English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ S ] / Straight up

Straight up Çeviri Türkçe

3,133 parallel translation
Straight up.
Gerçekten.
Straight up, no twist.
Düz dur, yamukluk yok.
My lawyer here says you can straight up find anything.
Avukatım, her şeyi bulabileceğini söylüyor.
Straight up, bro.
Aynen, kanka.
Whiskey, straight up.
Viski, sek.
Straight up.
Ağzına kadar.
Somebody order a Donald, straight up?
Biri Donal sipariş etmiş, doğru mudur?
Straight up. - Patient :
Devam.
In India, the pyramid are so very, very high, straight up.
Hindistan'da piramitler dik ve çok çok yüksek.
The tape for my niece, straight up.
Kasede karşılık yeğenim.
Later on that night, came back to my place, I straight up rocked her world.
O akşamdan sonra, benim eve gittik, ve onun dünyasını salladım.
Straight up.
Dik pozisyon.
- Straight up at the ceiling.
- Tavana bak sen.
Straight up.
Yürü be.
This dude's rockin straight up women hair.
Bu adam kadınların saçlarını süper şekillendiriyor.
I'll tell you straight up...
Size doğru söyleyeceğim...
Walk straight up to her, look her in the eyes and say, "Great rally."
Dimdirekt ona git, gözlerinin içine bak ve "Güzel bir miting." de.
Max, we are doing these straight up kosher.
Max, kitabına uygun koşer yapıyoruz.
It's pretty neat. You get in this plane that goes almost straight up for, like, 20 seconds, and then straight back down like it's going to crash, and they do it over and over again, you know, no matter how many times you throw up.
Bir uçak var, ona biniyorsun 20 saniye boyunca neredeyse dümdüz yukarı çıkıyor sonra da sanki çarpacakmış gibi yere iniyor ve bunu hiç durmadan sürekli yapıyorlar kaç kez kustuğunu umursamıyorlar bile.
Yes. You hear a chopper, you fire it straight up.
Helikopter sesi duyarsanız, yukarı doğru ateşleyin.
I could help, so I did... and at this point, a straight up "thank you" would be okay.
Yardım edebilirdim, ettim de ve bu noktada sadece bir "teşekkür" yeterli olacaktır.
He's straight up about profit.
O da kâra odaklanmış durumda.
Those things are shit magnets, straight up.
Bunlar sadece boktan mıknatıslar.
Straight up, Mr. Deeks.
Sakin olun, Bay Deeks
We've been up for 39 straight hours.
39 saattir ayaktayız.
He straight-up, "Oh, hello." Shook his hand.
Ciddiyim, "Merhaba" dedi ve elini sıktı.
And if you're here, then he probably won't show up. Okay, so let me get this straight.
Sen burdaysan, o görünmez
We got shooting ranges, bike paths, it's a stone's throw from lake have-a-brew, and it's straight-up convenient, man.
Atış poligonu, bisiklet yolu, barlara da taş atımı mesafesinde ve gerçekten çok uygun dostum.
Just stand up straight and look federal.
Dik dur ve federal gibi görün.
Yeah, I swear Straight up
Söz veriyorum, ciddiyim.
Straight away, I've fucked up.
Açıkçası, ben çuvalladım.
You go up a straight-away, you think you're almost at the house, you round a bend, more straight-away.
Dümdüz gidip eve vardığını sanıyorsun bir dönüşten sonra tekrar dümdüz gidiyorsun.
So you go up that, you round a bend, more straight-away.
Orayı geçip yine dönüyorsun ve yine dümdüz gidiyorsun.
Well, both of you have been up for the past 48 hours straight.
İkiniz de kırk sekiz saattir uykusuzsunuz.
Meanwhile Daphne... with a single parent and a handicap and growing up in a ghetto? I mean she made straight "A" s.
Daphne'ye gelecek olursak yalnız bir annesi var, engelli ve üstelik kenar mahallelerde büyümüş ama hep "A" almış.
Yo, now, that was some straight-up Shaolin and wu-tang whup-ass.
Hacı, tam usta işi bir Shaolin'di o be, tam bir Wu-Tang tarzı manyak bir şeydi.
Asshole's playing it straight, saying he had one when we hooked him up, but then he shoved it in the backrest.
Pislik itiraf etti. Onu yakaladığımızda bir tane varmış, ama sonra arka koltuğa tıkmış.
Stand up straight!
Doğru dur!
Well, do you remember that scene where Luke pops that one-in-a-million shot, and it goes straight through the air duct and blows up the entire death star?
- Evet. Luke'un milyonda birlik atışı yaptığı ve ve bu atışın doğruca havalandırma sistemine gidip bütün ölüm yıldızını havaya uçurduğu sahneyi hatırlıyor musun?
I thought you'd like to know, that I've decided revenge is a pitiful pursuit and a waste of my fleeting time, so... Let's make a straight-up ransom deal.
İntikamın zavallı bir kovalamaca olduğunu ve vaktimi boşa harcamak anlamına geleceğinde karar kıldığımı bilmek isteyeceğini düşündüm o yüzden sadede gelip doğrudan fidye konusunda anlaşalım.
- And the least you can do is sit up straight.
- En azından önümüzde doğru düzgün durabilirsin.
Walt, this appears to be a straight-up robbery.
- Walt, bu düpedüz soygun gibi görünüyor.
Kelley must have gotten a heads up, because the tracking device on his truck shows him heading straight there.
Kelley aradığını bulmuş olmalı çünkü onun kamyonundaki izleme cihazı orada durduğunu gösteriyor.
And she straight-up asks me if I'd lay the beat-down on somebody for her.
Onun için birini yere sermemi istedi.
I just assumed that at some point that Ava would bring it up to you and that you would set her straight.
Ben Ava'nın bunu bir şekilde sana söyleyeceğini. ve senin onu bilgilendireceğini farz ettim.
" you have to come straight back up, also like a Weeble.
"... sen de yine hacıyatmaz gibi doğrulacaksın.
Hey. Sit up straight and talk to me.
Düzgün otur ve konuş.
Gay, straight, your business, or at least it was your business right up until Pete decided to make it everyone else's.
En azından Pete herkesi ilgilendirdiğini düşünene kadar seni ilgilendiriyordu.
It's straight-up blackmail.
- Yani şantaj yaptılar.
I'm sorry about your friend in there, but I tell you straight-up, though, if we were to do a deal...
Ölen arkadaşın için çok üzüldüm ama eğer ortak olacaksak, sana bunu baştan söylemem gerekiyor :
Just a straight-up, regular... Massage?
Bildiğimiz normal, her zamanki masajlardan?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]