English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ R ] / Row

Row Çeviri Türkçe

6,719 parallel translation
And he's got the microphone, and my mom is sitting front row center with a white miniskirt on.
Babamın elinde bir mikrofon, annemde ise beyaz bir mini etek. En önde oturuyor.
I can row really well...
Çok iyi kürek çekebilirim gerçekten!
Row harder!
Daha sert kürek çekin!
Row harder!
Kürekleri daha sert çekin!
Row harder!
Daha çok kürek çekin!
Row faster!
- Hızla kürek çekin.
Tell them to row harder!
Daha sert kürek çekmelerini söyle!
The finalist for coolest kill two years in a row.
Doğru fakat Jake en klas öldürmede 2 yıl peş peşe finalist oldu.
Enter now from the last row.
Şimdi, ilk sıra suya girsin bakalım.
Next row.
Sonraki sıra...
And it doesn't help that Walter Lordsly is right in the front row.
Bir de Walter Lordsly önde oturuyor.
Scumbags like them don't deserve trial They should be sent straight to death row
O tip pislikler yasamayi hak etmiyorlar. Dogruca idama göndermeliler.
Please give me a front-row seat when you tell her.
Emily'e söylerken lütfen bana en önden bir yer ayır.
All due respect, Mr. Ross, seems of late, your legal needs are more the "keep me off death row" kind.
Kusura bakmayın Bay Ross ama son zamanlardaki hukuki istekleriniz, biraz "darağacına götürme beni" cinsindendi.
Okay, well, let me get my little ducks in a row,
Pekâlâ, izin verin işlerimi yoluna koyayım,
Row four, far left.
Dördüncü sıra, sol köşede uzakta.
And two, run 22 flea-flicker plays in a row Friday night.
Ve iki, cuma gecesi 22 defa üst üste flea-flicker oynatacaksın.
And that's the twenty-second flea-flicker in a row.
Ve bu üstüste 22. flea-flicker oyunu oldu.
I played it on repeat for 15 days in a row, until one day,
15 gün boyunca art arda çaldım.
Get a front-row seat to the freak show?
Arızaların arasına tepeden mi girmek istiyorsun?
S-Spitalfields Market, B-Brushfield Street, Little Paternoster Row, Hanbury.
Spitalfields Pazarı'na, Brushfield Sokağı'na, Little Paternoster Row'a, Hanbury'a.
3 : 40 or 3 : 45 am, Polly Nichols'body is discovered at Buck's Row by Charles Cross.
03.40 veya 03.45'te, Polly Nichols'un cesedi Buck's Row'un orada Charles Cross tarafından bulunuyor.
Spitalfields, Brushfield Street, Little Paternoster Row, Hanbury.
- Spitalfields, Brushfield Sokağı, Little Paternoster Row, Hanbury.
Annie Chapman is seen leaving Crossingham's Lodging House and entering into Little Paternoster Row in the direction of Brushfield Street.
Annie Chapman, Crossingham's Pansiyonu'nundan ayrılırken ve Brushfield Sokağı yönünde ve Little Paternoster Row'a girerken görülüyor.
YOU PERFORMED THE THEME SONG AT THE MIDDLE SCHOOL TALENT SHOW THREE YEARS IN A ROW.
Orta okulun yetenek şovunda üç kez arka arkaya bu şovun açılış şarkısını sergilemiştin.
Russ : All right, I don't know about you guys, but, uh, - I kind of feel like a-a cleansing row.
Sizi bilmem ama benim biraz kürek çekesim geldi.
A row. Come on.
Hadi.
- Woman 2 : Row harder!
- Daha sert çek!
This is the seventh day in a row he's been absent.
Bu art arda gelmediği 7. gün.
The one on the far left in the front row.
Ön sıradan en soldaki.
You know... eight tickets in row "C."
Bilirsin işte... Bana saf "k" lazım.
Okay, um, eight tickets in row cocaine.
Tamam. Saf kokain istiyorsun.
No. Row "C" is completely sold out.
Saf "k" nin hepsi satılmış.
Super cool to hear Sister Christian that many times in a row.
Sister Christian'ı bu kadar kez art arda duymak çok güzeldi.
You can put me on death fucking row before I peel another carrot, motherfucker.
Siksen bir havuç daha doğramayacağım orospu çocuğu.
Okay, Schmidt, we've been to 11 weddings in a row.
Bak Schmidt, art arda on bir tane düğüne katıldık.
How'd you survive 8 years on death row, confined to a cell with no audience, no one to sing or dance for?
Ölüm yolunda 8 yıl nasıl hayatta kaldın huzur olmadan bir hücrenin içinde şarkı söyleyecek veya dans edecek kimse yokken?
One had silver teeth. Top row.
- Birinin gümüş dişleri vardı.
Now, you can only row one of them across the river at a time.
Tek seferde sadece birini karşıya götürebilirsin.
Can I only row them across in one direction?
Yalnızca bir yönde mi karşıya geçirebilirim?
Well, then you row the rabbit across, and the fox won't eat the cabbage.
O zaman, kuzuyu karşıya geçirirsin ve kurt, otu yemez.
Only this time, you leave the rabbit behind, and then you row the cabbage back across.
Ama bu sefer kuzuyu kıyıya bırakırsın ve otu karşıya geçirirsin.
I'll never see anything in row BB.
BB sırada ki koltuklardan hiçbirşey görünmez.
That's two days in a row now, that girl owes her life to you and that... Sam guy.
İki gün üst üste kız hayatını sana ve Sam denen adama borçlu.
A few years ago, I saw Daniels at one of my concerts. Front row.
Birkaç yıl önce, konserlerimden birinde ön sırada gördüm Daniels'ı.
Let me get my emotional ducks in a row here.
Bırakın da hislerimi bir düzene sokayım.
Oh, uh, don't sit in the first row.
İlk sıraya oturma.
And third are row houses.
Ve üçüncüsü sıra evlerdir.
The body was left in hooker row, where they pick up their Johns, which brings us to our first victim, Lucas Wagner.
Ayrıca pratik. Ceset Johnları'nı aldıkları bizi ilk kurbanımız Lucas Wagner'a götüren fahişe meskenine bırakılmış.
Just not in a row.
Peş peşe aylar olmasın ama.
Two nights in a row?
- İki gece üst üste mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]