That afternoon Çeviri Türkçe
1,675 parallel translation
Come on, you wanted to talk, why don't we... that afternoon...
Hadi, konuşmak istiyordun neden biz... o öğleden sonra...
You initiated a conference call Sal was on that afternoon?
O öğleden sonra Sal'ın da katılacağı bir telefon konferansını başlatmışsın.
Okay, look, I saw her that afternoon.
Tamam, bak, onu akşamüstü gördüm.
I didn't know why they picked me, and then, that afternoon, that note arrived.
Neden beni seçtiklerini de bilmiyordum. Ve sonra... O gün öğleden sonra bu not geldi.
In fact, he saw him that afternoon.
Aslında öğleden sonra onunla görüşmüştü.
She must've seen the doctor that afternoon.
O gün öğleden sonra doktora gitmiş olmalı.
That evening Grace thought that her idea of making the whites make up their faces which had seemed so just and edifying in her flash of anger that afternoon was perhaps a tad too much in the wrong direction
O öğleden sonra, sinirlerinin tepesine çıktığı bir anda, çok adil ve etik olduğunu düşündüğü "beyazlara yüzlerini boyatma" fikri, daha çok, yanlış yönde atılmış bir adımdı sanki.
It was she who'd made him so angry that afternoon that... he had backed out of his garage without looking and run over his infant child.
O öğleden sonra onu o kadar kızdırıp arabayla küçük çocuğuna çarpmasına sebep olan, oydu.
Had he not despaired that afternoon so long ago... C.B. Whiting would have lived to see salmon return to the Knox River... along with prosperity of a sort. Almost overnight, the old shirt factory became home to a computer wholesaler... and a credit card calling center, and lavish water-view condominiums.
Eğer o öğlen umutsuzluğa kapılmamış olsaydı, C. B. Whiting, Knox nehrine somonların ve refahın geri döndüğünü, nerdeyse bir gecede eski gömlek fabrikasının, bilgisayar toptancısına, kredi kartı çağrı merkezine ve deniz manzaralı yerleşim bölgesine dönüştüğünü ve Knox nehri üzerindeki arazinin incelemeye gelenler tarafından, çok pahalı, ama Comeaulara emanet edilemeyecek kadar, değerli bulunduğunu görebilecekti.
I see her that afternoon.
O öğleden sonra gördüm onu.
I wasn't thinking straight when I went back to school that afternoon.
O gün okula döndüğümde aklım başımda değildi.
Um, uh... With all the stuff that went on this afternoon I almost forrot to give you your graduation present.
Bugünkü karmaşa arasında sana mezuniyet hediyeni vermeyi unutmuşum kardeşim.
I assume that wasn't the speech you intended to give this afternoon.
Galiba bu akşam yapacağın konuşma bu değildi.
This afternoon, I wasn't the man... but I'm gonna try and see if I can't fix that.
Bugün o adam değildim, ama o adam olmaya çalışacağım.
It's the ones that catch you unexpectedly on a Wednesday afternoon that knock you sideways.
Bir Çarşamba öğleden sonrası seni ansızın yakalayan... sorunlardan biridir bu.
I was hoping that you could come by my class one afternoon and lecture the students.
Bir öğleden sonra sınıfıma gelip, çocuklara bir konuşma yapabilir misin?
You telephoned for an ambulance this afternoon, - is that right?
Bu öğlen telefonla bir ambulans çağırdınız...
Well, I ran into Ginnie this afternoon and I found out that you're planning to see Nick on Friday night.
Bu öğleden sonra Ginnie'ye rastladım. ... ve öğrendim ki cuma gecesi Nick'i görmeyi planlıyormuşsun.
This afternoon in the mountains, I almost had them and the desire to spread them open over that sleepy ocean.
Bu akşamüstü dağlarda, neredeyse onları elde edip o durgun okyanusun üzerinde onları açma arzusuna erişiyordum.
If you ditch work this afternoon and promise to do the few small things I ask you... I will in return show you the most important thing... that any living organism has ever witnessed.
Bu öğleden sonra işi ekersen ve senden istediğim birkaç şeyi yapmaya söz verirsen karşılığında sana hiçbir yaşayan organizmanın tanık olmadığı bir şey göstereceğim.
They'll say their earnings that quarter are three and a half times consensus... and the stock will nearly double in afternoon trading.
Kazancının fikir birliğine bağlı olacağını söyleyecekler ve hisseler öğleden sonraki seansta iki katına çıkacak.
- But that was on Saturday afternoon.
Küçük masanın üzerine. Ama Cumartesi öğleden sonra çizdim.
This afternoon, someone tapped into the template interface... sent a message to me, and that symbol.
Bu öğleden sonra biri şablonun ara yüzüne girdi. Bana bu mesajı ve sembolü gönderdi.
Had George Michael and Lindsay stayed, they might have discovered... what Michael and Maeby did - that "Afternoon Delight" was more adult-themed... than its innocent melody would have you believe.
George Michael ile Lindsay biraz daha kalsalardı Michael ile Maeby'nin yaptıkları şeyi görebilirlerdi. "Afternoon Delight" masum melodisine rağmen daha çok yetişkin içerikli bir şarkıydı. *
My mom is very stressed out, and she needs something that I can't give her - um, maybe a little afternoon delight.
Annem aşırı gergin ve benim ona veremeyeceğim bir şeye ihtiyacı var. Belki birazcık "Afternoon Delight".
Oscar thought that Michael was referring to a particular brand of cannabis... named Afternoon Deelite, a strain famous for slowing behavior.
Oscar, Michael'ın "Afternoon Deelite" adındaki sakinleştirici etkisi olan özel bir tür esrardan bahsettiğini sandı.
