Tell them the truth Çeviri Türkçe
597 parallel translation
But let's tell them the truth.
Ama gerçeği söyleyelim.
Why not tell them the truth.
Neden onlara gerçeği söylemiyoruz?
Fine, I'll go and tell them the truth!
Peki, gidip gerçeği açıklayacağım!
Tell them the truth now!
Şimdi onlara gerçeği anlat!
But you'll tell them the truth.
Fakat sen... sen onlara doğruyu söyleyeceksin.
Tell them the truth!
Onlara gerçeği söyle!
All you have to do is to tell them the truth and stick to it.
Tek yapman gereken onlara gerçeği anlatman ve ona bağlı kalman.
Just tell them the truth, eh?
Sadece doğruyu söyle, öyle mi?
But in the name of Pulitzer, tell them the truth!
Ama Pulitzer aşkına onlara gerçeği anlat!
- Now, tell them the truth.
- Onlara gerçeği söyle.
- Why not tell them the truth?
- Neden gerçeği söylemiyoruz?
I am going to tell them the truth.
Onlara gerçeği söyleyeceğim.
I am going to tell them the truth if the whole world conspires against it.
Tüm dünya bize cephe alsa da, gerçeği söyleyeceğim.
I am going to tell them the truth about their Ministry of Justice.
Adalet Bakanlığı ile ilgili gerçeği söyleyeceğim.
I'd have you tell them the truth.
Onlara gerçeği anlatmış olmanızı tercih ederdim.
You've got to tell them the truth. Do you know what'll happen?
Onlara gerçeği anlatman gerek.Ne olur biliyor musun?
Tonight I go to your children and I tell them the truth...
Filumè, ben bu akşam arabayı alıp, çocuklarının yanına gideceğim ve doğruyu anlatacağım.
- Oh, that. I shall tell them the truth, as you told me.
- Onlara, bana söylediğiniz gibi, gerçeği söylemeliyim
I know well you have been tortured, but tell them the truth, Mark.
Sana işkence ettiklerini biliyorum ama onlara gerçeği söyle, Mark.
And I'm ashamed to tell them the truth.
Ben de onlara doğruyu söylemeye utanıyorum.
Want to tell them the truth?
Onlara gerçeği mi söylemek istiyorsunuz?
Please, please tell them the truth.
Lütfen, lütfen onlara gerçeği söyle.
Tell them the truth.
Onlara gerçeği söyle.
Say, Hellman, tell them the truth.
Söyle, Hellman, onlara gerçeği anlat.
- Tell them the truth?
- Onlara doğruyu mu söylesin?
I have to tell them the truth.
Onlara gerçeği anlatmalıyım.
Go on, tell them the truth!
Çık ve gerçeği anlat onlara!
Well, to tell you the truth, I'd prefer to avoid them just now.
Doğrusu, şu an polisten uzak durmayı tercih ederim. - Ne yaptın?
I did not put these representative citizens of Strand on the stand to prove anything, Your Honor, and ladies and gentlemen of the jury except that on their oaths to tell the truth and nothing but the truth, so help them God they are liars!
Strand kasabasının bu saygın insanlarını tanık kürsüsüne bir şey kanıtlasınlar diye çıkarmadım sayın jüri üyeleri. Ama onlar gerçeği, yalnızca gerçeği söyleyeceklerine dair ettikleri yemine rağmen yalancı olduklarını kanıtladılar!
But to tell you the truth, Your Honour, I don't remember them.
Doğruyu söylemek gerekirse onları hatırlamıyorum.
Tell them the truth.
Gerçeği.
To tell you the truth, I'm always rather nervous of these things... till I know what they're going to do, till I get used to them.
Doğrusu, bu tür şeyler beni çok heyecanlandırır... ne yaptıklarını öğrenene ve alışana kadar.
Well, to tell you the truth, Sister Bessie, we ate them.
İşin doğrusu, Rahibe Bessie, onları yedik.
At the end of two days, if they have not been found you call your police, tell them as much of the truth it is safe for you to say.
