So you know him Çeviri Türkçe
1,507 parallel translation
- So you know him?
Onu tanıyor musunuz?
All right, so I decided, I decided to keep an eye on him, you know, to make sure that he don't hurt himself.
Adama göz kulak olmaya karar verdim. Kendine zarar vermediğinden emin olmak istedim.
You know, I know making this movie Just seems so stupid but I Just wanted him to get excited about something.
Şu film yapma işinin çok aptalca olduğunu biliyorum ama ben sadece onun bir şeyler hakkında heyecanlanmasını istiyorum. Herhangi bir şey.
We should take some time to think of a plan so that you can see L without letting him know you're around.
Varlığın bilinmeden L'i görebilmenin bir yolunu bulmak için biraz zaman geçireceğiz.
So I'm thinking maybe actually getting him one of those, you know, the massages, the happy-ending kind.
Düşündüm de ona şu mutlu sonla biten masajlardan mı yaptırsak.
So you can sign him that we... we know that it supposed to be hard for him?
Ona, bunun, onun için zor olduğunu bildiğimizi söyler misin?
Uh, so this - - this crew guy Frank, did you know him?
Peki, Frank denen adamı tanıyor muydunuz?
Oh, and just so you know, he's at a sleepover, so I didn't leave him alone with a six-pack and some matches.
Bu arada şu an o uyuyor. Ve altı paket kibritle onu yalnız bırakmadım.
We've been to the hospital The last 3 nights, And the food sucks there so I'm takin'him out you know,
Son üç gecedir hastanedeyiz ve yemekler rezalet.
Throwin'some good food Into him so he can, you know
Onu dışarı çıkaracağım. Güzel yemek yedireceğim.
I followed him and I lost him in traffic. So you don't know who the man is?
- Adamı takip ettim ama trafikte kaybettim.
I will so kick ass at this. I know you will, as long as you don't say "kick ass" around him too much.
Öyle yapacağını biliyorum, ama mümkünse bebeğin yanındayken "becereceğim" deme.
I will find him, so... you know, you'll be safe.
Onu bulacağım, güvende olacaksın.
So, I tried, you know, not to think about him, to take him out of the equation. But I couldn't.
Onu düşünmemeye denklemden çıkarmaya çalıştım ama yapamadım.
So how do you know him?
Nereden tanıyorsun?
- I think so too. Oh, and you should also know that Mark's law firm has fired him for coming onboard with us.
Ek olarak, Mark'ın çalıştığı hukuk bürosu aramıza katıldıktan sonra onu kovdu.
So, you don't know about him accidentally selling NBC to some Germans?
O zaman onun NBC'yi kazara bir takım Almanlara sattığını da bilmiyorsun?
I should have never said that Egg Salad was gonna do anything wrong in Tucson, and I know you don't like it, so I'm not gonna call him Egg Salad anymore, okay?
Yumurta Salatası'nın Tucson'da yanlış bir şeyler yapacağını hiç söylememem gerekirdi. Ayrıca hoşuna gitmediğini biliyorum, bu yüzden artık ondan Yumurta Salatası diye bahsetmeyeceğim.
So you don't even know for a fact that they arrested him?
Yani ne için tutuklandığını bilmiyorsunuz bile?
I got it up and prevented him from getting to the kitchen, you know, so he didn't manage to get his knife.
Ayağa kalktım ve onun mutfağa gitmesine engel olmaya çalıştım Sonra bıçağı almayı beceremedi.
- I think it would help him if he knew that you cared about him, you know? So he could do well at that group home.
onu umursadığını biliyor olsaydı, bilirsin ya... o grup evinde iyi olabilir.
You know... I hope you can patch things up with him,'cause he loves you so much.
Biliyor musun umarım onunla olan sorunlarını çözebilirsin, çünkü o seni çok seviyor.
So the least you could do is help me show him a good time. Your buddy wouldn't know a good time if it sat on his face.
Onu eğlendirmeme yardım et hiç olmazsa.
You know him, so maybe you won't be here.
- Onu tanıyorsun, belki burada olmazsın.
And just so you know, my brother-in-law is a DEA agent and I will not hesitate to call him.
Ve bil ki kayinbiraderim narkotik idaresinde çalisir ve onu aramakta tereddüt etmem.
So there's something wrong with him, you know?
Onun bir sorunu var, anladın mı?
She didn't give him a blowjob, just so you know.
Almadı.
So, you know, I can't do that to him.
Parmaklıklar ardında. Bunu ona yapamam.
I want him to study you, so he'll know what's good on you.
Neyin yakıştığını görebilmesi için seninle çalışmasını istiyorum.
All right, he also needs a place to live so I was thinking that maybe we could, You know, let him stay in the basement and deduct some rent from his pay?
