kaprisleriyle karşılaştıklarında hiçbir kızgınlık belirtisi göstermeden sabırlı olmaları gerekir diye düşündü kendi kendine.
A miser who compares his worth with his wealth is poor... so is the man who spreads himself out over vast lands.
Elindeki değeri zenginlikle kıyaslayan cimri insan fakirdir. İnsan geniş topraklara yayılır.
You're a piss-poor liar for the smartest man I know.
Tanıdığım en zeki ve yalancı adamsın.
Man, woman... rich, poor...
Kızım! Zengin-yoksul.
Looking back, I realize, it was poor judgment on my part because I could've so easily had the old man put into prison and demanded lessons from him in his cell, free of charge.
Şimdi düşünüyorum da yanlış bir karar vermişim. Çünkü adamı hapse attırıp hücresinde bedava ders vermesini emredebilirdim.
There was a legend known to all- - that of a man who stole from the rich to feed the poor.
Herkesçe bilinen bir efsane vardı. Bir adam, zenginlerden çalar fakirlere verirdi.
My grandpa was a poor... honest man who never dealt in opium.
Dedem fakir, afyonla işi olmayan dürüst bir adamdı.
Poor little man.
Zavallı küçük adamla.
A poor little man who wouldn't harm a fly.
Karıncayı bile incitmeyecek zavallı küçük bir adam.
All you think about is the way I behaved with a poor little man.
Tek düşündüğün zavallı küçük bir adamla ne yaptığım.
Poor old man.
Zavallı yaşlı adam.
Is this anyway to treat a pa, poor man?
Bir babaya, bir garibana böyle mi davranılır?
See, the poor little twig can't keep a man.
Evet. Zavallı kız, hiçbir erkeğini elinde tutamıyor.
Are we supposed to hang around bars, shag every man in sight, get ourselves pregnant, and then trap some poor loser into a lifetime of misery and heartbreak?
Barlara gidip birilerinden hamile kalmamız ve onları kalıp acısıyla mı bırakmamız gerek?
Poor man.
Zavallı adam.
He was a godly and a good man and fed the poor.
Çok iyi bir insandı, fakirleri doyururdu.
- Poor guy, man.
- Zavallı adam.
The poor man is dead.
Zavallı adam ölmüş.