You believe it Çeviri Türkçe
11,141 parallel translation
Can you believe it?
Buna inanabiliyor musun?
54! Can you believe it?
54 olduğuma inanabiliyor musun?
54 years old, can you believe it, sweetie?
- 54 yıl, buna inanabiliyor musun, tatlım?
I don't care whether you believe it or not.
- İnanıp inanmaman umurumda değil.
- ♪ But time and too much don't belong ♪ - And... and you believe it because you need to believe it.
Ve inanırsın, çünkü inanman gerekir.
My God. Mom, can you believe it?
Aman Tanrım anne inanabiliyor musun?
Would you believe it if I say it's not true?
- Doğru değil desem inanacak mısınız?
Can you believe it?
Sonunda! Buna inanabiliyor musun?
You believe it is better to kill than to die?
Öldürmenin ölmekten daha mı iyi olduğuna inanıyorsun?
Would you believe it? Actual dentistry tools.
- İnanamıyorum hepsi gerçek dişçi aletleri.
It's hard to believe that two complete strangers can give you the greatest gift of your life.
İki yabancının size hayatınızın en güzel hediyesini vermesi çok garip bir şey.
If you say you can handle it, I believe you.
Eğer onunla başa çıkabileceğini söylüyorsan sana inanıyorum.
You've killed people. I know that. But I don't believe it was your fault.
İnsanları öldürdüğünü biliyorum ama senin hatan olduğuna inanmıyorum.
It's what you choose to believe because it's easier than having hope.
İnanmayı seçtiğin şey bu çünkü umut etmekten daha kolay geliyor sana.
You chose to believe that to make it easier to betray her.
İşleri kolaylaştırmak için ona ihanet etmeyi seçtin.
It doesn't matter what you believe.
Neye inandığının bir önemi yok.
It feels like you don't believe in me.
Sanki bana inanmıyor gibisin.
It doesn't matter what you believe.
Senin neye inandığının bir önemi yok.
Believe it or not, I was trying to protect you from the consequences.
İster inanın, ister inanmayın ama sizi olacaklardan korumaya çalışıyordum.
I have to say, Mr. Zane, I find it hard to believe that in two days you've found out enough to know you need an expedited trial, let alone care about these people at all.
Kabul etmeliyim ki, Mr. Zane, bırakın bu insanları önemsemeyi iki günde davayı hızlandıracak kadar bilgi sahibi olduğunuza inanmakta güçlük çekiyorum.
You said it was him. I believe you.
Sen o olduğunu söyledin, sana inanıyorum.
You have to read it and believe it
Sadece gerçeği okumak ve ona inanmak zorundayız. - Odelle...
I think you do believe in those delusions and it's time someone cured you of them.
Bence sen bu yanılgılara inanıyorsun. Ve onlardan birinin seni tedavi etmesinin zamanı geldi.
You're not gonna believe it, but I play a scientist.
İnanmayacaksın ama bilim adamını oynuyorum.
Can you believe how gorgeous it is outside?
Şu kısmı benim kangol şapkamla aynı desen.
Mike, if you slip up, if I catch even a whiff of relapse... and believe, brother, I know what it smells like... you're done, man.
Mike, eğer yukarı kayarsan eğer seni relapse den bir nefes bile alırken yakalrsam ve inan kardeşim nasıl koktuğunu biliyorum... bitersin, adamım.
It's not hard to imagine that they will come to believe that you yourselves are the cause.
Buna sizin sebep olduğunuza inanmalarını hayal etmek zor değil
If you believe the CIA, it's tied to Ukrainian nationalists.
CIA'e inanırsak, Ukrayna milliyetçileriyle bağlantılı.
You can believe it or not.
İster inan ister inanma.
Only personnel assigned to DITU have access to it, and you'll never believe who that is.
Sadece DÖTB ile görevli personelin erişim izni var ve kimin görevli olduğuna asla inanmayacaksın.
But you let them believe it.
Ama inanmalarına izin verdin.
I am... sorry it took me this long to believe you.
Özür dilerim. Sana inanmam uzun zaman aldı.
