Diye bağırdım Çeviri İngilizce
340 parallel translation
Bayım tüm gücünüzle eğeri tutun diye bağırdım
I says, "You gotta keep your strength up, sir," I says.
Silahımı çektim ve üç kez kımıldama diye bağırdım.
I pulled out my gun, and I called halt three times.
Bunu duymamla, hiç soyunmadan suya atlamam bir oldu. "Gel ardımdan." diye bağırdım Sezar'a.
Upon the word, accoutered as I was, I plunged in and bade him follow, so indeed he did.
"Teyzen Lila bunu bitirmek için bütün gece çalıştı," diye bağırdım.
"Your Aunt Lila worked all night to finish this," I cried.
Ona güldüm ve Johnny kes şunu diye bağırdım.
And I laughed at him, and said, "Johnny, stop it."
"Evet!" diye bağırdım.
I shout : "Yes I do!"
"Denize adam düştü!" diye bağırdım.
I called, "Man overboard, man overboard."
Ben badem çiçeği var diye bağırdım.
I shouted that the almonds have blossomed.
Lanet katiller diye bağırdım.
I screamed bloody murder.
Sonra ben yardım diye bağırdım
Then I shouted for help
Yıllarca "Yaşasın erdem" diye bağırdım. Sonra da teslim oldum.
For years I yelled "Long live virtue!" with the rest of them, and they got me
Yaşasın adalet! Ben de yaşasın adalet diye bağırdım!
He told me that I'm free and I've shouted'Long live justice.'to him.
Arabadan "Peterson'ları iptal edin." diye bağırdım.
I just yelled, "cancel Peterson."
"Sen ne yapıyorsun?" "Ben burada yaşıyorum." diye bağırdım.
I say : "The hell are you doing! I live here!"
"Hayır Tanrım, bunu yapamazsın, diye bağırdım!"
" I cried,'No, God, it can't be.'
- Diye bağırdım
- I cried
"Yiyecek bulmalıyım", diye bağırdı Big Jim.
"I must have food!" yelled Big Jim.
Eğer değilse, taziyede neden "Uzak durması için uyardım." diye bağırdın?
If not, why did you shout at the wake that you'd warned him to stay away?
Bunu başka biri yapmış olsaydı suratına "cahil" diye bağırırdım.
If anyone else did it, I would shout, "ignorant swine!"
- Sanırım biri Pat diye bağırdı.
- I think somebody's yelling "Pat."
Konuşması bittiğinde, benim birkaç adamım salonun alt ucundan başlıklarını havaya fırlattılar ve on kişi kadar, "Tanrı Kral Richard'ı korusun!" diye bağırdı.
When he had done, some followers of mine own... at lower end of the hall, hurled up their caps... and some 10 voices cried, "God save King Richard!"
Ve çocuğun "Seni öldüreceğim" diye bağırdığını duymuş.
And he heard the kid yell out "I'm gonna kill ya."
Gerçekten çocuğun bunu tüm komşular duyabilsin diye böyle avazı çıktığınca bağırdığını mı düşünüyorsun?
Do you really think the boy'd shout it out so the whole neighbourhood could hear?
Yıldırımı duyamıyorum diye bağırdı.
He screamed he couldn't hear the thunder.
Bir çocuk "onlar benim" diye bağırdı. Dövüştük, ben kazandım.
Then some kid yells, "Them's my shoes!" So we fight.
- Bay Binkley yardım edin diye bağırdı...
Let me have it, please.
"Sabrım tükendi!" diye bağırdı.
"I've lost patience!" he cried.
Salı günü "Katil ABD" diye bağırdığımızda bize verebildikleri tek cevap "Katil Kızıl Muhafızlar" demek oldu.
When we screamed "US killers", all they could answer was, Red Guard killers.
Kamp sorumlusu hesapta kıyıya fazla yakın seyrettik diye kapımıza dayandı ve bağırıp çağırdı.
He claims we were too close to shore. He yelled at us for nothing.
Bir şey söylemeye ya da dokunmaya çalışsaydım eminim "rahat bırak beni" diye bağırırdı.
If I'd tried to touch her or said a word, she'd have cried,'Leave me alone.'
"Ben Rusum!" diye bağırdı. Ama nasıl bileyim?
