There was a party Çeviri Türkçe

That afternoon there was a party of tourists from Havana at a café.

O gece Havana'daki bir kafede turistler parti veriyorlardı.

It's not clear, but there was a party.

Çok net değilse de ama bir parti vardı.

It was opening night, and there was a party.

Açılış gecesiydi ve parti vardı.

One day, there was a party at the kingdom's palace.

Bir gün, sarayda bir parti olmuş.

Mr. Stone didn't know there was a party?

Bay Stone parti verileceğini bilmiyor muydu?

See, I think what happened, my neighbor, who's in Florida, sensed that there was a party happening and called the cops.

Bak, bence şöyle oldu : Florida'da olan komşum parti olduğu hissine kapıldı ve polisleri aradı.

On March 5th, there was a party.

5 martta bir parti vardı.

- Um... I heard there was a party here tonight.

- Bu gece bir parti verileceğini duydum da.

There was a party, wasn't there?

Parti yapıldı, değil mi?

- I heard there was a party on.

Bir parti olduğunu duydum. Hayır, iki tane var.

there was a party at her house, and i kissed her... for the first and the last time.

Onun evinde bir parti vardı ve onu öptüm. İlk ve son defa.

There was a party here and he'd had a lot.

Bir partide içkiyi fazla kaçırdı.

I thought your friend said there was a party tonight?

Arkadaşın akşam parti var dememiş miydi?

You said there was a party.

Burada bir parti olacağını söylediniz.

- There was a party remember?

- Parti vardı ya hatırlamıyor musun?

I had heard there was a party of brave men here.

Cesur adamların burada parti yaptıklarını duydum.

Tyson said there was a party here tonight, and I thought, uh-oh.

Tyson bu gece burada bir parti olacağını söylemişti. Üçüncü bölümün kutlamasıyla ilgili.

I invited him before I ever knew there was a party.

Burada parti olduğunu bilmeden önce ben davet ettim.

[Gasps] I heard there was a party.

Bir parti olduğunu duydum.

It was at the children's party here, and there was a magician.

Verdiğiniz çocuk partisinde tanıştık, bir sihirbaz vardı.

Yeah, I was there once at a party.

Evet, bir keresinde orada bir partiye katılmıştım.

After the opening, there was a party.

- Açılıştan sonra, bir parti vardı

I'd left a party because I knew I'd cry if there was one more reference made to my gaucherie, to the... to the dress I had chosen to wear.

O gece partiyi terk ettim, çünkü biliyordum ki, seçmiş olduğum elbiseyle ilgili bir kaba ima daha yapılsaydı ağlayacaktım.

Pop bought all this junk for a graduation party, and there Was no graduation.

Baban da mezuniyet partisi için bir sürü ıvır zıvır almıştı. O ihtiyar Bayan Pearson beni bırakmıştı.

There's another thing now if we're all going to be in here three or four days, close together like it might be a good idea if a certain party, not to mention no names was to do what he said he'd do.

Bir şey daha var. Hepimiz üç dört gün burada burun buruna kalacaksak... ismi lazım olmayan birinin yapacağını söylediği şeyi yapmasında... fayda var.

- Was there a Communist Party?

- Komünist bir parti var mıydı?

Only Sir Charles was present at each party when there was a robbery? - Yes, yes.

Hırsızlık olan her partiye devamlı katılan, bir tek Sör Charles mıydı?

Looks like it was quite a party. Hey, what did you do... lose a bone in there or something?

Güzel parti olmuş.

I knew there was trouble. I got a landing party standing by.

Bir iniş ekibi hazır bekliyor.

Well, there was this one guy who said that he knew her, and he went to a party with her, and... she...

Onu tanıdığını söyleyen bir adam vardı birlikte partiye gitmişler ve o...

To the workers in the fields outside the camp when the van went by it must have looked like there was a holiday party eating and drinking inside.

Kampn dışında tarlalarda çalışan işçiler... o kamyon geçtiğinde... içeride herkesin yiyip içtiği bir şenliğin olduğunu... düşünmüş olmalılar.

I was at a party once, and Liddy put his hand over a candle, and he kept it there he kept it right in the flame until his flesh was burned.

Bir keresinde bir partideydim ve Liddy elini bir mumun üzerine koydu ve öylece tuttu ta ki eli yanana kadar elini öylece alevin üzerinde tuttu.

I can let you take a picture of the floor on the terrace where there is a plaque in memory of a party that was held here at Parco dei Principi.

Size döşemenin fotoğraflarını çatıdan çekmenize izin verebilirim, ki orada Parco Dei Principi'de yapılan bir parti anısına burada olan bir plaket te var.

See, I gave this party tonight for a friend... only there was this big highlight to the evening... and I didn't know what it was.

Bir arkadaş için bir parti düzenledim ama o gece çok önemli bir olay varmış ve benim bundan haberim yoktu.

The most serious allegations are that your older daughter alice... was injured in a fight, which occurred during a party held at your home... on the night of September 30... and that minors were seen there drinking beer.

En önemli suçlama büyük kızınız Alice'in sizin evinizde 10 Eylül'deki partide yaralanması 30 Eylül gecesi de yaşı küçük olanların içki içmeleri.

There was a first-night party.

Açılış gecesi partisi vardı.

Back home there was a surprise party for me.

Evde bana bir sürpriz parti vermişlerdi.

There was a certain poignancy about today's hunting party.

Bugünkü av partisinin dokunaklı bir yanı vardı.

You told me there was gonna be a party.

Burada parti olacağını söylemiştim.

I was at a party... and there was a huge crowd of people... but we just saw each other, and we knew.

Bir partideydim... müthiş bir kalabalık vardı... sonra birbirimizi gördük, ve artık biliyorduk.

All right, well, there's this blind guy at a party I was at and he felt my face for a really long time to see what I looked like.

Tamam, geçen bir partide tanıştığım kör adam ve uzun bir süre yüzüme dokunmuştu neye benzediğimi anlamak için.

Look, I was there earlier for a party, and I kind of lost my temper.

Bak, erken saatlerde bir parti için oradaydım. Sonra keyfim kaçtı.

And there, at the centre of it was Brian's American wife, Mandy... who's dramatic transformation to London party girl was a constant source of amusement to us all.

Ve herşeyin merkezindeki kişi ; Londra partilerin kızına olan dramatik dönüşümü hepimizin sabit eğlence kaynağı olan,... Brian'ın Amerikalı karısı Mandy idi.

Yeah, there was a blonde guy who arrived with that group this morning. Bachelor party or something.

Bu sabah o grup ile gelen sarışın bir çocuk vardı.

[sighs] i was hoping there'd be a party.

Burada bir parti olmasını umuyordum.

There was talk of a scouting party looking for other people, but then we saw this.

Başka hayatta kalan var mı diye araştırıyorduk fakat bunu gördük.

"No, I was there at a private party."

"Yok, ben özel bir partiye katılmıştım"

I thought there was a private party tonight.

Bu gece özel bir parti var sanıyordum.

There's neither rhyme nor reason to account for an accusation that my son was a party to this practical joke.

Oğlumun bu beceri gerektiren şakayı yaptığı suçlamasına hesap vermesi için hiçbir mantıklı sebep yok.

There was a loud party in 3B.

Binada gürültülü bir parti veriliyormuş.

I didn't know there was going to be a party.

Burada parti olduğunu bilmiyordum