I can't believe I'm agreeing with you, but it's worth a shot.
Aynı fikirde olduğumuza inanamıyorum ama denemeye değer.
I believe it is time for me to share something with you myself.
Sanırım kendimle ilgili bir şeyi sizlerle paylaşma zamanı geldi.
If you really believe it's me and not him, then why don't I just let go of this trigger?
Eğer onun değil de benim olduğuma inanıyorsanız neden fünyeyi bırakmıyorum?
You may, but I believe all you need to know is that it wasn't Mr. Baynes or your Colonel Wegener.
Tabii ki, fakat bilmeniz gereken yalnızca Bay Baynes veya sizin tabirinizle Albay Wegener için olmadığı.
Truthfully, I'd believe you if you hadn't sacrificed the only heir to it.
Açıkçası sana inanırdım, tabii yaşayan tek mirası feda etmeseydin.
They left them..... so that I could go to the attic, so that you would believe all of this, except it's all a fucking lie!
Bu yalanlar dışında her şeye inanıyorsunuz!
- If you can believe it.
- Buna inanabiliyorsanız.
I can't believe it's really you.
Gerçekten sen olduğuna inanamıyorum.
You can believe it or not, but I'm telling you I didn't do anything.
İster inan ister inanma ama ben yapmadım diyorum.
Huh? I don't even know how they keep it all straight, seeing as they don't believe you.
Sana inanmadıkları hâlde nasıl böyle konuşuyorlar anlamıyorum?
While I doubt he'd have the gall to attack you directly, I believe he might try and find someone else to do it, namely Niklaus.
Her ne kadar doğrudan sana saldıracak cesareti olduğundan süphe etsem de bunu yapması için başka birini bulmaya çalışacağına inanıyorum. özellikle de Niklaus.
Believe it or not, you and DeMarco haven't instilled me with much trust.
- İster inan ister inanma, sen ve Demarco bana fazla güven vermiyorsunuz.
So you better believe I don't care if it blows up, because I'll just be ice floating through space, like a comet.
Patlamasının umurumda olmadığını söylediğimde inansan iyi olur çünkü ben uzay boyunca uçan bir buz olacağım kuyruklu yıldız gibi.
It was just easier to believe that you killed him for his book than believe that he just died for nothing.
Boş yere öldüğüne inanmaktansa onu kitabı yüzünden senin öldürdüğüne inanmak daha kolay geldi.
I believe it was Benjamin Franklin who said : " You have reached the end of your free trial membership - What a wise man.
Galiba Benjamin Franklin şöyle demişti : ücretsiz deneme üyeliğiniz sona erdi. "
And I wanted it so badly that I made myself believe you were it.
Aradığım şeyin sen olduğuna kendimi inandırmayı çok istedim.
Can't believe you have so many names for it.
Ne çok ismi varmış.
And although you probably don't believe it...
Belki inanmayacaksın ama...
You'll know when it's time, believe me.
- Zamanı geldiğinde anlayacaksın, inan bana.
you believed in me 17
you believe me 173
you believe me now 30
you believe that shit 17
you believe in god 37
you believe that 210
you believe her 37
you believe him 94
you believe 44
you believe this guy 27
you believe me 173
you believe me now 30
you believe that shit 17
you believe in god 37
you believe that 210
you believe her 37
you believe him 94
you believe 44
you believe this guy 27
you believe this 43
believe it or not 781
believe it 172
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
believe it or not 781
believe it 172
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's cold 680
it is good 116
it's warm 139
it's over 4654
it's ok 4874
it's okay 22028
itchy 49
itis 22
italy 247
it's me 10254
it is good 116
it's warm 139
it's over 4654
it's ok 4874
it's okay 22028
itchy 49
itis 22
italy 247
it's me 10254
italian 217
it was 5878
it's all right 8832
it's not 5855
itch 25
itself 24
it's about damn time 34
items 25
it's a boy 347
it's cool 1584
it was 5878
it's all right 8832
it's not 5855
itch 25
itself 24
it's about damn time 34
items 25
it's a boy 347
it's cool 1584