That time Çeviri Türkçe
70,559 parallel translation
So this is where Levi hid all that time?
Levi bunca zamandır burada mı saklanmış?
Got you that time.
Bu sefer öptüm.
I did it on purpose that time. A joke.
Bu sefer kasten yaptim. saka.
Or we could use that time to continue watching this skillful lovemaking.
Ya da bu zamanı becerikli sevişmeyi izleyerek geçiririz.
After all that time buried in a hole, you still got some nerve.
O delikte geçirdiğin onca zamandan sonra.. .. hala cesaretin varmış.
At different moments during our time here, we both thought that Tragic Mike over here was our one true love, and now he is marrying whatever Janet is.
İkimiz de burada bir dönem şunun gerçek ruh eşimiz olduğunu düşündük. Şimdiyse onu artık neyin nesiyse Janet ile evlenirken izliyoruz.
No. Yeah, there's no time for that morality nonsense, sweetheart.
Burada o tarz ahlaki saçmalıklara yer yok tatlım.
That was really a fun time.
İyi eğlenmiştik.
But that's for another time.
Ama bu başka bir zamanın konusu.
What about that one time it doesn't?
Ya o bir kere püskürtmezse?
It's been a long time since I thought about that day.
O günü düşünmeyeli uzun zaman oldu.
I remember how that felt, the first time.
İlk yaptığımda nasıl hissettirdiğini hatırlıyorum.
- We don't have that much time.
- Fazla zamanımız yok.
But most of the time I'm alone in that house, Ranjan!
Ama çoğu zaman o evde yalnızım, Ranjan!
We fully realize that only when we stay away from here for a long time
Buradan uzun süre uzak kalınca bunun farkına tamamen varırız.
When our time is rig ht, we will get all that we wanted!
Zamanı gelince istediğimiz her şey olacak!
So I realize that was the guy who kept angrily staring at me the whole time.
ofkeyle beni suzup duran adamdi bu.
We adjusted that, and we're ready for you this time.
simdi ayarladik, senin icin haziriz.
Whatever the amount of time was that he cried, he broke his own rules.
İstedigi kadar uzun aglasin, kendi kurallarini cignedi. Fazla yakinlasti.
That was a tough time...'cause Sandy not only lost his most talented client ever, but he also lost this person he had feelings for.
Zor bir donemdi. cunku Sandy sadece en yetenekli sanatcisini degil, bazi hisler besledigi kisiyi de kaybetmisti.
I... I was bar mitzvahed, but that was a long time ago.
Bar mitzvam yapilali cok oldu.
We don't have time for that nonsense.
Bu saçmalığa vaktimiz yok.
You know, I wish I could say that was the first time that I accidentally stepped on a baby, but, oh, I buried the lead.
Keşke ilk defa yanlışlıkla bir bebeğe bastım diyebilsem, her neyse, önemli şeyleri unuttum.
I mean, I didn't have the heart to tell him that, no, indeed, I was not his best friend because, at the time...
Yani, ona hayır diyecek bir kalbim yoktu. Aslında onun en iyi arkadaşı değildim çünkü o zamanlar...
Really thought you would have, uh... peeled off by the time I finished that thought.
Ben bu düşünceyi bitirene kadar, senin de dökülmeye başlayacağını düşünmüştüm.
This whole time, that was your plan?
Bütün bu zaman boyunca, planın bu muydu?
So, I got time to fix that nonsense.
O saçmalığı düzelttirmek için zamanım var.
I didn't realize that it was dance time.
Dans zamanı olduğunu fark etmemiştim.
Only time he's ever surprised me is when he told me without a doubt that he's never stepped in gum.
Beni tek şaşırttığı an, kesinlikle bir sakıza basmadığını söylediği andı.
I told him that you always pay your rent on time.
Kiranı hep vaktinde ödediğini söyledim.
That's why you were on time.
Demek bu yüzden vaktinde geldin.
If that's the case, why not work at Nasty Gal full-time?
Durum buysa, neden Nasty Gal'de sürekli çalışmıyorsun?
Wore it the time we went and visited that big-ass cave up in Kentucky.
Kentucky'deki devasa mağarayı gezmeye gittiğimizde giymişti.
- That's the last time we'll say that.
