Somewhere Çeviri Türkçe
37,196 parallel translation
Oh god, I want to sleep somewhere else.
Tanrım, başka bir yerde uyumak istiyorum.
I'm afraid there is a leak somewhere from the explosion.
Korkarım ki patlamadan dolayı bir yerde sızıntı var.
- So somewhere in the middle.
- Yani ortada bir yerde.
At around 8 : 13 p.m., somewhere north of Portland, Oregon...
20.13 civarlarında, Portland, Oregon'un kuzeyinde bir yerde
This whole place is calculated to make you think I am somewhere I am not.
Tum bu yer, sen beni olmadigim bir yerde san diye tasarlandi.
Um, somewhere nearby.
- Yakınlarda oturuyorum. Sevindim.
Are you going somewhere?
Bir yere mi gidiyorsunuz?
Go somewhere else and live for a long time.
Başka bir yere gidip yaşa.
Going somewhere?
Nereye gidiyorsun?
lived somewhere?
- Biz bir yerde mi yaşıyorduk?
Saying they know you're there, somewhere.
"Orada olduğunu biliyorum." diyerek.
But, do you have an appointment somewhere, or something?
Bu arada bugün bir randevun mu var? Süslenmiş püslenmiş nereye gidiyorsun?
I know our relationship is... somewhere in between marriage and being house mates. I'm aware of its ambiguity. I'm supposed to be the goblin's wife.
Aramızdaki bağ ; evlilik ilâ ev arkadaşlığı arasında muallakta bir yerde olsa da Goblin'in Geliniyim nihayetinde.
If the proof isn't here, it has to be somewhere.
Kanıt burada değilse başka bir yerde olmalı.
Claire's brother is trapped somewhere in the Darklands, and there's nothing I can do about it?
Claire'ın kardeşi Karanlık Diyar'da kapana kısıldı ve yapabileceğim hiçbir şey yok mu?
Going somewhere?
Bir yere mi gidiyorsun?
That means the Birthstone must be here somewhere.
Yani Doğumtaşı buralarda bir yerlerde olmalı.
- It's gotta be here somewhere.
- Buralarda bir yerdedir.
You're somewhere safe.
Güvenli bir yerdesin.
By the way, is there love somewhere among these things?
Fakat bu şeylerin arasında bir yerde aşk da olabilir mi?
There's always somewhere amazing behind your doors.
Açtığın kapıların arkasında daima muhteşem yerler oluyor!
Hey! I will be stopping by somewhere.
Bir yere uğrayacağım.
You could just use that talent somewhere else.
Bu yeteneğini başka bir yerde de kullanabilirsin.
I have to go somewhere.
Bir yere gitmem gerek.
And you. Let's talk somewhere private.
Seninle de sakin bir yere gidip konuşalım.
I'm going to go somewhere with Cheong for a bit.
Ben Cheong ile bir yere kadar gideceğim.
Let's confine him somewhere for now and come back.
Şimdilik onu bir yere bırakıp geri dönelim.
I have to go somewhere so hurry up and go home right now.
Bir yere gitmem lazım. Sen şimdi hemen eve git.
And you, you always go somewhere pretending to be me.
Ayrıca sen etrafta benmişim gibi davranıyorsun.
Let's go somewhere after I get off work.
- Ben işten geldikten sonra bir yere gidelim.
This whole place is calculated to make you think I am somewhere I am not.
Tüm bu yer, sen beni olmadığım bir yerde san diye tasarlandı.
Uncle down the hall, we have to go somewhere.
Koridorun Sonundaki Amca, bir yere gitmeliyiz.
Is it like dispersing as dust, wind, or rain? To somewhere in the world?
Toz, rüzgâr ve yağmurla savrulmak gibi bir şey mi dünyada bir yere.
He kept mentioning that he was going to go somewhere
Bir yere gideceğinden bahsedip duruyor da.
Could love be somewhere in here?
Bu şeylerin arasında bir yerde aşk da olabilir mi?
I've definitely heard that somewhere, too.
Bu lafı da bir yerden duymuştum gibime geliyor.
If you guys go somewhere, can I come with you?
Eğer bir yere gidecekseniz ben de sizinle gelebilir miyim?
There must be a worthy foe somewhere on this dung heap.
Bu bok çukurunda kendi dişimize uygun bir düşman mutlaka vardır.
The truth usually lies somewhere in the middle.
Gerçek şu ki, genellikle ortasında bir yerde yatıyor.
So now, whenever a distant star lights up, I always feel like somewhere, somehow, someone's life is about to end.
Bu yüzden, nerede bir yıldızın ışığı parlasa bir şekilde, bir yerlerde bir insanın hayatının sona ermek üzere olduğunu hissederim.
He had a place, somewhere up in, uh...
Gidecek... tek bir yeri, uh...
But somewhere, somehow another star was born right after.
Ama hemen ardından bir yerde,... bir şekilde yeni bir yıldız doğdu.
It's time for lunch or dinner somewhere in the world.
Dünyanın herhangi bir yerinde öğle veya akşam yemeğinin vakti geldi.
- You gotta stash it somewhere.
Onu bir yere saklaman lazım. - Nereye?
I should go somewhere.
Başka bir yere gitmeliyim.
Or do you have somewhere else to be?
Gidecek başka yerin yoksa tabii.
Over there, somewhere.
İşte, orada bir yerde.
I can sleep somewhere else...
Başka bir yerde uyuyabilirim...
I think I saw her from somewhere.
Bir yerde görmüşüm onu gibi hissediyorum.
Have you seen me somewhere before, by any chance?
Birkaç gün önce birbirimizi gördük ya.
I know they're in here somewhere.
Burada bir yerde olacakti.