The time has come Çeviri Türkçe
1,144 parallel translation
Now the time has come to tell you something very difficult.
Şimdi sana acı gerçeği açıklamanın zamanı geldi.
Christina... well, I guess the time has come for you to start using your weapon.
Christina silahını kullanmanın vakti geldi diyorum.
The time has come, painful as it may be, to gaze out among our sister nations in the area and see ifany stands...
Zaman gelmiştir, ne kadar acı verse de, bölgemizdeki kardeş milletlere bakarak kimin ayakta kaldığını görmek için...
The time has come to change that.
Artık bu konuda bir şey yapmam gerekiyor.
Now the time has come to act.
Harekete geçme zamanı gelmiştir. Süratle harekete geçmeliyiz!
The time has come to act and act quickly!
Harekete geçme zamanı geldi, hem de hemen!
The time has come.
Zamanı geldi.
- The time has come!
Artık vakit geldi!
The time has come. It's now or never
¤ Geldi zamanı Ya şimdi, ya da hiç
Well, Danny the time has come, as the saying goes.
Evet Danny dedikleri gibi, vakit geldi.
I think the time has come to play you a little music.
Sanırım size biraz müzik çalma zamanı.
The time has come to celebrate your first night together.
Birlikte ilk gecenizi kutlama zamanı geldi. Heyecanlı mısınız?
The time has come, Mr Devlin, when I no longer control events.
Artık o an geldi Bay Devlin.
" " Yes, the time has come to tell you.
" Evet, artık açıklayabilirim size.
Well, the time has come to say is "dehumanization" such a bad word?
Eh, peki "insanlığı öldürme" kelimesi artık size ne ifade ediyor?
I think the time has come to re-evaluate our relationship, Max.
Sanırım ilişkimizi tekrar gözden geçirmenin zamanı geldi Max.
I feel the time has come to think back on the 30 years during which we've led the country.
Ülkenin başında olduğumuz otuz yıllık süreçte olanları hatırlamanın vakti geldi bence.
They taught me that religion was a farce and a form of slavery. That the time has come to break the chains of superstition.
Bu inancın maskaralık ve bir kölelik biçimi olduğunu ve bu devirde artık bu batıl inanç zincirinin kırılması gerektiğini öğrettiler.
The time has come.
Vakit geldi.
The time has come, as I promised... a time when I reveal to you... my loyal followers... the ancient secret of war... the key to creating hysteria... fear... gods.
Size sözünü verdiğim vakit geldi... size savaşın kadim... sırrını açıklayacağım vakit... benim sadık askerlerim... histeri yaratmanın anahtarı... korku... tanrıları.
The time has come!
Vakit geldi!
The time has come for someone to put his foot down.
Ve o ayak benim ayağım olacak.
Freddie, one year has passed and the time has come for us to take our separate paths.
Freddie, bir yıl doldu... ve yollarımızı ayırma zamanı geldi.
Tell them the time has come for them to gather near the border of Wallachia.
Onlara, Eflak sınırının yakınlarında toplanmalarını söyle.
The time has come for David and Jenny to make this commitment to one another.
Artık David ve Jenny'nin bu sözü verme zamanı geldi.
The time has come to liquidate our guests.
Misafirlerimizi tasfiye etmenin zamanı geldi.
The time has come for light and shadow to be united.
lşığın ve gölgenin birleşme vakti geldi.
The time has come for us to divest ourselves of this Mr. Horn.
Bay Horn'dan kurtulmamızın zamanı geldi.
I think the time has come.
Sanırım, hazırız.
The time has come for choices... and I want to make them with you.
Tercih yapmanın zamanı geldi ben de seçenekleri sizinle paylaşmak istiyorum.
He says that the time has come to prepare your ship for war.
Gemini savaşa hazırlama vaktinin geldiğini söylüyor.
" The time has come when war can no longer be avoided, a war against me.
" Artık savaştan sakınamayacağımız an gelmiştir, bana karşı bir savaş.
The time has come, now... to negotiate peace.
Barış görüşmelerine başlamanın vakti geldi artık.
The time has come for me to go.
Artık gitme vaktim geldi.
The time has come to put my foot in my mouth.
Eğri oturup doğru konuşmanın zamanı geldi.
The time has come to liberate you from this husband of yours.
Seni kocandan kurtarmanın vakti geldi.
I'm sorry the time has come for me to say goodbye to you.
Sana veda etme zamanım geldiği için üzgünüm.
Now the time has come.
Artık vakit geldi.
Look, Frank, the time has come.
Bak Frank, artık zamanı geldi.
It seems the time has come for me to make the change from science to war.
Birkaç sıra dışı araç. Muhtemel Dünya mekaniklerinden.
The time has come to create anti-matter!
Çocuktan kurtul.
The time has come to put ourselves in an orbit around Io which is where the Discovery is.
Kendimizi İo'nun yörüngesine oturtmamızın zamanı geldi. Discovery'nin bulunduğu yer burası.
No! I know full well the time has come!
Hayır, çok iyi biliyorum.
* The time has come, I'm quite convinced *
İnanıyorum ki, zamanı geldi
And, fellas, the time has come for us to play our next card.
Ve şimdi arkadaşlar, elimizdeki ikinci kozu oynamanın zamanı geldi.
Has the time come?
Vakit geldi mi?
The time has not come for that yet!
Henüz zamanı gelmedi!
The time has come to break him.
Zaman onu bitirmek için bekliyor.
The emperor's made a critical error and the time for our attack has come.
İmparator büyük bir hata yaptı. Saldırıya geçmemizin zamanı geldi.
He went on to say that this is not the first time... the utilities commission has come up with a site... that it insisted was the only suitable place.
Ayrıca komisyonun, uygun olmayan bir alanı kullanmakta, ilk defa ısrar etmediğini de söyledi.
The time has now come to make everything ready for you and your family in case an air attack happens.
Artık zaman, bir hava saldırısı olması durumunda siz ve aileniz için... her şeyi hazır hele getirmeye geldi.
the times 79
the time is now 61
the time will come 16
the time 110
the time masters 23
the time is 69
the truth is out there 16
the truth will set you free 17
the truth 1031
the truth is 1715
the time is now 61
the time will come 16
the time 110
the time masters 23
the time is 69
the truth is out there 16
the truth will set you free 17
the truth 1031
the truth is 1715
the truck 50
the three musketeers 30
the truth hurts 29
the twins 60
the train 84
the term 42
the toilet 49
the table 26
the two of us 218
the truth will come out 23
the three musketeers 30
the truth hurts 29
the twins 60
the train 84
the term 42
the toilet 49
the table 26
the two of us 218
the truth will come out 23
the third 84
the trees 59
the tv 53
the thing is 2099
the teacher 58
the trouble is 136
the trunk 21
the two 72
the three of us 225
the two of you 150
the trees 59
the tv 53
the thing is 2099
the teacher 58
the trouble is 136
the trunk 21
the two 72
the three of us 225
the two of you 150