With us Çeviri Türkçe
51,870 parallel translation
So stop by the North Shore and hang out with us.
Kuzey Sahili'ne uğrayın ve bizimle takılın.
But, how did they rig a trap that big with us down here in the tunnels?
Neden bu kadar büyük tuzakları bizim için bu tünele kurdular?
With us...
Bizi...
We will not be done until everyone is with us.
Herkes bizimle olana dek hiç durmayacağız.
Well, until recently, Ellen lived with us.
Yakın zamana kadar Ellen bizimle yaşıyordu.
I'm sorry, we just... We just can't take you with us right now.
Özür dilerim, şu anda gerçekten seni yanımıza alamayız.
And where true health doesn't end with me, but begins with us.
Gerçek sağlıkla aramda daha sahici bir bağ kuruldu. Gerçek sağlık benimle bitmeyecek, bizlerle başlayacak.
Come with us.
- Bizimle gel.
You're coming with us.
- Sen de bizimle geliyorsun.
You should come back with us.
- Bizimle gelmelisin.
It is in your interest to negotiate with us.
Bizimle anlaşmaya varman sana kalmış.
He's screwing with us, all right.
Bizi kandırıyor tabii.
Sara, just... Just come with us.
Sara, sadece bizimle gel.
Stay with us. Stay with us.
Bizimle kal.
Well, if he screws with us, we'll just let Whip finish what he started.
Bize kazık atarsa Koz'un başladığı işi bitirmesine izin veririz.
As a result, you will discover that you belong here... with us.
Nihayetinde kendin göreceksin ait olduğun yer burası, bizim yanımız.
You're coming with us.
Sen de geliyorsun.
She gonna finish the race with us?
Yarışın kalanında bizimle mi olacak?
I mean, with us.
Yani aramızda olanlar.
She's been with us since the beginning.
Başından beri bizimle.
Come out with us tonight.
Bizimle gel bu gece.
- And we don't have Jace, so... You're with us.
- Jace burada olmadığına göre sen bizimle geliyorsun.
Please come back with us.
Lütfen bizimle gel.
Come stay with us.
Bizimle yaşayın.
She wants to speak with us. Now.
Bizimle hemen konuşmak istiyor.
Well, he could have time-scattered himself like he did with us.
Kendini de bize yaptığı gibi zamana dağıtmış olabilir.
Some of us with huge muscles.
Bazılarımızın dev gibi kasları var.
Surely it's only fair that she knows something about... what was going on with you and us?
Aramızdaki ve seninle ilgili şeyleri... bilmesi adil değil mi?
But with me, we have people at the mosque that have worked over there, people with legal connections that can get us inside of that prison.
Ama benimle... Camide, orada çalışmış insanlar var bizi o hapishaneye sokabilecek yasal bağlantıları olan insanlar.
She's hanging out with Alison and Lydia and taking us all to the Roxy to mess with you.
Seninle uğraşmak için Alison ve Lydia'yla takılıyor ve hepimizi Roxy'ye götürüyor.
So are you with us or against us?
Bizimle misin yoksa bize karşı mısın?
And with super Max, we are faster, stronger, and have more endurance than the humans who would annihilate us.
Ve Süper Max ile daha hızlı, daha güçlü ve bizi yok edecek insanlardan daha dirençli olacağız.
- With me in studio right now, eyewitness to the bloodbath at the Max Rager headquarters, and what he is about to impart upon us, my friends, is going to confirm everything.
Buradan. - Şu anda benimle stüdyoda Max Rager merkezindeki katliamın görgü tanığı var ve bize söyleyeceği her şeyi arkadaşlarım doğrulayacak.
Recognize Skaikru as the 13th clan so we can go home and come up with a way for us to survive, all of us.
Skaikru'yu 13. kabile olarak tanı ve biz de evimize dönüp hayatta kalmamız için bir yol arayalım, hepimiz için.
No one wants the fat shame, and we all want everybody to be comfortable with our bodies, but, this movement to be comfortable with our bodies has made us comfortable with being sick. And that's a huge problem.
Kimse kilosundan utanmak istemez ve herkesin vücuduyla barışık olmasını isteriz fakat vücutlarımızla barışık olma akımı bizi hasta olmayla da barışık yapıyor ve bu büyük bir sorun.
He has rigged this entire place to explode with all of us in it.
Tüm bu yeri, içinde hepimizle birlikte havaya uçuracak şekilde donattı.
Let us begin with our daily reading.
Günlük okumamıza başlayalım.
Tried to convince me to go with him, just the two of us.
Beni onunla gitmem için ikna etmeye çalıştı, yalnızca ikimiz.
When you were in the hospital, the woman who attacked us came back with her partner.
Sen hastanedeyken, bize saldıran kadın, ortağıyla geri geldi.
I will see to it that you will get out with the rest of us.
Geri kalan hepimizi buradan çıkartabilirim.
I see a bunch of dudes with ak-47s who don't look a thing like us.
Bize hiç benzemeyen, ellerinde AK-47 olan birkaç adam görüyorum.
Uh, professor Hayden told us to speak with you?
Profesör Hayden, seninle konuşmamız için gönderdi bizi.
All thanks to synergy, for it provides us with low-hanging fruit.
Sadece sinerjini sayesinde başarıya kolayca ulaşıyoruz.
Look, you and us, we're all dealing with the same old crap.
Bizler de seninle aynı yolun yolcusuyuz.
Us fighting with each other is only giving him what he wants.
Bizim dövüşmemiz tam da onun istediği şey.
Oh, I wish there was another way to do it. I do. But now, with Valentine threatening to wipe us all out, we need to build our numbers.
Keşke başka yolu olsaydı ama Valentine hepimizi öldürmekle tehdit ederken nüfusumuzu artırmalıyız.
Does that come with any other new tricks that could break us out of here?
Buradan çıkmamızı sağlayacak yeni numaraların var mı?
Sara asked us to find any physical descriptions of the spear that might help us find it. She thinks Rip had it with him when he traveled to 1967.
Rip 1967'ye giderken yanında olduğunu düşünyüor.
Together, with Malcolm Merlyn, a former head of the League of Assassins, the three of us are going to locate the Spear of Destiny ; a mystical object which can rewrite reality itself.
Suikastçılar Birliği'nin eski lideri Malcom Merlyn'le birlikte üçümüz geleceği yeniden yazma gücüne sahip, sihirli bir nesne olan Kader Mızrağı'nı bulacağız.
I was explaining to Jefferson how you might be able to assist us with the, um...
Ben de Jefferson'a şey konusunda yardımcı olabileceğini anlatıyordum...
But if there's one thing my travels aboard the Waverider have taught me, it's that time often doesn't provide us with what we want. But it... it's quite adept at giving us what we need.
Ama Dalgagüdücü'deki seyahatlerim sırasında öğrendiğim bir şey varsa o da zamanın bize genellikle istediğimiz şeyi vermediğidi ama ihtiyaç duyduğumuz şeyi verme konusunda gayet becereikli olduğudur.
useful 59
ushna 19
use your brain 33
use it 260
use your words 42
use your imagination 74
use your head 124
use me 43
used to 118
use mine 46
ushna 19
use your brain 33
use it 260
use your words 42
use your imagination 74
use your head 124
use me 43
used to 118
use mine 46
us too 58
use it wisely 19
use the force 25
use your power 21
use your hands 17
use your legs 22
use them 48
used to be 136
use these 22
use that 67
use it wisely 19
use the force 25
use your power 21
use your hands 17
use your legs 22
use them 48
used to be 136
use these 22
use that 67