Undertake Çeviri Türkçe
286 parallel translation
"that you wanted to undertake this trip to the Moon?"
"istediğini bizden neden gizledin?"
"Now, Helius will have to condescend to undertake the return immediatly!"
"Şimdi, Helius derhal geri dönme sorumluluğunu... lütfedip üzerine almalı!"
Friend, will you undertake to lead us to that valley?
Dostum, vadiye kadar bize rehberlik edermisin?
And I do further solemnly swear that I will permit no concern other than the good of the state to influence me in the exact performance of those duties which herewith I undertake.
Üstlendiğim bu görevlerde canla başla çalışacağıma ve vazifemin devletin çıkarları dışında beni etkilemesine izin vermeyeceğime namusum üzerine yemin ederim.
Today, the German people are spiritually and soulfully ready... to undertake their obligation in the general Labor Service.
Bugün, Alman halkı ruhen ve manevi olarak hazır... Genel çalışma hizmetlerindeki yükümlülüklerini sahiplenmeye.
You, Gordon, are to undertake the reconstruction of our air force.
Gordon, sen hava kuvvetlerinin yeniden yapılandırmasından sorumlusun.
Do you realize the immense task we shall undertake... when we set ourselves to an active and aggressive peace... when we direct our energies to tear out the wealth of this planet... and exploit all these giant possibilities of science... that have been squandered hitherto upon war and senseless competition?
Kendimizi aktif ve agresif bir barış için tayin ettiğimiz enerjimizi bu gezegenin zenginliklerini ortaya çıkarmaya yönlendirdiğimiz şimdiye kadar savaş ve anlamsız rekabetler yüzünden ziyan edilmiş ilmin tüm imkanlarından yararlanarak üslenmemiz gereken bu muazzam görevin farkında mısınız?
You certainly do what you undertake.
Üzerine aldığın işi yapıyorsun doğrusu.
Now, sir, we'll say goodbye to you unless you care to undertake the Istanbul expedition with us.
Artik sizinle vedalasalim. Tabii Istanbul seferi için bize katilmak istiyorsaniz o baska.
I will undertake to find an experienced diver... to show Mr. Tolliver the way.
Bay Tolliver'a yolu göstermesi için deneyimli bir dalgıç bulacağım.
I wouldn't undertake to say what exactly... but he was kind of in a mess.
Kesin bir şey söyleyemem... ama üzeri kirlenmişti.
Believe me, madam, if I were only a doctor... I'd undertake this operation at once.
İnanın bana hanımefendi, sadece bir doktor olsaydım bu ameliyatı derhal yapardım.
All of you will undertake exactly the same duties as you did in the case of Higgins.
Hepiniz Higgins'in ameliyatındaki gibi aynı görevleri alarak iştirak edeceksiniz.
I wish to undertake the construction of the Wynand building at once.
Bir an önce Wynand binasının inşasına başlamak istiyorum.
- If it's that important a project... why doesn't the government undertake it?
- Madem bu kadar önemli bir proje neden bu işi hükümet yapmıyor?
An officer may find himself strapped for money and he may undertake certain things which in other circumstances no, absolutely no.
Bir görevli meteliksiz olduğunu fark edip başka koşullar altında kesinlikle yapmayacağı bazı şeyleri yapmaya kalkışabilir.
Shall I undertake your cure?
Tedavinizi üstlenebilir miyim?
Come back tomorrow morning. I will undertake your cure.
Yarın sabah gel, benimle çalış, seni iyileştireceğim.
Your beauty, which did haunt me in my sleep... to undertake the death of all the world... so I might live one hour in your sweet bosom.
Üstelik, o sıcacık koynunuza bir saatliğine girebilme uğruna gerekirse tüm dünya âlemi öldürürdüm.
Are you formally challenging me... to undertake a journey around the world in 80 days?
Bana 80 günde dünyanın etrafını dönemeyeceğime dair meydan mı okuyorsun?
Neither is she delighted that you undertake a mission of peace.
Baris görevini üzerine almandan da hiç hosnut degil.
I'm sorry, but you're not to undertake any criminal cases.
Özür dilerim, ama ceza davalarına bakmamanız gerek.
- You undertake magical seances?
- Sihirli seanslardan siz sorumlusunuz, öyle mi?
Oh, yes.'Mr. William Cowther, appearing on behalf of the defendant, stated that his client had had a momentary aberration. He was extremely sorry and ashamed of himself and would undertake neverto behave in so stupid and improper a manner in future.
Tamam, tamam. " Zanlının son savunmasını üstlenen Bay William Cowther, müvekkilinin anlık bir dengesizlik geçirdiğini bundan kendisinin de çok utanç duyduğunu ve bir daha asla böyle aptalca ve uygunsuz davranmayacağını ifade etmiştir.
I, Shirai, chief of contracts for Public Corporation, hereby undertake to serve, however poorly, as master of ceremonies.
Ben Shirai, Kamu Şirketi ihale departmanı başkanıyım, beceremesemde, tören yönetisi görevini üzerime aldım.
You realise, Captain, that it is clearly specified in the will that in accepting the inheritance, you undertake to honour the contracts that were in force at the time of Commander Paparanic's death.
