There are only Çeviri Türkçe
2,683 parallel translation
There are only a few days until the art is moved.
Resmin yer değiştirdiği sayıIı gün var.
There are only 18 marshals in the D.C. office.
Başkent ofisinde sadece 18 teşrifat memuru var.
Of course, there are only a dozen people in the world who can actually understand it.
Elbette ki, bu işi gerçekten anlayabilen kişi sayısı bir düzine kadar.
There are only new beginnings
There are only new beginnings
First of all, there are only three. And one's a silver Cadillac that's been with us since the courthouse.
Öncelikle sadece 3 araba var ve gümüş rengi Cadillac adliyeden beri arkamızda.
Why do you think there are only old people here?
Burada niye sadece yaşlılar var sanıyorsun?
There are only japes in this town, they'll come after us.
Kasabada sadece Japonlar var, bizi takip ederler.
There are only seven people in the world who know we're here.
Dünya'da nerede olduğumuzu bilen sadece yedi kişi var.
There are only two kinds of people who carry guns, cops and crooks.
Silah taşıyan iki tür insan vardır. Polisler ve haydutlar.
that there are only two dates that matter to Mars.
Daha önce söylenmişti..
There are only two of us left, brother, but only one will survive.
Sadece ikimiz kaldık kardeşim ama sadece bir kişi yaşayacak.
There are only 50 lakhs in it, right, sir?
İçinde sadece 50.000 var değil mi, efendim? Evet.
Yes. Yes. There are only 50 lakhs..
Burada sadece 50.000 var.
There are only Western movies
Sadece batı filmleri vardır.
Yeah, there... there are only so many available faces in this world. You were bound into run into hers again.
Bazen olabiliyor.. bilirsin ya
Although, if they knew the real age difference, they'd be puking all over each other. I'm proud of Dr. G, though, because there are only two people in this world who look like Chris and her mom, and that's Chris and her mom, and he had sex with both of them.
Ama bana sıradışı geldi Dr G ile gurur duyuyorum
There are only 10 laws.
Yalnızca 10 yasa vardır.
It's just that there are only two functioning motherboards left.
Sadece çalışan iki ana kart kaldı.
There are only a few left in the cage.
Kafeste sadece birkaç tane kaldı.
There are only pictures of men.
Sadece erkeklerin fotoğrafları var.
There's a private association that looks after the fort and hikers are only tolerated here at certain times.
Kaleyle ilgilenen özel bir kuruluş var ve kır yürüyüşlerine yalnızca belirli zamanlarda müsamaha gösterilir.
My mother went though they only could handle... but there are lesions that do not recover.
annem hayatta kaldığı sürece sorumlulukları yüklendi, fakat bazen asla atlatamayacağın şeyler vardır.
Only there are no shortcuts in writing.
- Yazarlıkta kısa yol yoktur.
There's really only seven minutes during the day - that you are fun to be around.
Sanki hayattan gün boyunca sadece yedi dakika falan zevk alıyormuşsun gibi görünüyor.
Are there any other ASAs in the district attorney's office or are you the only one?
- Eyalet savcılığında başka savcı yardımcısı var mı yoksa bir tek sen mi varsın?
I'd like to bring you boys in there, I really would, but the only 14-year-olds allowed in there are performing on the stage.
Sizi gerçekten içeri sokmak isterim, ama içeri girmelerine izin verilen tek 14'lükler sahneye çıkanlar.
The point is there are some crimes so heinous in nature, they not only deserve, but they demand the ultimate punishment.
Gelinen noktada, doğada öyle iğrenç suçlar var ki en üst düzey cezayı sadece hak etmezler, bunu şart koşarlar.
Are there only 4?
Dört oldu.
The only reason why the country don't fall is because there are outstanding bureaucrats.
Ülkenin çökmemesinin tek nedeni, olağanüstü bürokratların olması.
Now, listen, there are two of us and only one of you.
Dinle. Biz iki kişiyiz, sen ise bir.
