English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ T ] / To wait

To wait Çeviri Türkçe

32,416 parallel translation
I have to wait for Lelluccio to get out, and together we'll decide what to do with you.
Lelluccio dışarıya çıkana kadar beklemek zorundayım, sonra ; seni ne yapacağımız hakkında karara varırız.
You need to wait out here.
Dışarıda beklemelisiniz.
Well, I guess we'll just have to wait until...
Sanırım, beklemeliyiz şey...
No, I had to wait till I was about five for that.
Hayır, bunun için beş yaşıma kadar beklemek zorunda kaldım.
All right, wise to wait. Oh.
Tamam, beklemek akıllıca olmuş.
Huh? I'm supposed to wait here and look for suspicious characters and all that.
Burada bekleyip şüpheli kişileri gözlemem gerekiyordu sadece.
We got to wait till later. The atmosphere...
Hava kararana kadar beklemeliyiz.
You were supposed to wait on me.
- Hani beni bekleyecektin.
Sorry, I had to wait for Ross to fall asleep.
Üzgünüm, Ross'un uykuya dalmasını beklemem gerekti.
He lost so much blood, Joon, it's impossible to say now if he lives, or... the only thing is to wait....
Çok kan kaybetti, Joon. Yaşayacağını söylemek şu an için imkansız beklemekten başka yapacak bir şey yok.
We have to wait a little bit while things deploy and then we're on our way to Mars.
İşlerin oturması için biraz beklememiz gerekiyor. Sonra Mars'a giden yoldayız.
Thank you, Silvia, but you don't have to wait on me like this.
Teşekkürler Silvia ancak bana böyle servis yapmak zorunda değilsin.
How long are we going to have to wait?
Ne kadar beklemek zorunda kalacağız?
Wait a minute, what if you had someone to help keep you organized? Chris is looking for work.
Chris şu anda iş arıyor.
Man, I can't wait to get drunk.
Sarhoş olmak için sabırsızlanıyorum.
I can't wait to get drunker.
Daha sarhoş olmak için sabırsızlanıyorum.
I can't wait to see what the other guys brought, because I just know in my heart that they brought the wrong vehicle.
Diğerlerinin ne getirdiğini görmek için sabırsızlanıyorum. Çünkü biliyorum ki yanlış araç getirmişlerdir.
Oh, yeah. I can't wait to get Todd in that pit.
Todd'u o çukura koymak için sabırsızlanıyorum.
I had to go wait on the corner...
Köşede beklemek zorunda kaldım...
I mean, are you just gonna wait around for Cole to finally let you have custody of your own child back?
Yani Cole velayeti sana verene kadar bekleyecek misin?
Can't wait to hear that story.
Bu hikayeyi duymak için sabırsızlanıyorum.
I can't wait to hear the end of that sentence.
Bu cümlenin sonunu duymak için sabırsızlanıyorum.
I could just wait here, and you could take off, and... Or I could just carry this bomb out of here, but you know what I'd like to do?
Ben burada beklerim, siz çıkarsınız ya da ben bu bombayla birlikte dışarı çıkarım ama aslında ne yapmak istiyorum biliyor musunuz?
Well, Cadmus thinks that we are above the rest of the world, that we'll retreat alone to our own cities, just wait for them to come and get us.
Cadmus kendimizi dünyadaki herkesten üstün gördüğümüzü düşünüyor ikimiz de kendi şehirlerimize çekileceğiz ve gelip bizi almalarını bekleyeceğiz.
And we'll do our best to make that happen, but that takes time, and I'm afraid if we wait too long, we lose our launch window.
Bunun gerçekleşmesi için elimizden geleni yapacağız, ancak zaman alıyor, Ve çok uzun süre beklersek korkarım, fırlatma penceremizi kaybederiz.
Man, I cannot wait to see him.
Dostum onu görmek için sabırsızlanıyorum.
Oh, wait, your dad's coming to town, right?
Dur biraz, baban kasabaya geliyor, öyle mi?
Wait, I have to remember,
Bekle, hatırlamam gerekiyor.
They'll lie in wait for the right moment to strike.
Pitonlar uzanır ve saldırmak için en iyi anı beklerler.
Yeah, I really can't wait to see what it says.
Evet, evrakları okumayı sabırsızlıkla bekliyorum.
You know, if you wait until everything is perfect to have a family, then you never will, and there's nothing more important than family.
Bir yuva kurmak için her şeyin kusursuz olmasını beklersen asla bir yuva kuramazsın. Bir aileden ise daha önemli bir şey yoktur.
So... they wait for injured animals to die so they can eat them?
Yani yaralı hayvanları yiyebilmek için mi bekliyorlar?
Wait, Brady said to stay...
Bekle, Brady burada kalmamızı...
- Do you really have to ask? Hey, wait! They're stealing the freaking bus.
Sorman gerekir mi? Lanet olası otobüsü çalıyorlar.
If you wait to find out everything, you'll die.
Bekleyip her şeyi anlamaya çalışırsan... Ölürsün.
Go to the front. - Wait for my signal.
- işaretimi bekle.
Wait. I want to make a... A final speech, but it's...
So bir konuşma, yapmak istiyorum, ama o...
Well, plus I couldn't wait to get away from my family.
Ayrıca, ailemden uzaklaşmayı iple çekerdim.
Listen... you want to blow your brains out, please wait until I'm back with my family.
Bak beynini uçurmak istiyorsan lütfen ailemi bulana kadar bekle.
I cannot wait to be the ambassador for such a hip, young dude.
Böyle havalı bir gencin elçisi olmak için sabırsızlanıyorum.
I can't wait to be single.
Bekar olmak için sabırsızlanıyorum.
Can't wait to torture you.
İşkence etmek için sabırsızlanıyorum.
Wait, you want to keep her?
Onu burada mı tutmak istiyorsun?
He told me to... well, wait there in that bar.
Bana... Şurada beklememi söylemişti.
So we wait until we can talk to him.
Yani onunla konuşana kadar bekleyeceğiz.
[Lucy] That's okay. There's something I need to tell you, but it can wait now, until you're back.
Sana söylemem gereken bir şey var ama sen gelene kadar bekleyebilir.
Wait a minute, we don't have to kill each other.
Bir dakika, birbirimizi öldürmemize gerek yok.
- Wait. You're lying to me, aren't you?
- Bana yalan söylüyorsun değil mi?
They have to deploy. Wait!
- Yüzeye yerleşmeliler.
I'll wait for Tara to call. - Okay.
Tara'nın aramasını bekleyeceğim.
- Hey. God, I can't wait to see you.
- Seni görmek için sabırsızlanıyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]