The better Çeviri Türkçe
34,664 parallel translation
To prove the better plan and the better man.
Daha iyi olan planı ve adayı belirlemek adına.
Donations go to the better candidate.
Bağışlar da daha iyi olan adaya gider.
William, I don't think you understand, the sooner the son of a bitch who leaked this thing stops helping them, the better for us.
William anlamıyorsun galiba bu şerefsiz ne zaman onlara yardımı bırakırsa o kadar iyi.
But the fewer people who know about it, the better.
Ama ne kadar az kişi bilirse o kadar iyi.
- The less you know, the better.
- Ne kadar az bilsen o kadar iyi.
The less I know about S, the better.
"S" hakkında ne kadar az şey bilirsem o kadar iyi.
Can't say I'm surprised that your, uh, stronger half got the better of you once again.
Daha güçlü yarının yine senden daha üstün olmasına şaşırdığımı söyleyemem.
Quite a twist, don't you think? Huh. Oh, Jekyll always tries to get the better of me, but he never can.
Ne büyük şok, değil mi? Jekyll her zaman benden üstün olmaya çalışıyor, ama hiçbir zaman olamıyor.
They have more money and more influence than any other sector, so I mean, the more that there can be sort of popular uprising against that, the better.
Diğer sektörlere nazaran daha fazla paraları ve nüfuzları var. Buna karşı popüler başkaldırı ne kadar artarsa, o kadar iyi olur.
Don't let it get the better of you, Louise. For all our sakes.
Hepimiz için, seni altüst etmesine izin vermemelisin.
Okay, my husband has been gone for three months, and the only thing that makes me feel better is shopping.
Kocam 3 aydır yok ve moralimi düzelten tek şey alışveriş yapmak.
But then I get so depressed because I have so much credit card debt that the only thing that makes me feel better is more shopping.
Sonra bir sürü kredi kartı borcum olunca yine canım sıkılıyor ve moralimi düzelten tek şey alışveriş yapmak oluyor.
The only thing that might make me feel better is if you made me junior partner.
Beni daha iyi hissettirebilecek tek şey beni küçük hissedar yapmanız olabilir.
Okay, well... you know the old me better than I do.
Tamam, şey... Eski halimi benden iyi biliyorsun.
I am doing the hard work to be a better partner. And tell you what I need. And if you can't handle it...
Daha iyi bir partner olmak için ihtiyaçlarımı söyleyerek en zor işi ben yapıyorum, eğer bunu kaldıramıyorsan...
- Listen to me--sometimes things don't go exactly as planned. And nobody is better at research than you, but nobody is better at dropping the hammer than me.
Bazen işler planlandığı gibi gitmez ve kimse araştırmada senden iyi olmayabilir ama kimse de benden iyi iş bitiremez.
And I don't care whether you do something about it from in here or when you get out there, but you're the one who convinced us to take this deal, Mike, so you better damn well be the one to stop it.
Buradayken ya da çıkınca bir şeyler yapsan iyi olur Mike çünkü bizi ikna eden sendin durduran da sen olmalısın.
- I'll come through, Gallo, but you better remember your part of the deal.
Becereceğim Gallo ama üzerine düşeni unutma.
- Louis, the next time you have an emergency meeting, you better clear it with me.
Louis bir dahaki acil toplantında bana haber versen iyi olur.
Perhaps, it'd be better if we just move away from the unicorn thing altogether.
Belki tek boynuzlu at dolaylarından uzaklaşabilirsek daha iyi olabilir.
Hope the others are doing better than we are.
Umarım diğerlerinin durumu bizimkinden iyidir.
There's been no example of the government making peoples'lives better.
Devletin, insanların hayatını kolaylaştırdığına dair hiçbir örnek yok. Devletin, insanların hayatını kolaylaştırdığına dair hiçbir örnek yok.
Better than the Red Hand.
Red Hand'den daha iyi olduğunu.
You better believe that I hate the people that took this girl and raped her brutally. - You better believe it.
Emin olabilirsiniz ki bu kıza vahşice tecavüz eden insanlardan nefret ediyorum.
I think myself and the lawmakers, we're just always looking for better, innovative ways to run government.
Ben ve kanun koyucular devleti yürütmenin daha iyi ve yaratıcı yollarını arıyoruz.
Now that I have something to take my mind off our situation and connect me to you at the same time, yeah, we're better than good.
Artık kafamı sıkıntılarımızdan alacak bir işim olduğu için ve aynı zamanda da seninle birlikte yapabileceğim için iyi demek az kalır.
Well, you better think about this move more than you thought about the last one.
Bu hamleni bir önceki hamlenden daha iyi düşünsen iyi edersin.
Well, then it better be someone huge, and you better do it in the next 48 hours because that's when I set our next appointment with Sutter, and when we get there, we're signing him as a client.