There are no small parts, only parts that don't make it into the yearbook.
Küçük rol yoktur yıllıkta çıkmayan rol vardır.
I can only tell you that there are many of us who believe as you do.
Tıpkı sizler gibi bizlerin de pek çoğu Tanrı'ya inanıyor.
We only stay where there are no people.
Genelde kimsenin olmadığı yerlerde kalıyoruz.
I'm only telling you this'cause we don't know how many of these scumbags are out there.
Bunu sadece sana söylüyorum çünkü dışarıda daha ne kadar aşağılık herif var bilmiyoruz.
The only ones who are there for me.
Benim yanımda yalnızca onlar var.
Tree felling is the only even where there are still people.
Ağaç kesimi, burada yaşayan herhangi biri için tek gerekçedir.
- I have sinned mightily, Your Holiness, and know there are some sins that only the pope can forgive.
Büyük günah işledim Sayın Cenapları ve bazı günahların sadece papanın affedebileceğini biliyorum.
If the ACs are threatening our existence here, there is only one way to handle it...
Eğer kültivarlar buradaki varlığımızı tedit ediyorlarsa bununla başa çıkmanın tek bir yolu var.
Alison, I love you, I love you, you are the only girl for me, there no other girl in my life.
Alison, seni seviyorum be zanim! Sen bir tanesin! Senden baskasi yok vre!
Are you sure there's only one?
Emin misiniz Sadece bir tane mi?
Woman 2 : There are a lot of us and only one of him.
Bunca kişiyiz, o ise tek başına...
This place is awesome. Not only are there no malpractice suits, But there's surfing.
Yanlış tedavi davası yok ama sörf var.
And downstairs there's standing room only for bloody like us, so are you gonna tell me how you did it?
Ve aşağıda bizim gibiler için, oturacak yer yok yani bana nasıl yaptığını anlatacak mısın?
So there are no bad kids, only bad parents?
Ne yani o zaman kötü çocuk yok, sadece kötü aileler mi var?
MAN : When it comes down to it, there are really only two kinds of gambler in this world :
İşin içine girdiğinde, dünyada iki tür kumarbaz vardır :
The ones who will not only survive but will thrive... are the ones who realize that there's nothing to be afraid of.
Sadece hayatta kalan değil aynı zamanda gelişenler korkacak hiç bir şey olmadığını fark edenlerdir.
Maybe there... maybe there are some things for you to learn about you that maybe the horses is gonna be the only damn way you're gonna learn it,'cause you might not listen to somebody else.
Belki de sana sadece bu atların öğretebileceği, kendinle ilgili öğrenmen gereken şeyler vardır.
Only there is a wolf and his intentions are lethal.
Sadece bir kurt var ve onun amaçları öldürücü.
So there are many things that people intuitively call complex, but only a few of them seem to be able to give rise to consciousness.
Dolayısıyla, insanların sezgisel olarak karmaşık dediği pek çok şey vardır, fakat onların sadece çok azı bilincin ortaya çıkmasına imkan verebiliyor gözükmektedir...
As the net pulls tighter and tighter, the fish are trapped, till there's only one way out... straight into the mouths of the waiting dolphins.
Ağı dahada daraltıp balıkları hapsediyorlar. Ve çıkış için tek bir yol var... Yunuslar balıkların ağızlarına gelmelerini bekliyorlar.
There are no kids, only adults... adults who care about you and wanna help, but we can't unless you tell us what's going on.
Ortada çocuk yok. Sadece seni seven ve sana yardım etmek isteyen yetişkin bireyler var. Ama sen ne olduğunu anlatmadığın sürece yardım edemeyiz.
there are only children here 29
there aren't any 65
there aren't 60
there are 1232
there are no rules 58
there are some 34
there are no 25
there are no words 34
there are no accidents 24
there are many 28
there aren't any 65
there aren't 60
there are 1232
there are no rules 58
there are some 34
there are no 25
there are no words 34
there are no accidents 24
there are many 28