You must remember Çeviri Türkçe
550 parallel translation
You must remember.
Hatırlamalısın.
Excuse me, sir, but you must remember to address me as Ruggles, sir, and not as Colonel or as Bill or as Mr Ruggles, as you've been doing, sir.
Affedersiniz, efendim ama bana Ruggles diye hitap etmelisiniz. Albay, Bill ya da Bay Ruggles diye değil, efendim.
I don't blame you, but you must remember, this is a weird country.
Sizi suçlamıyorum ama unutmayın, burası tuhaf bir yer.
You must remember, I'm not a colonel's daughter just out of the convent.
Unutma, ben manastırdan yeni çıkmış albay kızı değilim.
Well, then you must remember this, our old lobby.
O halde burayı hatırlarsınız, eski lobimiz.
You must remember your duties as hostess.
Ev sahibesi olarak görevlerini unutma.
You must remember that your Mama is often ill and tired.
Unutmamalısınki annen sık sık hastalanıyor.
If these aren't up to my usual standards... ... you must remember I'm slightly out of practice.
Eğer bunlar benim genel standartlarımın üzerinde değilse, bir süredir pratik yapmadığımı hatırlamalısınız.
You must remember it's only a few hours since Father was taken out of England by force.
Sadece bir kaç saat önce babamın İngiltere'den zorla getirildiğini unutmayın.
You must remember that life at Manderley... is the only thing that interests anybody down here.
Buradaki herkesi ilgilendiren tek şey Manderley'deki yaşamdır, bunu unutmamalısın.
You must remember this
Bunu unutmamalısın
- But you must remember our guests.
- Konuklarımızı unutmamalısın.
But my expenses are great, and you must remember that many who can pay are waiting to study with me.
Ama harcamalarım çok. Benimle çalışmak isteyen ve para ödeyebilecek çok kişi var unutma.
Now, all of you must remember the cards that you've selected.
Şimdi tüm yapmanız gereken seçtiğiniz kartları hatırlamak.
You must remember.
Hatırlaman gerekiyor.
You must remember her!
- Onu hatırlamalısın!
Jean, it may be hard right now, but you must remember that they are still Frenchmen who believe in the things we believe in.
Jean, şu an inanması çok zor ama hâlâ bizimle aynı şeylere inanan Fransızların olduğunu unutmamalısın.
I can get as far as this, then I can't remember what I do next. You must remember.
Şuraya kadar gelebiliyorum, sonrasında hangi hareketi yaptığımı hatırlayamıyorum.
After all, Mother, you must remember Ellen didn't expect us.
Anne ne de olsa Ellen'in gelmemizi beklemediğini unutmamalısın.
You must remember that Quinton isn't just the prosecutor.
Quinton'un yalnızca savcı olmadığını aklından çıkarma.
- Well, you must remember, they're primitive people... and like, like children.
- Şey, aklında tut ki, onlar ilkel insanlar... ve çocuk gibiler.
- You must remember something.
- Muhakkak bi'şeyler hatırlıyorsundur.
Well, you must remember, Mr. McNeal... that another political party was in power at that time.
Şey, anımsamanız gerekir, Bay McNeal, o sırada bir başka parti iktidardaydı.
You see, you must remember that the keynote to your attitude is... defiance toward your mother.
Şunu unutmamalısın ki, tavrının esas nedeni... annene karşı koyman.
" Oh, when you feel downhearted You must remember this
Moralin bozulduğunda Bunu anımsa
You must remember those words.
Bu kelimeleri aklında tutmalısın.
To understand Mr. Emery, you must remember he was an American.
Bay Emery'yi anlamak için Amerikalı olduğunu unutmamak lazım.
But you must remember that I am just a pawn.
Ama benim bir maşa olduğumu unutmayın.
You must remember his constant anxiety... about that unfortunate young man, his brother.
