They all say that Çeviri Türkçe
741 parallel translation
He said, "They all say that at first," ma'am.
"Hepsi en başta öyle söyler." dedi.
They all say that with the woman they wanted the most, in fact happened... the same thing that happened to me.
Bir kadınla olmak istediklerini anlatırlar, Aslında olanlar... benim durumumla aynı.
They all say that. What they really mean is they'll kill themselves if you don't.
Hepsi bunu söyler.Gerçekten söylemek istedikleri dokunmazsam kendilerini öldürecekleridir.
They all say that.
Hep öyle derler.
They all say that.
Herkes böyle söylüyor.
That's what they all say when they miss someone very much.
Bunu söylemek bile... -... özlemi gösterir.
That's all I know, except they say she's as cold as the proverbial icicle.
Hepsi bu, bir de buzdağı kadar soğuk dediklerini biliyorum.
That's what they all say.
Hepsi öyle der.
They were laughing so hard that all I heard them say... was that she had broken her engagement with him.
Öyle gürültülü gülüyorlardı ki tek duyduğum Margaret'ın nişanı bozduğu oldu.
I heard a guy say to Dave's girl that there was no use of her acting so funny, and they might as well all get soused.
Adamın birini, Dave'in kıza boşuna tuhaf davranmamasını söylerken gördüm sonunda hiçbiri ayakta kalamayabilirmiş de ondan.
That's what they all say, till the switch is thrown.
Ţalter inene kadar hepiniz öyle dersiniz.
He say y'all get there quick, before they hustle him off to that leper place.
O'nu o ucube yere göndermeden bir an önce oraya gitmenizi söylemiş.
They say Washington needs all the troops he can get, and that the frontier will have to look out for itself.
Diyorlar ki Washington'ın bulabildiği bütün birliklere ihtiyacı var ve bu yüzden öncüler kendi başlarının çaresine bakmalılar.
Yeah, that's what they all say.
Evet, hepsi öyle diyor.
All I can say is that if Indian women put up... with being treated like this, they must be -
Bütün söyleyeceğim, eğer kızılderili kadınlara böyle davranılıyorsa onlar çok...
They say that when a ship is sinking, all the rats leave.
Derler ki gemi battığında ilk fareler kaçar.
They'll do all the same things to you... and you'll trail after them just like me... hoping they won't be so mean to you that day... or say something to make you feel so bad.
Aynı şeyleri sana da yapacaklar. Benim gibi peşlerinden sürüklenip sana karşı kötü davranmamalarını moralini bozacak bir şey söylememelerini dileyeceksin.
That's what they all say.
Hepsi aynını söylüyor.
That's what they all say.
Hepsinin söylediği şey bu.
They all say your cat killed that second girl.
Herkes kedinin ikinci kızı da öldürdüğünü söylüyor.
"Just a case of heart disease," that's all they could say.
Bunun bir kalp krizi olduğunu söyleyebilirler ancak.
Night of Bliss. Is it all that they say it is?
"Mutlu Geceler." Tüm söyledikleri bu mu?
They say it's my own fault. But one day they'll see I was right... and that the day I lost it all will become a good thing for everyone.
Herkes beni suçluyor ama bir gün haklı olduğumu anlayacaklar.
They would say I was running away, that there was truth in all these rumours.
Kaçtığımı ve tüm o söylentilerde bir gerçek payı olduğunu söyleyeceklerdir.
Do you expect me to believe that you didn't say any of that? That they were all Addison?
Bütün bunları senin değil, Addison'ın söylediğine inanmamı mı bekliyorsun?
They say, that in your company, it frightens me, you are all Gascon.
Dediler ki, sizin bölüğünüzde yalnız Gaskonlar varmış yüreğime bir ateş düştü.
- That's what they all say.
- Hepsi öyle der.
That's what they all say.
Hepsi böyle söyler.
They say that all Neopolitans are loafers.
Napolilerin aylak insanlar olduğu söylenir.
