Unless you want to Çeviri Türkçe
1,950 parallel translation
A kitten. And unless you want to share that poor creature's unfortunate fate, you will hand me the scroll right now.
Zavallı yaratıkla aynı kaderi paylaşmak istemiyorsanız parşömeni hemen bana verin.
So unless you want to talk football, I suggest you leave me alone.
Yani futbol konuşmadığın sürece beni yalnız bırakmanı öneririm.
Unless you want to stay.
Tabii kalmak istemiyorsan?
I'll explain everything once we're on the ground, But right now, unless you want to be used As a live bomb, you have to get us in there!
Uçaktan indiğimizde her şeyi anlatacağım ama şimdi, canlı bomba olarak kullanılmak istemiyorsan bizi oraya sokmalısın!
Hey, lady. Unless you want to get carried into the truck, you need to get off that chair.
Bayan, eğer kamyona taşınmayı istemiyorsan o sandalyeden kalkmanız gerek.
Unless you want to be a drooling mess.
Tabii işi daha da batırmamı istemiyorsanız.
So unless you want to learn your Miranda rights, you better quit stalling and show us where it is.
Bu yüzden ben sana haklarını iyice öğretmeden, şu şişeyi çıkarıp göstersen iyi olacak.
Unless you want to.
Tabii sen de istemiyorsan.
Unless you want to start collecting those things.
Bu ihtarlardan daha fazla istemiyorsanız tabii.
So unless you want to tell me the next step to getting him outta here and home, I don't need to hear anything from you.
Bu yüzden onu buradan çıkarmam için yapmam gerekenleri söylemeniz dışında sizden hiçbir şey duymak istemiyorum.
And unless you want to raise Ana in Poland, don't let them leave before I get back.
Ve Ana'yı Polonya'da yetiştirmek istemiyorsan, ben gelmeden gitmelerine izin verme.
Unless you want to.
Pantalonumda bir delik var.
Unless you want to go.
Sen gitmek istemiyorsan tabii ki.
You don't bring a high-speed-film camera to an event where nobody wants their picture taken unless you want to bypass the X-ray machines at the airport.
Kimsenin fotoğrafının çekilmesini istemediği bir yere... bir kamera getiremezsiniz. Tabii havaalanındaki X-ray cihazından sorunsuz geçmek istiyorsanız.
Actually, it's better if you just shut up and put the gun away, unless you want to find out what it's like to be an only child.
lütfen. Aslında çeneni kapatıp, silahı bırakman... daha iyi olur, yoksa, tek çocuk kalmak ne demek öğrenirsin.
Unless you want to stand there And watch your little tin-pot messiah here get beat to death,
Orada dikilip küçük mesihinizin ölmesini izlemek istemiyorsanız
But the point is, you can't be a dentist unless you want to be a dentist.
Ama önemli olan şu ki, dişçi olmak istemedikçe bir dişçi olamazsın.
- Unless you want to make your excuses and leave?
- Bir bahane bulup ekmeyeceksen?
Unless you want to fight me.
Eğer ki dövüşmek istemiyorsan yani.
Not unless you want to kill me.
Sen öldürmek istemezsen yok.
Unless you want to face me down with with opposing counsel.
Tabii meclise bu konuyla ilgili itirazını belirtmedikçe.
I'll set up the boosters unless you want to...
Ben ateşleyicleri kurucam eğer tabi sen yapma...
So unless you want to be bronzed again- - he's still opposed to my returning as an Agent?
Yani tekrar bronzlaştırılmak istemiyorsan... Yani benim ajanlığa dönmeme hâlâ karşı mı?
So unless you want to become a Chucksicle, I suggest you flash!
Yani Buz Chuck olmak istemiyorsan çakmanı öneririm.
You're free to go... unless you want to stay the night.
Gitmekte özgürsünüz... Tabi gece burada kalmak istemezseniz.
Unless you want to make it a boy.
Tabi bir erkeği öpmek istemiyorsan.
So unless there is some other reason that you don't want to have our rehearsal dinner at your bar...?
Yani eğer prova yemeğimizin orada olmaması için başka sebeplerin yoksa...
I mean, unless you want everyone to know that you've probably bled your own company dry by now.
Tabii ki kimsenin, kendi şirketinin kanını emdiğini bilmesini istemiyorsan.
Yeah, I wouldn't say that too loud, unless you want to be called a geek.
