Throw up Çeviri Türkçe
2,982 parallel translation
I'll try not to throw up.
Bunu unutmayacağım.
Now, every day I see him and he smiles that same smile and I wanna throw up.
Her gün onu gördüğümde, aynı şekilde gülüyor bana bense kusmak istiyorum.
You didn't make me want to throw up.
Beni bu işten vaz geçirmedin.
I'm gonna throw up.
Kusacağım.
I'm trying to throw up, but I don't have a stomach.
Kusmaya çalışıyorum ama midem yok.
She was in the bathroom. I had to throw up.
Yarıda kesmek zorunda kaldım.
Empty the cauldron. I think I gotta throw up.
Sanırım kazana kusmam lazım.
Well, psychologically speaking, I'm gonna go throw up now.
Psikolojik açıdan konuşursak kusmaya gidiyorum şimdi.
I'm gonna throw up!
Kusacağım! Peki.
You have to throw up?
- Kusacak mısın?
I need to go throw up.
Gidip kusmalıyım.
I'll give you the black lipstick so you can reapply it after you make out or throw up.
Sana bu siyah ruju vereceğim ki kustuktan veya yiyiştikten sonra tekrar sürebilirsin.
It just made him throw up.
Daha önce işe yaramamıştı.
for catching Michael Jackson doing something that he never did made me wanna just throw up on the television.
pis pis sırıtan bu adamı televizyonda görünce içimden kusmak geldi.
- Go throw up. - I didn't eat any.
- Hiç yemedim ki.
- Go throw up.
- Git kus.
- Throw up.
- Kus.
I think I'm going to throw up...
Sanırım kusacağım.
Just thinking about it makes me want to throw up.
Tek düşündüğü, beni fırlatıp atmak.
I'm going to throw up.
Kusacağım.
You can't digest and always throw up these days.
Şu günlerde yediğini çıkarıyorsun.
And I don't want to kid myself about the stupid, meaningless way that she died, because that would really make her throw up, but I don't want it to become the summation of her life, because it's not.
Böyle saçma sapan bir yolla ölmesinden ötürü kendime yalan söylemek istemiyorum çünkü bu ona bir hakaret olurdu fakat bunun, onun hayatının özeti olmasını da istemiyorum çünkü değil.
Well, are you gonna throw up? Oh.
Kusacak mısın yani?
No, I'm one of those people who can never throw up.
Asla kusamayan insanlardan biriyim.
I wish I could throw up.
Keşke kusabilsem.
I feel like I'm gonna throw up, man.
Kusacak gibi oluyorum.
I either need to lie down or throw up.
Uzanmaya ya da kusmaya ihtiyacım var.
I still think I'm gonna throw up.
Kusacağım galiba.
I'll throw up.
Kusacağım.
You must throw up..
Çıkarmalısın onu..
- It made Billiam died, you gotta throw up, just figure something gross
- Bu Billiam'ı öldürdü, bir şeyler yap, çıkarmalısın onu
Get off of me, I'm gonna throw up.
Geri çekil, bir atış gerçekleştireceğim.
I'm going to go throw up on something now.
Şimdi gidip bir yerlere kusacağım.
You're not gonna throw up in here, are you?
Buraya da kusmayacaksınız, değil mi?
Oh, my God, I think I'm gonna throw up.
Aman Tanrım, sanırım kusacağım.
I'm gonna throw up.
Ben atacağım duyuyorum.
Oh, and you decided to throw it back up?
Ve siz de geri fırlatmaya mı karar verdiniz?
And I always eat way too many, but then I just stick my finger down my throat and throw them up.
Onlardan hep çok yiyorum ama sonra parmagimi bogazima sokuyorum ve yediklerimi kusuyorum.
From here on in, I've decided to make all trivial decisions with a throw of the dice, thus freeing up my mind do what it does best- - enlighten and amaze.
Karar verdim, bundan sonra tüm önemsiz kararlarimi zar atarak belirleyecegim, böylece aklimi neyin mükemmel oldugunu bulabilmesi için serbest birakmis olurum- - ögrenin ve sasirin.
If it were up to me, I would personally walk you to your cell and throw the key away.
Bana kalsaydı bizzat hücrene kadar sana eşlik eder kilidi de mühürlerdim.
I tried to make you throw them up.
Seni kusturmaya çalıştım.
Okay, does it hurt in a kind of poking, stabbing sort of way or more like a I-may-need-to - throw-up kind of way?
Pekala, bir şey sokuyor, batıyor gibi mi ağrıyor yoksa daha çok dışarı çıkmak isteyen bir şeymiş gibi mi?
More like I-might-need - to-throw-up kind of way.
Daha çok dışarı çıkmak isteyen bir şey gibi.
Throw it up there and we can grade you.
Çok da önemli değil, seni geliştirebiliriz.
And then he was in a really bad lawn-mowing accident, and that laid him up for a few months, and he had to throw in the towel.
Sonra gerçekten kötü bir çim biçme kazası geçirmiş. Bu yüzden birkaç ay ara vermiş ve sonra da havlu atmış.
The other is that by the throw of the dice they just accidentally happen to line up every 26 million years.
Diğeri de, zar atılmış gibi, kazara her 26 milyon yılda bir gerçekleşiyor olmasıdır.
When we throw ourselves up into the blanket, you know, you get that much more of an'Ahh'of seeing further and further out, so sometimes, you'll jump 15-20 feet in the air, and hopefully, you're being caught right back into the blanket.
Kendimizi battaniyeyle hava attığımızda, daha uzakları görebiliyoruz. Bazen beş, altı metre havaya sıçrıyoruz. Ve tekrar battaniyeye iniş yapmayı umuyoruz.
Mike was worried that all the lying was gonna catch up with him, so he did the only thing he could do- - Throw another lie on the fire.
Mike tüm bu yalanların başına dert olacağını düşündü, ve yapabileceği tek şeyi yaptı- - Yeni bir yalan üretmek.
finger up for the throw, finger up for the throw
parmaklar boğaza, parmaklar boğaza
Hey, look, I'll throw it up.
Hey, bak, Yukarıya doğru atacağım.
You throw a punch, you better pray I don't make it back up, you little punk.
- Yumruk atıyorsun demek dua et de karşılığını vermeyeyim, seni pislik.
upsy 47
upstate 42
uppercut 41
upham 30
upper east siders 33
up you go 144
up next 81
upside down 57
up yours 130
up top 130
upstate 42
uppercut 41
upham 30
upper east siders 33
up you go 144
up next 81
upside down 57
up yours 130
up top 130
up to you 126
up against the wall 84
up guy 119
up call 187
up and at' em 72
up the stairs 74
up north 49
up we go 50
up high 87
up now 50
up against the wall 84
up guy 119
up call 187
up and at' em 72
up the stairs 74
up north 49
up we go 50
up high 87
up now 50