- Try nibbling a little afternoon delight - That's my wife and nephew.
Oradakiler benim karım ve yeğenim.
Would that I could say that I wore it to impress you... but, no, I'm afraid it's merely a cloaking agent from a sadly blunderous afternoon.
Sizi etkilemek için sürdüğümü söylemek isterdim ama hayır, sadece bir gizli ajanın bir öğle sonrası büyük bir hatası.
Her girlfriend said that she was locking down for the afternoon with Michael Clark.
Kız arkadaşının dediğine göre, öğleden sonra Michael Clark'la olmak için işe dönmeyecekmiş.
Did you pick her up that afternoon?
O gün de almış mıydınız?
My husband flew that plane yesterday afternoon.
Kocam o uçağı dün öğleden sonra uçurmuştu.
Oceanographers predict that a massive tidal surge or tsunami will hit Miami Beach by late afternoon same long lines at every gas station in the costal areas as people fill their tanks before they head to higher ground.
- Deniz bilimciler öğleden sonra bir tsunaminin Miami'yi vuracağı tahmininde bulunmuştu. Yüksek kesimlere çıkmadan önce depolarını doldurmak isteyenler kuyruk oluşturdu.
That joey passed this afternoon.
Şu Joey bu akşam öldü.
You chaired piss out of that meeting this afternoon.
Bugün çok iyi toplantı başkanlığı yaptın.
No no no. That won't do, because Lee and Stan are coming for lunch tomorrow afternoon.
Hayır, olmaz çünkü Lee'yle Stan yarın akşamüstü yemeğe geliyor.
All we need is that filthy Eminem fellow to make it a perfect afternoon for me.
Mükemmel bir gün olması için sadece o pis Eminem eksik. - Onu bulmaya çalışırım anne.
You'll have a chest C.T. scan this afternoon that'll help with the diagnosis.
Öğleden sonra göğüs tomografini çekeceğiz. Teşhis koymamıza yardımcı olur.
Doctor Wilson thinks that I should go on these progesterone suppositories, but I'm gonna go to this Chinese herbalist this afternoon.
Doktor Wilson projesteron takviyesi almam gerektiğini düşünüyor, ama ben öğleden sonra şu çin bitkileri uzmanına gideceğim.
It was the only phone call made from that pay phone all afternoon.
Bütün öğleden sonra telefon edilen tek yer orası.
This is butterscotch pudding that I made this afternoon.
Bu akşam üstü yapmış olduğum karamela pudingi.
I like that you drink in the afternoon.
Öğleden sonra bir şeyler içmeni seviyorum.
That very afternoon strong Timothy was back on his feet surveying the buildings for damage caused by the storm
Hemen o öğleden sonra Timothy ayağa kalkmış fırtınanın binalarda meydana getirdiği hasarı incelemeye koyulmuştu bile.
And I had a dream that my dog would race on this beautiful track tomorrow afternoon.
Yarın öğleden sonra köpeğim burada yarışacak diye hayal ediyordum.
What possessed Francine Whiting to be in the gazebo that April afternoon... when the angry river rose 25 feet remains a matter of speculation.
Francine Whiting'i kızgın nehrin 25 feet kabardığı, o Nisan öğleninde kameriyeye götüren sebep, hep bir muamma olarak kaldı.
We have our agreement after all... and I'm sorry about what happened at the cafe this afternoon... disturbing you like that when you're enjoying your radio.
Sonuçta bir anlaşmamız var... ve bu akşamüstü kafede olanlardan ötürü kusura bakmayın. Keyifle radyo dinlerken sizi rahatsız ettik.
"that took place Saturday afternoon at Albany High School... was sixth grader Eliza Naumann." "Sixth Grader Bests Middle Schoolers."
- 6. sınıfta ama ortaokulluları geçti. "
I know that you're probably busy tonight, but maybe you want to grab a coffee this afternoon.
Muhtemelen bu akşam meşgulsündür ama yine de öğleden sonra bir kahve içebiliriz diye düşündüm.
I shall do my best, sir, considering that today is Sunday and I am off duty this afternoon.
Elimden geleni yaparım, efendim, ama unutmayın ki bugün Pazar ve ben öğleden sonra izinliyim.
I mean... The things that he told me this afternoon- - what things?
Yani, öğlen bana söylediği şeyler...
Good body It was the other one that really took me all afternoon.
Bütün öğleden sonramı harcadığım diğeriydi.
It's tomorrow afternoon that we'll get "your hero".
Yarın öğleden sonra "kahramanın" yakayı ele vermiş olacak.
afternoon 648
afternoon delight 17
that all started with a big bang 89
that doesn't seem fair 27
that is 2872
that is so lame 16
that is not 75
that is the question 108
that is awesome 117
that means a lot coming from you 16
afternoon delight 17
that all started with a big bang 89
that doesn't seem fair 27
that is 2872
that is so lame 16
that is not 75
that is the question 108
that is awesome 117
that means a lot coming from you 16
that means a lot to me 54
that is not fair 93
that sounds great 436
that one over there 16
that sounds good 394
that is so sweet 227
that sounds fun 130
that was stupid 112
that was close 355
that way 1811
that is not fair 93
that sounds great 436
that one over there 16
that sounds good 394
that is so sweet 227
that sounds fun 130
that was stupid 112
that was close 355
that way 1811
that is all 319
that is weird 91
that is not true 434
that is good 189
that is so cool 125
that is right 117
that is not the point 62
that was quick 252
that is enough 189
that is a lie 69
that is weird 91
that is not true 434
that is good 189
that is so cool 125
that is right 117
that is not the point 62
that was quick 252
that is enough 189
that is a lie 69