Worth Çeviri Türkçe
33,380 parallel translation
Isn't that worth taking a moment?
Bu bir saniye mutlu olmaya değmez mi?
This is what your country thought you were worth.
Ülkenin gözünde değerin bu kadar.
If you're smart, there's about three weeks'worth of Percocet there.
Eğer zeki davranırsa orada üç hafta yetecek kadar Percocet var.
The Director obviously thinks he and his team are worth saving, but...
Belli ki yönetici bu ekibin kurtarılamaya değer olacağını düşünüyor.
Well, lucky for me, a picture is worth a thousand snarky comments.
Ne de şanslıyım ki bir fotoğraf binlerce gıcık yoruma değer.
Is kryptonite really worth us being alone in this fight?
Kryptonite gerçekten bu davada yalnız savaşmamıza değer mi?
He's definitely worth a kidney.
Kesinlikle bir böbreğe değer biri.
I don't know, but it's worth going back to find out.
Bilmiyorum ama gidip bakmaya değer.
I know we've been operating under top secret on this program, but I think it's worth the risk.
Bu programda, çok gizli şekilde çalıştığımızı biliyorum ama bence riske değer.
She's the best criminal defense attorney in the city, worth every p...
Şehrin en iyi savunma avukatıdır. Her kuruşuna değer.
It was worth a try.
Denemeye değerdi.
Ride my friend's, but it's not worth the fight to own one, though.
Arkadaşımın motoruydu,... ama bir tane almak için bile hiç mücadele etmedim.
I'd find something else worth fighting for... and fight for that.
Uğruna savaşacak başka bir şey bulup onun için savaşırdım.
Well, actually, he now runs a tech company worth 7 billion.
Aslında şu anda 7 milyon dolarlık teknoloji şirketi sahibi.
Well, now, it was all worth it.
Şimdi, hepsine değdi.
Oh, well, that makes me feel much better'cause I was really going back and forth over whether they were worth the money.
- Şimdi rahatladım işte. Çünkü acaba verdiğim paraya değmedi mi diye kafamı kurcalıyordu.
You know, that's worth something.
Bunun bir değeri var.
It's got to be worth a go.
Denemeye değer.
[Nina] We can ask your local police to come in to see you but you can tell us if it's worth that while, how about that?
Yerel polisten sizinle görüşmesini isteyebiliriz ama bize söylemeniz bizim için çok önemli, ne dersiniz? Tamam.
What is victory worth to your, Hiro?
Senin için zaferin değeri ne, Hiro?
Oh, you try to give direction to a bunch of land apes who aren't worth the ping-pong balls stuck to their untalented asses!
Yeteneksiz kıçlarına sıkışan pin-pon toplarını haketmeyen arazi maymunlarına dikkat çekmeye çalışıyorsun!
$ 75 a month, but it's worth it.
Ayda 75 dolar ama buna değer.
Is it worth the risk to your son's health when only 0.1 percent of youth football players make it to the pros?
Çocuk futbol oyunlarının yalnızca yüzde 0.1'i profesyonel olabildiği hâlde, bunun için çocuğunun hayatını riske atmaya değer mi?
I mean, it's a great college essay, but it's not worth it.
Yani, harika bir üniversite denemesi vardı ama buna değmedi.
Not worth it.
Değmez.
A Belgian is selling a Canadian nine figures'worth of Mongolian mineral rights.
Belçikalının teki Kanada'ya ait dokuz figürlü Moğolistan'daki maden haklarını satıyor.
Is it worth it?
Buna değer mi?
Was it worth it?
Buna değer miydi?
You look at it and you'll find that I've invested 90 % of my own net worth in this mission.
Bir bakın. Şahsi net varlığımın yüzde 90'ını bu göreve yatırdığımı göreceksiniz.
It is to fight to give him something worth living for.
Ona yaşamaya değer bir hayat vermek.
And the person who put away Kevin Miller knows that it's worth it to let a drunk driver out, as long as it means keeping a murderer in.
Kevin Miller'ı içeri atan kişi biliyor ki bir katili içeride tutmak için sarhoş bir sürücüyü dışarı çıkarmak buna değer.
Yes, but it's worth it.
Evet, ama buna değer.
Because lost causes are worth dying for!
Çünki ümitsiz davalar, uğruna ölmeye değerdir! America!
Well I won't say it wasn't worth it cuz it wasn't.
Buna değmediğini söylemeyeceğim, çünkü değmedi.
It's worth more than $ 11 million every month.
Bu da ayda 11 milyon dolardan fazla para demek.
That's a swell idea, Harvey, but if I go into that prison and someone sees me, not only are we dead in the water, but Mike's life isn't worth shit.
Harika bir fikir Harvey ama eğer hapishaneye gidersem ve birileri beni görürse sadece planımız yatmakla kalmaz Mike'ın hayatını tehlikeye atmış oluruz.
We can go with financial planners for high net worth individuals.
Yüksek gelirli bireyler için finansal planlamacılara verebiliriz.
Dude, I don't give a shit what those douches say. Those shares aren't worth the tampons they're printed on.
O salakların ne dediği umurumda değil, o hisseler bir bok etmezler.
Oh, I hope it's a scam because I just heard you turned down a client whose investment firm is worth $ 2 billion.
Umarım yalandır çünkü yatırım şirketinin 2 milyar değerindeki bir müşteriyi reddettiğini duydum.
Well, I don't give a shit how much they're worth.
Değerinin ne kadar olduğu umurumda değil.
I just heard you turned down a client whose investment firm is worth $ 2 billion.
Yatırım şirketi 2 milyar değerindeki bir müşteriyi reddettiğini duydum.
Looks like I'm worth hiring after all.
Sonunda işe alınmaya değermişim gibi görünüyor.
Isn't it worth doing if there's even a 1 % chance that he is innocent?
Masum olma olasılığı çok küçük dahi olsa varsa, bunu yapmaya değmez mi?
But for what it's worth, you were there for me when the victim's father lashed out at me. And so, if you want to talk about it with someone,
Yani eğer konuşacak birilerine ihtiyacın olursa ben de senin için buradayım.
Oh, and for what it's worth, I didn't try to weasel out of your deal.
Bu arada anlaşmandan cayan ben değildim.
Whatever I owe Rumplestiltskin for, it is worth it.
Buna karşılık Rumplestiltskin'e verdiğim her şeye değdi.
But maybe that's worth it to you.
Ama belki de senin için tüm bunlara değiyordur.
You know how much that shit is worth?
Bu bokun ne kadar değerli olduğunu biliyor musun?
But it was all worth it.
Ama buna değerdi.
Is that worth the risk?
Bu riske değer mi?
But it's worth a try.
Ama denemeye değer.