Bence bunu dışından söylememelisin.
Not unless you want me to blab about what happened on the yacht.
Yatta olanları ağzımdan kaçırmamı istemiyorsan tabii.
Unless you want people to forget about it.
Herkesin unutmasını istediği bir şey olabilir.
As in you won't see Your live-in servants unless you really want to.
Yani istemediğin sürece evde yaşayan hizmetlileri göremeyeceksin.
Rebecca doesn't want to see you unless you're in London.
Sen Londra'ya dönünceye kadar Rebecca seni görmek istemiyor.
- Unless you'd rather be alone. I don't want to be in the way.
- Tabii yalnız kalmak isterseniz ayak bağı olmak istemem.
Unless you want me to go tell Victor you're afraid of old ladies?
Tabii Victor'a yaşlı kadınlardan korktuğunu söylememi istiyorsan o başka?
I mean, unless you want me to be.
Ama istiyorsan orası ayrı.
We're kind of closed right now, son, unless you want something to go.
- Şu anda kapalıyız, evlat. Sadece yolda içebileceğin bir şey verebilirim.
We are, unless you want me to lock you up for a few weeks, until a public defender comes along to take your case.
Vereceğiz, tabii eğer vekil avukat gelip davana katılana kadar seni birkaç haftalığına içerde tutmamı istemezsen.
And unless you want me asking my office To make you redo all those arrest reports In blue ink instead of black,
Ayrıca, eğer tutuklama raporlarının siyah mürekkep yerine mavi ile tekrar yazılmasını ofisime bildirmemek için çeneni kapatmada yarar var.
No no, you shouldn't tell E, unless you want him to talk you out of it.
Hayır E.'ye söyleme tabii seni vazgeçirmesini istemiyorsan.
I have an extra headshot I was going to throw out. Unless you want it for something.
Atacağım fazladan bir resmim vardı, tabii sen onu başka bir şey için istemiyorsan.
Unless you want it to be.
Aksini düşünmüyorsan tabi.
I know I'm the last person you want to see, but I wouldn't have come unless it was really important.
Biliyorum görmek istediğiniz son kişiyim. Ama önemli olmasa gelmezdim.
No, not unless you want the entire world to know how close you are with your stepsister.
Üvey kardeşinle ne kadar yakın olduğunu bütün dünyanın bilmesini istemiyorsan konuşmazsın.
Not that I'd tell him, unless you want me to.
Tabii ona söyleyeceğimden değil, sen söylememi istemezsen.
Listen to me... unless you want your baby to be born with a dent in its head the size of my fist, you had better start agreeing with me.
Beni dinle, eğer bebeğinin, başında yumruğum kadar bir göçükle doğmasını istemiyorsan, benimle aynı fikirde olmaya başlasan iyi edersin.
Unless you want the skeleton of this building to vaporize.
Binanın iskeletinin buharlaşmasını istemiyorsanız.
It won't happen again, unless, of course, you want it to.
Yine, olmayacak Elbette sürece, bunu istiyorum.
Chuck, unless you want Beckman to know that we're looking for your mom, we don't have the authority to interrogate Chandler.
Chuck, Beckman'ın anneni aradığımızı bilmesini istemiyorsan Chandler'ı sorgulama yetkimiz de yok.
Unless, of course, you want to offer an opinion about this, too.
Tabi sen de bu konuda bir görüş sunmak istemiyorsan.
Unless you're gonna say you're a gutless, spineless, no balls pussy, I don't want to hear it.
Korkak, ödlek, cesaretsiz bir herif olduğunu söylemeyeceksen dinlemek istemiyorum.
unless you 28
unless you want me to 18
you want to see me 30
you want to die 96
you want to talk to me 36
you want to play 93
you want to kill me 68
you want to go home 38
you want to go there 27
you want to know why 131
unless you want me to 18
you want to see me 30
you want to die 96
you want to talk to me 36
you want to play 93
you want to kill me 68
you want to go home 38
you want to go there 27
you want to know why 131
you want to talk about it 182
you want to help 79
you want to go first 17
you want to see it 65
you want to know the truth 59
you want to come 153
you want to help me 65
you want to know 82
you want to go 182
you want to 312
you want to help 79
you want to go first 17
you want to see it 65
you want to know the truth 59
you want to come 153
you want to help me 65
you want to know 82
you want to go 182
you want to 312