Something up Çeviri Türkçe
15,579 parallel translation
I heard something up there.
Yukarıdan bir ses duydum.
The last three nights, I've been monitoring the skies, and... I saw something up there.
3 aydır gökyüzünü inceliyorum ve bir şey gördüm.
Dig something up on her.
- Onu iyice bir araştırırım.
Dig something up on her.
Geçmişinden bir şey bulurum.
So we'll set something up so you can stay in touch.
Olayları halletmen için bir şeyler ayarlayabiliriz.
In Jamaica they have something called "money pull-up".
Jamaika'da "Durdur parası" diye bir şey vardır.
Get close to her again and maybe, you know, she'll give up something that would explain what
Ona tekrar yaklaş ki, Rutledge'ın neyin peşinde olduğunu ifşa edecek şeyi ya da koz olarak kullanabileceğimiz şeyi bize sağlasın.
Rutledge is up to or something we could use as leverage. No.
- Olmaz.
It ain't something to get all worked up about.
Hepsinin uyumlu olması meselesi değil.
You want them to stop calling the smugglers, you've got to offer up something better.
İnsan kaçakçılarını aramalarını durdurmak istiyorsan onlara daha iyi bir teklif sunmalısın.
Okay, you're up to something.
Tamam uyandın.
You'd think I would have got a thank you call or a text or thumbs up emoji or something.
Bir teşekkür araması yapacağınızı mesaj atacağınızı ya da emoji falan atacağınızı düşünmüştüm ama.
Fernando, maybe you can find something a little more grown-up to do.
Fernando, biraz daha büyük işi bir şeyler bulman gerekebilir.
Well, please come up with something or all my friends are gonna hate me.
Lütfen bir şeyler bul yoksa bütün arkadaşlarım benden nefret edecek.
"Do something grown-up," you said.
"Daha büyük işi bir şeyler yap," dedin.
Are you two up to something?
Neyin peşindesiniz siz?
If she gets all caught up in the romance, then you move in for the big one that goes something like this.
Eğer o romantizme kapılırsa büyüğü için harekete geç. O da şöyle bir şey :
Like, what if I'm actually really nervous, but I put, like, all my emotions on mute or something just so I can get through it, and I wake up in like a year or a month or something and I realize that I'm trapped and I just totally freak out?
Eğer aslında cidden gerginsem, ama bununla başa çıkabilmek için duygularımı bastırıyorsam, ve sonra bir yıl ve ya bir ay sonra uyanıp kapana kısıldığımı farkedip çıldırırsam?
If something comes up now, we talk about it.
Eğer şimdi bir şey ortaya çıkarsa bunu konuşabiliriz.
The name up there should mean something.
Konulan ismin bir anlamı olmalı.
I'll check the list and see if I come up with something
Listeyi kontrol edip bir şey bulabilecek miyim bakayım.
We've gone over the crime scene, and something doesn't add up.
Olay yerini inceledik ama aklımıza yatmayan bir şey var.
It's usually caused by poorly set-up equipment, so when I heard it for the first time a few weeks ago I just made a note to myself to talk to the station technicians, but then I realized something.
Genelde teçhizatın düzgün bir şekilde kurulmamasından kaynaklanır. Birkaç hafta önce ilk kez duyduğumda teknisyenlere söylerim diye not almıştım. Ama sonra bir şey fark ettim.
You got something to say? You better nut up and say it.
Bir şey söylemek istiyorsan cesur ol ve söyle.
Here's a little something for the ones you blew up earlier.
Gündüz patlattıklarının anısına sana küçük bir hediye.
We blowing up something?
- Bir şeyleri mi patlatacağız?
I knew something was up. - Cut it out.
- Bir şeyler olduğunu biliyordum.
You need to come up with something.
Bir şey söylemen gerekiyor, güzel bir hikaye.
Anyway, if I ever went back, I'd probably end up driving a steamroller or something.