He shouted, "I'm Russian!" But how was I to know?
Sen hep : "Sen benim kralım değilsin!" diye bağırırdın.
You were always hollering, "You're not the king of me!"
Neden "kay" diye bağırdığını anlayamamıştım.
I couldn't figure out why you kept yelling "slide".
"Ne yaptım ki ben, neden" diye bağırırdım.
I used to say, " Why?
Ona baktı ve, "Tanrım! Durumun bu kadar mı kötü?" diye bağırdı.
And he looked at that and he says, "God, am I hit that bad?"
Gitmek istemiyordum, bu yüzden bana bağırdın bana "Seni domuz, bin şu tranvaya!" diye bağırdın.
I'm not about to go, so you yell at me...
İstediğimi yiyemiyorum giyemiyorum, saçlarımı ve tırnaklarımı istediğim gibi kullanamıyorum! Dün gece tartıştık yine. "Dinle!" diye bağırdım.
"Friends, respected clients, and future developers, we are, indeed, honored that you could be present for this formal announcement of our luxurious, new Oceana Marina."
Bunu Bay Button'un kafasına koyacağım, sen kulağına "böö" diye bağırdığında... bununla birlikte havaya zıplayacak.
I'm going to put it on Mr. Button's head, so when you say "boo" into his ear... he'll jump up with it on.
Sırf'Çok yaşa Stalin'diye bağırdığım için mi hapsedildim?
Was I imprisoned just because I shouted "Long live Stalin and World revolution"?
Birlikte olduğum ilk erkek "mamma" diye bağırdığında sandım ki annesi içeri girdi.
The first time a man shouted'Mamma'... I thought his mother had come in.
Ve gerçekten üzgünüm önceden etrafında dönüp sana "Bakın, bakın, bakın" diye bağırdığım için.
And I'm real sorry I got so crazy before walking around you going, "Well, well, well."
Hepsi "beni arzula, ben bayağıyım" diye bağırdı.
They started yelling, "Take me, I'm trash!"
Bayan Tobias, tilt makinesinin üzerindeyken hiç "İmdat" ya da "Tecavüz var" diye bağırdınız mı?
Miss Tobias, while you were on the pinball machine, did you at any time cry "Help" or "Rape"?
Polislerin elinden onu kurtarmadım diye bana pısırık diye bağırdı.
She called me a wimp,'cause I couldn't save her from those cops.
diye bağırdı, sonra da sırtüstü yere serildi, ayağı siperde sıkışmış bir vaziyette şöyle bağırdı : " Buradayım Hans!
'he cried, then he lay on his back, stuck his foot over the top of the trench and shouted,'Over here, Fritz!
"bravo" diye bağırdın mı? Tamam, şey, adil bir kavgada çivilemek nasıl olur?
Oh, Bud, you drive me crazy.
Gidip toplayalım. " diye bağırdı.
Let's go collect some. "
Julio Sierra'nın adını andığım an birden çıldırdı ve "seni öldüreceğim pislik herif" diye bağırmaya başladı.
I no sooner say the words "Julio Sierra" to Tony and he goes crazy. He starts screaming at me, "I'll kill you!" Or words to that effect.
"Önünde" diye bağırdığımı duymadın mı?
Didn't you hear me yell "Fore"?
Onlara seni o gece marketten kaçarken bulduğumu ve arkandan tezgahtarın "hırsız" diye bağırdığını anlatırım.
TELL THEM ABOUT HOW I PICKED YOU UP RUNNING THAT NIGHT OUTSIDE THE STOP AND GO WHEN THE OWNER WAS YELLING ABOUT HOW HE GOT ROBBED.
Donuk bir yüz ifadesiyle ve bir çift korkunç kulakla... doğmuş olduğu gerçeğine rağmen... yangınla savaşmakla kalmayıp daha ünlü ve başarılı bir itfaiyecinin... yani benim yardımımla, onun pençesinden, tekme atıp bağıran... ve tırnaklarını kırdık diye... muhtemelen bize dava açacak olan bir sivili kurtardı.
Despite the fact that he was born with a dull expression and a really hideous pair of ears, he not only took on the beast, but pulled from its clutches, assisted by a more famous and brilliant firefighter, me, a kicking and screaming civilian who'll probably sue us for breaking her fingernails.