En iyisinden Çeviri İngilizce
430 parallel translation
Sana tek bir şeyde yardım ederim. En iyisinden dayak yersin.
I'll hand you one thing, though, you've been licked by the best.
- Hem de en iyisinden! Şimdi doğru o küçük ofisine git ve o sevimli parmaklarınla birkaç harfe bas bakalım! Yeter, yeter!
I'm a shorthand typist Very short!
- En iyisinden.
- The best.
En iyisinden!
The best.
Çıkarken tütüncüye uğrayıp bana en iyisinden iki puro alır mısınız?
Sure. Stop at the cigar store on your way out, and get me a couple of good cigars.
- 10 yapalım, en iyisinden.
- Make it 20 pounds, best demerara.
En iyisinden.
The best.
Hem de en iyisinden.
That's a little better.
En iyisinden başkasını istemem.
I get nothing but the best.
Ve en iyisinden referansları var.
And she has the highest references.
Bahçe masaları, en iyisinden şampanya, büyük numaralar, en iyi artistler.
Garden tables, the best champagne, great numbers by the finest artistes.
- Ama hanımefendi... - En iyisinden.
Your best.
Görüyorsun ya, güvercin başıboş ve tasmasız olduğunda en iyisinden başkasını almazsın.
You see, Pige, when you're footloose and collar-free, well, you take nothing but the best.
En iyisinden şampanya lütfen.
Would you bring a bottle of the best champagne, please?
Bundan sonra en iyisinden daha aşağısıyla yetinmeye hiç niyetim yok.
dog eat dog. In brief, from now on, the best of everything is good enough for me.
En iyisinden.
The best you have.
Hayır, en iyisinden, ama küçük kadehlerde.
No, the best, but small goblets.
En iyisinden üç şişe sake.
Three bottles of the best sake.
Getirdim, en iyisinden.
I do, the best.
Manouche da, sanki işinin en iyisinden yardım almışçasına oldukça sakin ve huzur dolu.
And Manouche is calm and relaxed, like she's been helped... by the very best.
- En iyisinden.
- The best one.
Ayrıca benim tipim demek en iyisinden hoşlandığım anlamına gelmesin.
Besides, my taste isn't necessarily the best.
Anatol. Hizmetçilere söyle de en iyisinden rosto pişirsinler misafirlerimize
Anatol, tell the servants to prepare a roastbeef.
Ne içersen kaptan, en iyisinden.
What do you drink?
En iyisinden getir!
Just give me the best
En iyisinden elma veriyordu, seni çekik gözlü!
You'd better have given the apples to the piglet, you sIant-eyed idol!
Ve Palermo'da, 37500 litre en iyisinden İtalyan zeytinyağı.
And in Palermo, sir, ten thousand gallons of the finest Italian olive oil.
- Herşeyin en iyisinden hoşlanırdı.
- He liked the best of everything.
Ağιlda tuttuğum en iyisinden 500 baş sιğιrιm var.
I got 500 head of prime cattle penned up at the corral.
En iyisinden.
Finest kind.
En iyisinden, Ho-Jon.
Finest kind, Ho-Jon.
En iyisinden.
No thank you, officer.
- Yıllanmış şarap gibi, 14 karat elmas kadar, en iyisinden.
- Bottled in bond, 14-carat, the best.
En iyisinden, Ho-Jon.
# # [Classical]
Vali Sugito'nun emirlerini takip eden "Oyamada Üçlüsü" olarak bilinen en iyisinden 3 kılıç ustası var.
Following the orders of Chamberlain Sugito are three first-class swordsmen known as the "Oyamada Three."
Bir süre sonra da, uçaktan telsiz mesajı geldi. Hem de en iyisinden bir mesaj :
E soon to follow we receive one very pleasant message, of the airplane :
En iyisinden.
That's the best.
Kesinlikle yanılıyor. O yüzden de sana en iyisinden bir tıbbi ekip yolluyorum.
'Dead wrong. so I'm sending you a team of top medical people...'
Bir akordiyon, hem de en iyisinden 85 tuşlu, sedeften yapılmış.
An accordion, one of those real ones with 85 keys, made of mother-of-pearl.
Bağlılığın tek emin kanıtı Benim burada gördüğüm Küba sigaraları ve en iyisinden brendi.
The only sure proof of faith I see around here are Cuban cigars and the best brandy.
Evet. En iyisinden.
Oh, they're top quality.
Hem de en iyisinden!
- Oh yeah. The finest.
Kimse orta kalite istemez, en iyisinden getir! Şarap ne var?
No one wants anything mediocre, just get the best what's the choice of wine?
En iyisinden getir!
Bring me the best
- Evet, en iyisinden.
A good one.
En iyisinden iki tane bira.
Two of your very best glasses of beer.
En iyisinden bir Amerikalı. Son derece ender görülen bir şey!
An American of the best type.
Ben en iyisinden başkasını satın almam.
I don't buy nothing but the best.
- Hem de en iyisinden.
- And a very good one.
En iyisinden.
There is nothing wrong with me!
Hem de en iyisinden!
The best!