Hem geri dönersem sonunda buharlı silindire falan binerim.
But... if you would be up for something a little more discreet...
Ama biraz daha gizli kapaklı bir ilişkiye varım dersen...
Isodyne is up to something, and I'm going to find out what.
Isodyne bir şeyler çeviriyor ve ne olduğunu öğreneceğim.
If something comes up on one of Peggy's bugs, we have all the evidence that we need.
Bir dur be Jack. Peggy'nin yerleştirdiği dinleme cihazlarından bir şey çıkarsa ihtiyacımız olan bütün kanıtlar elimizde olur.
All right, that's great, but something more important has come up.
Tamam, bu harika, ama daha önemli bir şey var.
Which is why I think you're up to something.
- Bence başka bir amacın var.
I knew Jack was up to something.
- Jack'in bir şey plânladığını biliyordum.
It's like, I meet somebody, and then they like me initially, and then I just, like, fuck it up and they get tired of me or something, you know?
Birileriyle tanışıyorum. Başta beni beğeniyorlar. Sonra her şeyin amına koyuyorum ve benden çabucak bıkıyorlar.
I knew Jack was up to something.
Jack'in bir işler çevirdiğini biliyordum.
But whenever I need something, it's, "I'm breaking up with you, Caleb."
benim birşeye ihtiyacım olduğunda, "Senden ayrılıyorum, Caleb."
Sources rarely offer up information without wanting something in return.
kaynaklarınız, karşılığını beklemeden nadiren bilgi verir.
Maybe something is up with him like you said.
Belki de dediği gibi bir şey olmuştur.
Something's come up with Mickey and I have to say goodbye.
Anne, üzgünüm. Mickey bir şey istiyor, gitmem gerek.
Something usually cool comes out of it if everybody just, kinda... works together and comes up with something, I don't know...
Herkes birlikte çalışıp fikrini söyleyince genelde ortaya hoş bir şey çıkıyor gibi...
I knew he was up to something.
Bir işler karıştırdığını anlamıştım.
Something's moving around up there.
Yukarıda hareket eden bir şeyler var.
I think they're up to something.
Bence bir şeyin peşindeler.
But I've worked up a little something.
Ama ben küçük bir şey yaptım.
He must be held up with something important.
Önemli bir şeyle meşguldür.
I mean, we might tell ourselves that we're "creating" something of artistic value, that there's some sort of spiritual dimension to the picture business, but what it really is, is this fat cat, Nick Schenk, out in New York running this factory that's serving up these lollypops to the... what did you use to call the a brand circuses for the...
Kendi kendimize, sanatsal değere sahip bir şeyler ürettiğimizi söyleyebiliriz sinema işinin ruhsal bir boyutu olduğunu da ama asıl gerçek şu ki o şişko kedi Nick Schenk lolipoplara hizmet eden bu fabrikayı dışarıda New York'tan işletiyor.
You didn't pick up. I need to talk to you about something right now.
Seninle bir şey konuşmam lazım.
Something in you is dead, Marge, and that's one crime scene you can't clean up.
İçinde bir şeyler ölmüş gibi Marge. Bu da asla temizleyemeyeceğin bir olay yeri olacak.
I think Bart's up to something funny, so I'm snooping in his room.
Tamam, kabul ediyorum. Bart'ta bir gariplik olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden odasını karıştırıyordum.
upsy 47
upstate 42
uppercut 41
upham 30
upper east siders 33
up you go 144
up next 81
up yours 130
upside down 57
up top 130
upstate 42
uppercut 41
upham 30
upper east siders 33
up you go 144
up next 81
up yours 130
upside down 57
up top 130
up to you 126
up against the wall 84
up guy 119
up and at' em 72
up call 187
up the stairs 74
up north 49
up we go 50
up high 87
up now 50
up against the wall 84
up guy 119
up and at' em 72
up call 187
up the stairs 74
up north 49
up we go 50
up high 87
up now 50