Yaşayacak bir yere de ihtiyacı var, belki bodrumda kalmasına izin verir ve maaşından kirasını düşeriz, ne dersiniz?
You know, I'm thinking it should be face-to-face with Harvey, you know, so I can thoroughly debrief him.
Bence, Harvey ile yüz yüze konuşmalıyız, bilirsin işte, ona sorunumuz hakkında direk bilgi verebilirim.
And it was my birthday, so you know, I'm drinking and I'm smoking and... And by the time I come to collect him, he was gone.
Benim doğum günümdü, Yani kuru sulu içiyorken... tam hatırlamıyorum gitmişti O.
He had so much going for him, you know?
Çok şey vardı hayatında.
You know, Winston was telling me about his jet, So I wanted to show him mine.
Bu arada Winston bana kendi jetinden bahsetti, ben de ona kendi jetimi göstermek istiyorum.
The rest of you don't know what it's like to know in your heart that you belong with somebody, if you could only eliminate everybody else so that maybe he'd finally, finally grasp what you've been trying to show him... that feeling that you've been dying to recapture.
Hiçbiriniz, kalbinizin derinliklerinde birine ait olmayı bilmezsiniz, elinizden gelse belki herkesi elerseniz ama herkese ona yapmaya çalıştığınız şeyi gösterme fırsatını yakalarsınız. O his yeniden yaşamak için öleceğin bir histir.
Just, I... miss him so much sometimes, you know?
Ben bazen onu o kadar özlüyorum ki.
I'm sorry, but I just keep getting this... That image of Bill Clinton, that footage of him, standing in front of all those cameras and wagging his finger so adamantly, you know. "I did not have sexual relations with that woman."
Üzgünüm ama sürekli olarak Bill Clincton'un tüm o kameralar önünde durup sert bir tavirla parmagini salladigi bilirsin. "O kadinla cinsel iliski kurmadim." dedigi an, gözümün önüne geliyor.
I woke up, feeling a little freaked, you know, so, I called him.
Uyanınca biraz panik haldeydim ve onu aradım.
So you probably know as much about him as anyone did.
O zaman muhtemelen oğlum hakkında benden daha çok şey biliyorsunuz.
So, he doesn't even know that you're angry at him?
Yani ona neden kızgın olduğunu bile bilmiyor?
All that stuff was so traumatic that I never even had a chance to really, you know, worry about, you know, what happened that night with him.
Bütün bunlar o kadar travmatikti ki yani o gece onunla ne olduğu konusunda endişelenmeye fırsatım bile olmadı.
One hoped for Roman, you know, that this brand-new life with a woman who loved him and who seemed so right for him, with a baby, that there would be this security that he had not had in his life and in a new homeland.
Roman için şunu umuyordum onu seven bu kadınla bu yepyeni yaşam birbirlerine çok da uygundular, bebek de yoldaydı bunun onun için, bu yeni anavatanda daha önce sahip olmadığı bir güvenlik olmalıydı.
You say you know him so well how well
Onu iyi tanıdığını söylüyorsun, ne kadar iyi?
So you do know him
O zaman siz onu tanıyorsunuz
You and Mom - you sacrificed so much for him to do something great, you know.
Sen ve annem ona büyük bir şey yaptırmak için çok fedakârlık yaptınız, biliyorsun.
So what did you know about him?
Peki onun hakkında ne biliyorsun?
We saw a news on T.V. Mr. Ghazni sent me to know, that you are okay! Tell him, that If he care this much, so he should call me,
televizyonda haberleri izledik bay Gazni iyi olduğundan emin olmak istedi söyle ona madem bu kadar önemsiyor o halde neden kendisi aramadı
Do you know that everyday when he returns from the gym I ask him so lovingly if he worked out a lot.
Her gün spordan döndüğü zaman ona güzel bir şekilde çok çalışıp çalışmadığını soruyorum.
Just so you know, before we rescued him, that witness,
Seninde bildiğin gibi, biz kurtarmadan önce, o tanık...
So we were looking for him, you know,
Sonra onu aradık.
So I need to know what you can get out of him.
Onun ağzından ne aldığınızı bilmek istiyorum.
so you don't have to worry 27
so you know 208
so you are 73
so you know what 79
so you're fine 16
so young 116
so you lied to me 29
so you're leaving 30
so you're here 33
so you're good 22
so you know 208
so you are 73
so you know what 79
so you're fine 16
so young 116
so you lied to me 29
so you're leaving 30
so you're here 33
so you're good 22
so you can 39
so you see 221
so you're saying 94
so you're staying 16
so you're okay 21
so you're not mad 16
so you 433
so you're right 22
so you say 133
so you're the one 17
so you see 221
so you're saying 94
so you're staying 16
so you're okay 21
so you're not mad 16
so you 433
so you're right 22
so you say 133
so you're the one 17