- Bu son söyleyişimiz, değil mi? - Kesinlikle.
- That was one time, and the Rite Aid was out of D.
- O bir seferlikti ve dükkanda ilaç bitmişti.
So, you're telling me that the entire time I'm in Tinseltown, not only am I not helping Britney, but there's a chance I won't even get to meet Katie Holmes and learn the secrets of her side smile?
Dur. Yani Tinseltown'da olduğum süre boyunca sadece Britney'ye yardım edememekle kalmayacak, Katie Holmes'la tanışma ve yandan gülümsemesinin sırrını öğrenme şansım da mı olmayacak?
It took me a long time to figure that cloudy thing out, too.
Bulutlu şeyi anlamak benim de epey zamanımı aldı.
Now I don't wanna see you again until I meet you for the first time at that hearing.
Mülakatta ilk kez karşılaşana kadar bir daha seni görmek istemiyorum.
I thought it did, too, but then she called me and said that the next time she asks for a meeting with me and Harvey, she better get a goddamn meeting with me and Harvey instead of two nobodies.
- Ben de öyle sanıyordum. Sonra arayıp dedi ki ; kendim ve Harvey'le bir görüşme için randevu almışsam karşısına iki gereksiz insan yerine Harvey'le çıkmalıymışım.
Could I start one more time, please? That...
Baştan başlayabilir miyim lütfen?
If that's why you've come back here, you've wasted your time.
Buraya bunun için geldiysen vaktini boşa harcamışsın.
Right. Before that little thing, we were having a hell of a time.
O küçük olaydan önce harika vakit geçiriyorduk.
Your brain's way of distracting yourself from all the pain, same as the last time Marcel stabbed you with that blade.
Çektiğin ızdırabı hissetmemek adına beyninin başvurduğu bir yol bu. Tıpkı Marcel'in seni geçen sefer bıçakladığı gibi.
That's not the first time you've heard that.
Bunu ilk kez duymuyorsun.
Abby, I feel like... I feel like I'm on this lifeboat that only holds 10 people, and there was a time that I didn't care that it only held 10 people.
Abby, kendimi kendimi sadece 10 kişi alabilecek, bir cankurtaran gemisinde hissediyorum
The one time that I thought that he was going to be a good father, and he teaches Manny how to be a dog! I'm gonna kill him! Hey, look at me!
İlk kez iyi bir babalık yapacağını düşündüm ama o gidip Manny'ye nasıl pislik olunacağını öğretmiş.
I kind of wanted to say... you and me today, you know, that's what I think of as father-son time.
Mezuniyetimi falan düşününce demek isterim ki bugün seninle yaşadıklarımız... Ben bunu, baba-oğul vakit geçirmek olarak görüyorum.
I'll concede that spending all my time inside of a house with you scrawny code jockeys, the Incredible Shrinking Hendricks, and whatever the fuck Jared is here may have blunted my conventional masculinity a hair, but it's always been there.
- Kabul ediyorum. Bütün zamanımı sizin gibi sıska kodcularla geçiriyor olabilirim. Muhteşem Küçülen Hendricks, ve ne bok olduğu belli olmayan Jared da burada.
Let's save that debate for another time.
Tartışmayı sonraya bırakalım.
When this is over, it's time. We are cracking that bottle.
Bütün bunlar bitince o şişeyi açacağız.
There's a stretch of time in there that's unaccounted for when no one was in contact.
Orada kimsenin temas kurmadığı sırada oluşan bir kayıp zaman dilimi var.
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to die 52
time to go home 94
time flies 78
time is running out 68
time to wake up 54
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to die 52
time to go home 94
time flies 78
time is running out 68
time to wake up 54
time is money 74
time is of the essence 71
time is up 41
time travel 83
time to go 627
time to sleep 29
times are tough 45
time to eat 55
time's up 595
time is 18
time is of the essence 71
time is up 41
time travel 83
time to go 627
time to sleep 29
times are tough 45
time to eat 55
time's up 595
time is 18
times are changing 28
time will tell 62
times a week 28
times in a row 26
times before 18
time for bed 134
times a day 121
times change 49
times over 33
times three 18
time will tell 62
times a week 28
times in a row 26
times before 18
time for bed 134
times a day 121
times change 49
times over 33
times three 18