- Büyük biri olsa iyi olur. 48 saat içinde yapman gerek çünkü 48 saat sonra Sutter ile randevun var ve o randevuda onu müşteri olarak imzalıyoruz.
It pays the bills, and we can leverage it into more business anyway, but we'd better leverage it fast, because losing this case might be good for Mike, but it's not gonna be good for us,
Faturaları ödüyor. Diğer işler için koz olarak kullanabiliriz. Bir an önce kullansak iyi olur çünkü kaybetmemiz Mike için iyi olabilir.
And I decided it was better to give it all up than to keep looking over my shoulder waiting for the ax to fall.
Her şeyi bırakmanın o günün gelmesini beklemekten daha iyi olduğuna karar verdim.
The next time I see you, you'd better be giving the most kick-ass opening statement the world's ever seen.
Seni bir dahaki görüşümde, dünyanın en iyi açılış konuşmasını yapıyor olsan iyi olur.
Well, I'm about to make it better because we found the guy who's been feeding Sutter his information.
Daha da iyi olmak üzeresin çünkü Sutter'a bilgi veren kişiyi bulduk. - İsmi- -
If you have a relative that's sick, who needs time to get better to travel, we can petition the court for a delay and they have to grant it.
Eğer hasta olan ve seyahat için vakte ihtiyacı olan bir akraban varsa mahkemeden erteleme isteriz ve kabul etmek zorundalar.
Well, then you better figure out a way to make him, because once I blow Phillip Allen out of the water, the next person up on Cahill's hit list is Kevin's wife.
Yapmasının bir yolunu bulsan iyi edersin, çünkü Phillip'i saf dışı bıraktığımda Cahill'in listesinde sırada Kevin'in eşi var.
Hey, Anderson better not have torched my shit in the parking lot, man.
Umarim Anderson esyalarimi otoparkta yakmamistir.
Each and every one of you right now has the chance to prove that you're better than the seats you're sitting in.
Her birinizin su anda oturdugunuz koltuklardan daha iyi bir yeri hak ettigini ispatlama sansi var.
Believe it or not, I got a better chance of winning with the Rams, anyway.
inan ya da inanma, zaten Rams ile kazanma sansim daha yüksek.
- You better back the fuck up.
- Geri bassan iyi olur.
Well, better cold than the heat from The Butcher's flames.
Üşümek, kasabın alevleriyle ısınmaktan iyidir.
Even the law knows better than to bother with us.
Hatta yasalar bile bize karışamaz.
We pay'em better than the state ever could.
Onlara devletin ödeyebileceğinden daha iyi ödeme yaptık.
Did better on the fight than I expected.
Dövüşte beklediğimden daha iyi iş çıkardın.
I thought he was just born better than the rest of us.
Onun hepimizden daha iyi şartlarda doğduğunu düşünmüştüm.
I mean, who better to put Aida through her paces than the most discerning, formidable agent that S.H.I.E.L.D. has to offer?
Demek istediğim, Aida'nın yeteneklerini S.H.I.E.L.D.'ın en zeki ve ürkütücü ajanından daha iyi kim test edebilir?
The point is, even though you may be feeling better, you suffered some very real, very severe brain trauma.
Sorun şu ki : daha da iyi hissediyor olmana rağmen bazı şiddetli beyin travmaları yaşadın.
And the greatest fear about all of this is leaving this planet in better shape than we were given it and that's not what we're doing today.
Bu hususta en büyük korkulardan biri de gezegeni bulduğumuzdan daha iyi hâlde bırakmayla ilgili.
They say better the devil you know.
Bildiğiniz şeytan daha iyi derler.
Mm, better check the fridge. Might be a perp in there.
Buzdolabına da bir bakın, belki bir suçlu saklanıyordur.
I'd like it even better on the floor.
Yerde olsa daha da hoşuma gider.
I'm making the world a better place.
Dünyayı daha iyi bir yer haline getiriyorum.
Ask the others who had a better defense if Rudy's defense was a good defense.
Rudy iyi savunulduysa, daha iyi savunulan digerlerine sorun.
better 1689
better safe than sorry 106
better than sex 19
better than me 42
better luck next time 114
better watch out 24
better than ever 45
better late than never 142
better you than me 22
better than what 22
better safe than sorry 106
better than sex 19
better than me 42
better luck next time 114
better watch out 24
better than ever 45
better late than never 142
better you than me 22
better than what 22
better than nothing 32
better than you 74
better than good 18
better than anyone 25
better than 39
better be careful 25
better get going 29
better and better 18
better still 66
better not 94
better than you 74
better than good 18
better than anyone 25
better than 39
better be careful 25
better get going 29
better and better 18
better still 66
better not 94
better than okay 22
better than that 75
better go 43
better yet 239
better now 93
better idea 20
better be good 17
better be 31
better hurry up 22
better hurry 60
better than that 75
better go 43
better yet 239
better now 93
better idea 20
better be good 17
better be 31
better hurry up 22
better hurry 60