O talihsiz genç adam yüzünden sürekli kaygılı olduğunu unutmamalısın. Kardeşi.
- You must remember asking me
- Benide çağırdın, unuttunmu?
What is it you must remember?
Hatırlamanız gereken nedir?
And while you sleep, your subconscious will provide the answer, and you will cry out what it is that you must remember.
Ve siz uykudayken, bilinçaltınız cevabı verecek. Ve hatırlamanız gereken şeyi haykıracaksınız.
You must remember me.
Hatırlaman gerek.
But, Mrs. Anna, you must remember... that you have been a very difficult woman... and much more difficult than generality. "
Ama, Bayan Anna, şunu unutma ki sen çok zor bir kadındın çoğu kadından çok daha zor. "
You must remember. I gave you $ 400 for it.
- Hatırlayın, Size 400 dolar verdim bunun için
- You must remember to keep them closed.
- Kapalı tutmayı unutmamalısınız.
You can do it much better than I can... and remember, we must not spoil Millicent's dinner.
Sen sür. Benden daha iyi sürersin. Unutma, Millicent'in yemeğini mahvetmemeliyiz.
Now remember, you must get him to Mr. Lorry's by 8 : 00.
Şimdi unutma, O'nu Bay Lorry'e saat 08 : 00'de teslim edeceksin.
You sure must remember me.
Beni mutlaka hatırlıyor olmalısınız.
You must be mad, don't you remember who I am?
Delirmiş olmalısın, kim olduğumu hatırlamıyor musun?
His mind was made up. You must always remember that, Ethne... for the sake of his memory and for your own happiness.
Onun hatırına ve kendi mutluluğun için... bunu asla aklından çıkarmamalısın Ethne.
Remember always, to a djinni, you must tell the truth.
Unutma, bir cine daima doğruyu söylemelisin.
It must have been terrible for you to prefer to think you murdered Edwardes rather than remember what happened long ago.
Bu, olanları hatırlamaktansa onu öldürdüğünü düşünmene... -... neden oluyorsa gerçekten çok kötü bir şey olmalı. - Yeter.
And in the morning and the years after, you'll only remember it as a dream, and it'll die, as all dreams must die at waking.
Sabah olunca ve gelecek yıllarda bunu sadece bir rüya olarak hatırlayacaksın. Uyandığında sona eren tüm rüyalar gibi bu da sona erecek.
Folks, I must ask you to remember that this exhibit is being presented... solely in the interest of education and science.
Millet, sizden bu gösterinin sadece eğitim ve bilimin çıkarına sunulduğunu unutmamanızı istemeliyim.
You must remember.
Yazıyor zaten.
If you don't remember the face, you must've heard the name... Norma Desmond?
Yüzü hatırlamıyorsan adını hatırlarsın.
Remember, every man in the audience must believe you sing for him alone.
Unutmayın, her seyirci sadece onun için şarkı söylediğinize inanmalı.
You said she must have looked like heaven's youngest angel, remember?
"Herhalde cennetteki en genç meleğe benziyordu" demiştin, hatırlıyor musun?
Above all, remember you must be cavalier, dashing!
Her şeyden önce atılgan bir şövalye olmalısın!
Remember, my sweet, that you must be wife to the next Pharaoh, that you're going to be mine, all mine, like my dog or my horse or my falcon. Only I will love you more, and trust you less.
Unutma tatlım, sen gelecek firavunun eşi olmak zorundasın, yani benim olacaksın, tümüyle köpeğim ve şahinim gibi, seni daha çok seveceğim ama daha az güveneceğim.
you must be tired 132
you mustn't 153
you mustn't worry 18
you must be careful 40
you must be joking 157
you must be busy 17
you must be proud 26
you must have 63
you must understand 119
you must be kidding 67
you mustn't 153
you mustn't worry 18
you must be careful 40
you must be joking 157
you must be busy 17
you must be proud 26
you must have 63
you must understand 119
you must be kidding 67