İki günün sonunda, bulunmazlarsa polisi arayıp onlara.. ... söyleyebildiğiniz kadar doğruyu söyleyin ki güvende olasınız.
But if I tell them the truth...
Fakat, ya onlara gerçekleri anlatırsam...
I've already told them everything I know... and I didn't tell them anything but the truth.
Ben onlara herşeyi bildiğimi söyledim Ama gerçeklerden hiç bahsetmedim
To tell you the truth, when I saw them burning... I was relieved.
Gerçeği söylemek gerekirse, yandıklarını görünce... rahatladım.
I'd rather tell them the truth myself.
Bunu bilmem gerekiyor.
Thank you, Mr Chairman, for those kind words, but tell them the whole truth... founder, owner, editor and I also sweep out the place.
Bu nazik sözleriniz için teşekkürler Sayın Başkan ama onlara tüm gerçeği anlatın... kurucu, sahibi, editörü ve büronun temizlikçisi.
- Tell them the truth.
- Gerçeği anlat.
- Leave him alone, Lennon... or I'll tell them all the truth about you. - You wouldn't.
- Onu rahat bırak Lennon yoksa onlara seninle ilgili bütün gerçeği söylerim.
Tell no man, rather go and show yourself to the priest and offer the gift which Moses ordained to make the truth be known to them.
Sakın kimseye bir şey söyleme! Git, kahine görün ve temizlendiğini herkese kanıtlamak için Musa'nın buyurduğu adağı sun.
Then we'll sell them, but we won't tell the truth
Sonra onları satar, kimseye doğruyu söylemeyiz.
All right. If they can prove those scrolls don't tell the whole truth of your history, if they can find some real evidence of another culture from some remote past, will you let them off?
Eğer o kalıntılar sizin tarihinizin doğru ve tüm hikayesi değilse ve başka bir kültürün varlığını kanıtlayacak kalıntılar bulurlarsa, onları bırakır mıydın?
To tell you the truth, I arrived there before them.
Ama sana doğruyu söylemem gerekirse, ben onlardan önce davrandım.
I feel sorry for them, tell you the truth.
Ne yalan söyleyeyim, onlar için üzgünüm.
If you don't tell us the truth You'll end up like them Are you bandits?
Eğer sen de cevap vermezsen sonun onlar gibi olur katiller!
The funny thing is that you will go to them anyway and tell them everything that hasn't happened between us.
The truth is... that you will surely go back to them. And you will tell them what did not happen between us in every detail...
Tell him that Tanner's telling the truth about the guns, he doesn't have them.
Tanner'ın silahlar hakkında doğruyu söylediğini anlat, onda değiller.
Take them away until they are feeling inclined to tell the truth even if they wait a hundred years!
Yüzyıl bile sürse, doğruyu söyleyene kadar götürün şunları karşımdan!
Tell them they're on a secret mission, which is the truth.
Onlara, gizli bir görevde olduklarını söyle. Yani, doğruyu.
tell them 565
tell them that 33
tell them what 53
tell them what you told me 20
the truth is out there 16
the truth will set you free 17
the truth 1031
the truth is 1715
the truth hurts 29
the truth will come out 23
tell them that 33
tell them what 53
tell them what you told me 20
the truth is out there 16
the truth will set you free 17
the truth 1031
the truth is 1715
the truth hurts 29
the truth will come out 23
the truth is that 24
the truth of the matter is 23
the truth about what 27
the truth was 16
tell me 9887
tell me about yourself 90
tell me more 252
tell me about it 1085
tell me again 158
tell me something about yourself 16
the truth of the matter is 23
the truth about what 27
the truth was 16
tell me 9887
tell me about yourself 90
tell me more 252
tell me about it 1085
tell me again 158
tell me something about yourself 16
tell me you love me 72
tell me everything 270
tell me why 196
tell me something i don't know 107
tell me that you love me 17
tell me your name 121
tell me the truth 559
tell me what happened 368
tell me something 611
tell me what you want 123
tell me everything 270
tell me why 196
tell me something i don't know 107
tell me that you love me 17
tell me your name 121
tell me the truth 559
tell me what happened 368
tell me something 611
tell me what you want 123