Açıklayacağım Çeviri İngilizce
1,820 parallel translation
- Peki o halde ne? - Hemen açıklayacağım, tamam mı?
- I'll explain in a second.
İsa'ya nasıl açıklayacağım bunu?
How am I gonna explain that to Jesus? !
Bunu aradan hemen sonra açıklayacağım.
I'll explain right after this break.
Bu yüzde Los Angeles'a gidip, programa çıkıp, vitrindeki herşeyin fiyatlarını bilip, onun benimle gurur duymasını sağlayacağım ve daha sonra kim olduğumu açıklayacağım.
So now I'm gonna go to L.A., be on the show, win the Showcase Showdown, make him proud of me, and then tell him who I am.
Gerçek şu ki, dünyaya nasıl açıklayacağımı bilmiyordum ve daha önemlisi ölen o adamların aileleriydi.
The truth is, I didn't know how to explain to the world and more importantly, the families of the men who died.
Bunu anneme nasıl açıklayacağım?
How am i gonna explain this to my mother?
Sonra her şeyi açıklayacağım.
Then I Will explain everything.
Sana açıklayacağım.
I Will explain.
Sana açıklayacağım.
I Will explain to you. Come.
Bugün belediye başkanlığına adaylığımı açıklayacağım.
You know today's the day I announce my candidacy for mayor.
Bu harcamaları Hector'a nasıl açıklayacağım?
Come on, how am I supposed to justify these expenses to Hector?
- Bütün salaklıkları açıklayacağım.
- you've ever done up in this office.
Ona bunu doğru zamanda açıklayacağım.
I will tell her at the right time.
- Bir yürüyüşe çıkalım, açıklayacağım.
- Let's take a walk. I'll explain.
Bunu nasıl açıklayacağımı bilemiyorum.
How do I explain this?
Nasıl açıklayacağımı bilmiyorum. Sadece onlardan biri olmak istedim.
I don't know how to explain it, it's just I wanted to be a part of them.
Size her şeyi açıklayacağım.
I'll explain everything.
Onu bıraktığımı açıklayacağım.
I'm gonna announce that I'm freeing her.
Her şeyi basın toplantısında açıklayacağım.
I will explain everything at the press conference.
Bir gün sana, bunun tam olarak ne anlama geldiğini açıklayacağım.
One day, I'll have to explain to you what that means exactly.
Sana bir şey açıklayacağım.
I'm going to explain something to you, Enzo.
Bir dakika içinde açıklayacağım.
I'll explain in a minute.
Bu sabah ona gideceğim, ve herşeyi açıklayacağım.
I will ride with her this morning and explain everything.
- Her şeyi açıklayacağım.
- I'll explain everything.
- Açıklayacağım...
- I will explain...
Bi'dakika sonra açıklayacağım.
I'll explain in a minute...
Her kategoriyi, yarışma günlerinden iki gün önce hepinizin önünde açıklayacağım.
I'll announce the category two days in advance of each competition day in front of all of you.
Bildiğim her şeyi açıklayacağım, ama şu anda yapmam gereken bir iş var.
I'll explain everything I know, but right now I have work to do.
Durumu açıklayacağım.
I'll explain.
Gel her şeyi açıklayacağım.
Come in, I'll explain everything.
Aman Allah'ım.. Bunu ona nasıl açıklayacağım..
Oh God.. how do I explain it to her..
Onlara her şeyi açıklayacağımı söyle.
Tell them what I would tell them.
Ondan sonra her şeyi açıklayacağım.
I'll explain everything later.
Ne olduğunu nasıl açıklayacağım peki?
How do I explain what happened?
Yolda açıklayacağım.
I'll explain it to you on the way.
Evlat, annen ve küçük annen dışarıdayken, sana gizli, karanlık bir aile sırrını açıklayacağım.
Son, while your mother and little mother are out, I'm gonna let you in on a deep, dark family secret.
Ve bunu bugün açıklayacağım.
And I'ma let it out tonight.
Burada, Johannesburg'ta açıklayacağım.
I'ma let it out, here, in Johannesburg.
Bunu nasıl açıklayacağım?
How am I going to explain this?
Evet, her şeyi açıklayacağım.
Yes, I'll reveal everything.
Her şeyi açıklayacağım ama bana uygun ortamı hazırlaman gerekli.
I'll reveal everything, but you need to create an opportunity.
Sonra açıklayacağım.
I'll explain later.
Detektif Mackey detayları getirir getirmez her şeyi açıklayacağım.
I'll explain it all. As soon as Detective Mackey gets back to us with the details.
Meksika'da sana her şeyi açıklayacağımı söylemiştim.
Back in Mexico, I promised to explain everything.
Bunu raporumda nasıl açıklayacağım...
A way to explain that in my report...
Onları açıklayacağım.
I will explain them.
Açıklayacağım, söz veriyorum.
I will explain, i promise.
- Açıklayacağım.
- I'll explain it to you.
- Evet, öyleydi. Açıklayacağım.
I'll explain.
Bunu, nasıl açıklayacağını merak ediyorum.
I'm just curious how you would explain that.
Açılır pencerelere bile tıklayacağım.
* * * * * * * *