English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ B ] / Blacksmith

Blacksmith Çeviri İngilizce

599 parallel translation
"Pierre'den ne haber, demircinin oğlu olan?"
What about Pierre, the blacksmith's son?
Kurnaz demirci Mimir şöyle konuştu : " Siegfried, Kral Siegmund'un oğlu, evine Xanten'e dön.
Thus spoke Mime, the artful blacksmith : " Siegfried, son of King
Demirciyim, Majesteleri.
I am a blacksmith, Your Majesty.
İyi bir demirci misin peki?
Are you a good blacksmith?
Babam da demirciydi. Onun babası da demirciymiş.
My father was a blacksmith before me, and his father was before him.
Şimdi, Onbaşı, demirciyi bul ve buraya getir.
Now, Corporal, find your blacksmith and fetch him here. Yes, sir.
- Doğrusunu istersen bu yatağın senden önceki sahibi bir demirciydi.
No no, I'll tell you what. The last guy that had that bunk was a blacksmith
Ben demirciyim.
I am blacksmith.
- Nalbantsın, değil mi?
- You're a blacksmith, aren't you?
eğer nalbant olmak istiyorsa, demir ocağında çalışır.
If he wants to be a blacksmith, he works in the forge.
Gidip bak bakalım nalbant işi bitmiş mi?
Go and see if the blacksmith's done with our horses.
Ve sen onu aşağıdaki demirciye götürüp...,... onu bileğindeki şu saçma şeyden kurtaracaksın.
And you're going to drive him down to Tim, the blacksmith, and have those preposterous contraptions removed from his wrists.
- Demirciye ne diyeceğim?
- What'll I tell the blacksmith?
- Demirci dükkanı çok uzakta mı?
- Is the blacksmith's shop very far?
O tonton bir demirci.. ... ama kelepçeler üzerinde çok deneyimi olduğundan emin değilim.
He's a darling blacksmith, only I'm not sure how much experience he's had with handcuffs.
Demirci 3 km. geride kaldı.
The blacksmith shop is two miles back.
Şimdi çok daha iyi bir oyun oynayacağız nalbant oyunu.
And now we'll play an even better game, the blacksmith game.
Seninle nalbant oyunu oynamak istemiyorum.
I don't want to play blacksmith with you.
Ben bir demirci değilim.
I'm not a blacksmith.
37 yıldır nalbandım.
I've been a blacksmith for 37 years.
Babam da, onun babası da nalbanttı.
My father was a blacksmith and his before him.
Ablamla efendim, Bayan Gargery, demirci Joe Gargery'nin karısı.
With my sister, sir. Mrs. Joe Gargery, wife of Joe Gargery the blacksmith.
Demek demirci, ha?
Blacksmith, eh?
Bir demircinin karısı olmak zaten zorken bir de sana annelik yapıyorum.
It's bad enough being a blacksmith's wife without being your mother.
- Demirciyi görmek istiyorum.
- I want the blacksmith.
Gördüğüm gibi demirci... bunlarla hemen halledilmesi gereken bir sorunumuz var.
Blacksmith, we've had an accident with these. They're wanted for immediate service.
Demircinin evinden biraz yemek çaldım. Karşıdaki köyden.
I took some food from the blacksmith near the village over yonder.
Demek demirci sensin?
Oh, so you're the blacksmith, are you?
O gece yatağıma yattıktan uzun süre sonra bile Estella'yı... ve onun basit bir demirci olan Joe'yu nasıl sıradan biri gibi göreceğini düşündüm.
Long after I had gone to bed that night, I thought of Estella, and how common she would consider Joe, a mere blacksmith.
Böylece demircideki çıraklık dönemin başlıyor, değil mi?
And you start your apprenticeship with the blacksmith, do you not?
Çocukluğum sona ermiş... ve bir demirci olarak hayatım başlamıştı.
My boyhood had ended and my life as a blacksmith began.
Joseph ya da Joe Gargery denilen demirci sen misin? Evet efendim.
Are you the blacksmith by name Joseph, or Joe, Gargery?
Bir demirci tarafından büyütüldüğüm için... görgüde bir hata edince beni uyarırsan... sana büyük minnettarlık duyarım.
As I've been brought up a blacksmith, I'd take it as a kindness if you'd give me a hint when I go wrong in my manners.
- Bana sırf demirci Joe olarak bakarsan... o kadar da kusur görmeyeceksin.
You won't find half so much fault with me if you think of me as Joe the blacksmith.
Ama yarın, mutlu olacağım nalbant at nalından bahsedince.
Now, tomorrow I'll be glad if a blacksmith asks me to shoe a horse.
Onu kasabadaki demirciden kiraladım.
Rented him in town from the blacksmith.
Torrey nalbanta gitmek istiyorum, ama Joe tek başıma gitmememi söylüyor.
Torrey, I want to go to the blacksmith's, but Joe says we shouldn't go alone.
Benimle bir saat içinde demircide buluşun.
Meet me in an hour at the blacksmith's shop.
# Yorulmak nedir bilmez hiç
The village blacksmith is hard at work
benim demirci.
- Hammer, my blacksmith.
Çilingire gidip el ve ayaklarındaki zincirleri kırdı.
He went to the blacksmith shop, cut off his handcuffs and leg irons.
Goujet, demirci.
That's Goujet, the blacksmith.
Demirci mi?
Blacksmith?
- Demircinin adı ne?
What's the blacksmith's name?
Bir demirci ve çatı tamircisi arasında, çatı tamircisini seçtin!
Between a blacksmith and a roofer, you chose the roofer!
Demirci.
Blacksmith.
Perth, demirciydi, etrafında durmadan uçuşan kıvılcımların arasında yaşardı.
Perth, the blacksmith, lived amidst thick, hovering flights of sparks.
Demirci sana bir görev veriyorum.
Blacksmith... I set ye a task.
Genç bir demirci çocuk... tartışma sırasında bir Alman'ı öldürmüştü.
A young blacksmith, he killed a German during a brawl.
- Ben nalbandi yollarim.
- I'll send the blacksmith out.
Bay MacTavis, demirci.
Mr. MacTavis the blacksmith.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]