English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ Y ] / You all do

You all do Çeviri Türkçe

30,313 parallel translation
That's all you got to do.
Yapman gereken tek şey bu.
All due respect, Jane... what do you consider your alternative?
Yanlış anlama ama, Jane... Başka alternatifin var mı sanıyorsun?
And we all know what you do when you get pissed off, don't we?
Ve sinirlendiğinde ne yaptığını biliyoruz öyle değil mi?
That's all you have to do.
Yapman gereken tek şey bu.
That's all you can do?
Yapabileceğin anca bu kadar mı?
What did you do with all that money?
- Tüm o parayla ne yaptın?
You've all got an hour detention and I've got things to do.
Hepiniz bir saat cezalısınız ve benim yapmam gereken şeyler var.
God, you keep saying how you're this prince, but all you do is stand around and ask stupid questions and get obvious things wrong!
Tanrım, nasıl prens olduğunu söyleyip duruyorsun ama tüm yaptığın etrafta durmak ve aptalca sorular sormak ve ortada olan şeyleri yanlış anlamak.
And we all just do what you say now, do we?
Şimdi sadece senin dediğini yapacağız, öyle mi?
And I don't know how to do it, and I don't know how to make my heart stop feeling like this, and I don't know how to stop the true feeling that you've all just been putting up with my stupidity and difference this whole time.
Ve nasıl yapıldığını bilmiyorum ve kalbim böyle hissetmeyi ne zaman kesecek bilmiyorum ve sizlerin aptallığıma ve farklılığıma katlandığınız düşüncesini nasıl keseceğimi bilmiyorum.
You've all got an hour detention and I've got things to do.
Bir saat eve gitme cezanız var ve benim de yapmam gereken işler var.
You've all got an hour's detention and I've got things to do.
Hepiniz bir saat cezalısınız ve benim yapacak işlerim var.
Where did you learn to do all this?
Tüm bunları nereden öğrendin?
So all you do is...
Tek yapman gereken şu...
Do you guys remember when Brianna used to run away all the time when she got upset?
- Siz çocuklar, Brianna nın tüm zamanı boyunca hangi yolları kullanacağını ve bunu planladığını biliyormusunuz?
Do you like me at all, or...
Beni hiç mi sevmiyorsun?
Do you see part of the city or all of the city?
Şehrin bir kısmını mı yoksa şehrin tamamını görüyor musunuz?
With all due respect, D'Amato, do you really think this is the best idea?
Saygıyla, D'Amato, bunun en iyi fikir olduğunu gerçekten düşünüyor musun?
Look, all we do here is... is we try and bring you the truth.
Bakın, burada tüm yaptığımız... size gerçeği getirmeye çalışmak.
All I've got to do is click my fingers and you're out of here.
Tek yapmam gereken parmaklarımı şıklatmak ve anında kapı dışarı edilirsin.
They'll do all that, you go in and sit down.
Tüm bunları halledecekler. İçeri girip oturun siz.
Do you, uh, live out here all the time?
Tüm hayatın boyunca burada mı yaşadın?
All I can do is apologize... and tell you that I will never... betray you like that again.
Tek yapabileceğim özür dileyip, bir daha bu şekilde sana ihanet etmemek.
Do you know how long it takes to count all the votes?
Tüm oyları saymanın ne kadar sürdüğünü biliyor muusn?
All you have to do is get in the car.
Tüm yapman gereken arabaya binmek.
[laughs] See how you can do it, Mr. Know-it-all.
Bakalım ne yapacaksın çokbilmiş.
Do you even have a plan for when this is all ready?
Ne zaman hazır olacağına dair bir planın var mı?
When you're peddling pharmaceuticals, do you give'em to all the dying children for free?
Tüm önemsiz ilaçlarınızı ölmekte olan çocuklara bedava veriyormusunuz?
Hey, what do you say we all go out for a drink after this, and have a nice chat?
Bu bittikten sonra içki içmeye gidip laflamaya ne dersiniz? Kim var?
All I wanna do is go to the ball, and you won't let me.
Tek istediğim baloya gidebilmek ama sen bana izin vermiyorsun.
And all you gotta do is tell me everything you know about this.
Ve tek yapman gereken bana bunu bildiğin her şeyi anlatmak.
How do you know all this?
Nereden biliyorsun bunları hepsini?
That's all I can do for you now.
Senin için yapabileceğim tek şey bu.
All you can do is grab on to whatever happiness you have left.
Senin tek yapabileceğin geride bıraktığın mutluluğa tutunmak.
- How do you know all this?
Bu kadar şeyi nasıl öğrendiniz?
By all means, you can be pleasant, but your players want to be told what to do.
Şüphe yok ki sevimli olabilirsin ama çalgıcıların ne yapmaları gerektiğini söylemeni bekler.
- And if they throw him out... - How do you know all this?
Bunları nasıl biliyorum?
Do you expect me to walk from all the way over there to just...
Buradan oraya kadar tüm yolu yürümemi mi bekliyorsunuz...
- How the hell did you do all that?
- Nasıl becerdin bu işi?
How do you hold all that information in your head, Mindy?
Onca bilgiyi kafanda nasıl tutuyorsun Mindy?
All I'm trying to do is help you.
Tek yapmaya çalıştığın size yardım etmek.
No one there to tell you what to do, no kids fighting all the time.
Ne yapman gerektiğini söyleyen kimsenin ve çocuk kavgalarının olmaması.
I've drugged all the concessions so you'll do what I say.
Herkes uyuşturucu verdim o yüzden her dediğimi yapacaksınız.
So what you do is, you think horrible shit about that person all day, so in case they cry, you can enjoy yourself.
Yapacağınız şey, bütün gün o kişi hakkında kötü şeyler düşünmektir. Böylece ağlarsa, bundan keyif alabilirsiniz.
And all you got to do is give it up to Jesus, playboy.
Tek yapman gereken her şeyi İsa'ya havale etmek zampara.
You do this for you, you do this for your team, or you don't do it at all.
Bunu kendin için yaparsın, takımın için yaparsın veya hiç yapmazsın.
Ryan, what do you think Julia does all day?
Ryan, tüm gün Julia'nın ne yaptığını sanıyorsun?
Do you really think she could be doing all of this?
Tüm bunları onun yaptığına cidden inanıyor musun?
Look, if you're gonna do these videos, You got to do them all the way.
Bu videoları yapacaksan sonuna kadar gitmen gerek.
All you had to do was say, " Hey, Jimmy, this might be the last time I get to see you.
Tek yapman gereken "Jimmy..." "... bu seni son görüşüm olabilir... "
- Before you do, I just want to say I didn't mean to put it all on you earlier.
- Sabah her şeyi senin üzerine yıkmak istememiştim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]