Vasiyette özellikle belirtildiği üzere Kaptan, veraseti kabul ettiğiniz zaman Kumandan Paparanick'in gıyabında, mahkemenin koyduğu hükümleri kesinlikle yerine getirmek zorundasınız.
When you are returned with your patrol to Korea and you go to Command Headquarters, what will be the first duty you will undertake?
Adamlarınızla birlikte Kore'ye döndüğünüzde... Ve karargahınıza gittiğinizde, üstleneceğiniz ilk görev ne olacak?
I shouldn't have have allowed him to undertake that mission.
Ona bu görev için izin vermemeliydim.
And every task you undertake becomes a piece of cake
Giriştiğiniz her iş bir anda kolaylaşır
- Do you want to undertake this mission, Captain?
- Bu görevi üstleniyor musun, Yüzbaşı?
You've all been offered pardons to undertake this mission.
Bu görevi üstlenmek kaydıyla suçlarınız af olundu.
Will you undertake it for me?
Benim içn mi yerine getireceksin?
And when I saw you leave the house, I knew that they expected you to undertake this journey.
Evi terk ettiğini gördüğümde, bu yolculuğa çıkmanızı istediklerini anladım.
These will I now undertake... to faithfully transmit. Yet what do I see?
O sözleri sizin için söyledi ve ben de onları size ileteceğim.
Will you undertake it?
Kabul ediyor musun?
Under the command of Kutuzov, the Russian army, 50,000 strong, marched into Austria to join forces with the allied army of the Austrian General Mack, to undertake joint action against Napoleon.
Kutuzov'un kumandası altındaki Rus ordusu, 50.000 askeriyle Avusturya'ya doğru yürüdü. Orada Avusturyalı General Mack'in ordusuyla güçlerini birleştirecek, ve Napolyon'a karşı birlikte hareket edeceklerdi.
You will be the schoolmaster, and undertake the teaching of the maid.
Sus! Aranan öğretmen siz olacaksınız, Ve kızı eğitme işini üstleneceksiniz.
'Tis well, and I have here another gentleman, Signor Petruchio of Verono... who will undertake to woo the curst Katharine.
Güzel. Ayrıca bir beyefendi daha var : Verona'lı Signor Petruchio,
My dear Sir James, I hardly ever undertake assignments these days.
Sevgili Sir James, bu günlerde anlaşmalara zor vakit ayırabiliyorum.
I can see why, but I think I can persuade you to undertake this one.
Nedenini anlayabiliyorum fakat buna sizi ikna edebileceğimi düşünüyorum.
Stalin's death gave us the right to count exactly what we own. To call both wealth and nakedness... by their real names, to think and talk aloud about our problems and to undertake serious research.
Stalin'in ölümüyle kazandığımız şeyler sahip olduklarımızın tam muhasebesini yapma hem varlıklarımızı, hem de yokluklarımızı adlı adınca anma sorunlarımızı serbestçe düşünüp yüksek sesle dile getirme ve büyük bir ciddiyetle gerçek araştırmalara girişme hakkıdır.
Some comrades undertake their main task...
Kimi yoldaşlarımız bazı sorumluluklar üstleniyorlar.
We will also undertake bloody acts of sabotage.
Aynı zamanda kanlı eylemlerde de bulunacağız.
At 10 : 45 he will undertake a game of chess with Number 82, the 15-minute game ending with an 11-move checkmate win by Number Six.
Sabah on bire çeyrek kala 82 Numara'yı satrançta yenecek. 15 dakikalık oyunu 6 Numara 11 hamlede kazanmış olacak.
Unless agents are found immediately, I must undertake their mission.
Ajanlar derhal bulunmadığı taktirde, bu görevi üstlenmek zorundayım.
I can't undertake anyjob that might oblige me to kill.
Birini öldürmek zorunda kalabileceğim hiçbir görev alamıyorum.
I undertake to come to work at dawn and work till dusk.
Şafakta ve alacakaranlıkta işe gelerek çalışmayı taahhüt ederim.
Prior to hostile Japanese action you are directed to undertake reconnaissance and other measures as you deem necessary.
Düşman Japon saldırısı öncesinde zorunlu gördüğünüz keşif ve diğer önlemleri yerine getirmeniz emredilmektedir.
What made you undertake so enormous a tusk?
Nedir sizi bu kadar büyük bir dişe...
Perhaps one of the less obvious ones is that people who undertake these operations I think have a tendency to feel afterwards that society owes them something very special.
Belki bunlardan daha az kötüsü çarpışmalara katılanların yaptıkların işin akabinde toplumun onlara çok özel bir şey borçlu olduğu düşüncesinde olmalarıdır.
And this was the only strategic bombing Britain could then undertake.
Stratejik bombardıman, İngiltere'nin alabileceği tek aksiyondu.
under 290
understand 2529
underground 88
underwear 81
understanding 63
undercover 116
underwater 36
underneath 75
understood 2547
underpants 29
understand 2529
underground 88
underwear 81
understanding 63
undercover 116
underwater 36
underneath 75
understood 2547
underpants 29
underwood 165
under the bridge 22
under the radar 23
under the bed 63
under the sea 16
understand me 81
understandable 121
under the table 51
understand this 55
understand what i'm saying 17
under the bridge 22
under the radar 23
under the bed 63
under the sea 16
understand me 81
understandable 121
under the table 51
understand this 55
understand what i'm saying 17