I've been doin'all right... but I don't say that the customers like me better than they like you.
Ama demiyorum ki, müşteriler beni, seni sevdiklerinden daha çok seviyorlar.
So I seen this one and that one, and they all say the same thing.
Bir o geliyor bir bu. Aynı şeyi söylüyorlar.
Well, maybe I'm a sailor and all that, and the things they say about sailors...
Şey, yani ben bir denizciyim ve denizcilerle ilgili söylentiler...
You know, all these boys'clubs that I go to I gotta think what they'd say and the neighbors and, you know, the kids that my Audrey plays with.
Gittiğim kulüplerdeki çocukların, komşuların ve Audrey'min arkadaşlarının neler söyleyeceğini düşünmeliyim.
- Why did they refuse? - She doesn't say. Refused and that's all.
Geçici olarak benim eve yerleştirdim onu, şimdi de bana bir yer...
And even if you did, they'd only say you should've divorced her, that's all, instead of...
İnandırsan bile,... mek yerine, onu boşasaydın, diyecekler, bu kadar.
Well, they can read and write numbers, that's all.
Sadece sayıları okuyup yazabilirler, hepsi bu.
Mr. Anderson, would you please show all the people in town that you're not the mean, old selfish man they say you are.
Bay Anderson, lütfen kentteki herkese, söyledikleri gibi, cimri, yaşlı, bencil biri olmadığını gösterir misin.
- That's what they all say.
- Herkes aynısını söylüyor.
They say that the car was bent like that and blood all over the place.
Dediklerine göre araba böyle eğilmiş ve her tarafta kan varmış.
But all they can say is one word... and that word is "live."
Fakat söyleyebildikleri tek kelime "yaşa."
They promise to believe all that people say to them.
Sonra da kendilerine söylenenlere inanacaklarına söz veriyorlar.
They say all women in love... are tormented that way.
Derler ki, bütün aşık kadınlar kendilerine böyle eziyet eder durur...
I'll come to see you often. - That's what they all say...
- Seni sık sık görmeye geleceğim.
That's what they all say, "I didn't know it was loaded."
Hep öyle derler, "Dolu olduğunu bilmiyordum."
That's what they say, but us poor priests don't count at all.
Ne derlerse desinler, biz fakir rahipler bunları önemsemiyoruz.
They say that he had all kinds of diseases.
- Hastalıktan dolayı öyle olduğunu söylüyorlar.
Well you've got the wrong man. That's what they all say.
Para isteyeceksen avcunu yala.
Now the information supplied me by the other passengers has all been verified and I'm satisfied that these people are who they say they are.
Dğer yolcuların verdiği bilgilerin teyidi yapıldı. Söyledikleri kimseler olduğundan eminim.
That's what they all say.
- Öyle diyorsan öyledir..
They dumped two tons of coal on my son and that's all you have to say?
Onlar oğlumun üzerine iki ton döküyorlar ve sen sesini çıkarmıyorsun öyle mi?
Yeah, that's what they all say these days.
Bu ara herkes aynı şeyi söylüyor.
they all are 95
they all look alike 19
they all look the same 38
they all do 71
they all did 35
they all died 28
they all were 22
they all 24
they all die 24
say that again 344
they all look alike 19
they all look the same 38
they all do 71
they all did 35
they all died 28
they all were 22
they all 24
they all die 24
say that again 344
say that 54
they are 1447
they aren't 58
they are coming 72
they can't see you 17
they are my friends 21
they have 241
they said 545
they come 53
they don't 727
they are 1447
they aren't 58
they are coming 72
they can't see you 17
they are my friends 21
they have 241
they said 545
they come 53
they don't 727
they are cute 16
they are beautiful 39
they are everywhere 27
they are my family 17
they do 1025
they can't 247
they are delicious 17
they are good 26
they did 777
they don't like me 19
they are beautiful 39
they are everywhere 27
they are my family 17
they do 1025
they can't 247
they are delicious 17
they are good 26
they did 777
they don't like me 19