Göremiyor musun Çeviri İngilizce
1,163 parallel translation
Birazcık mutluluğu kendine reva göremiyor musun?
You don't let yourself have any fun, do you?
Hareket edemediğimi göremiyor musun?
Can't you see that I cannot move?
Göremiyor musun?
Can't you see?
Hala göremiyor musun?
You still can't see it?
Bunu göremiyor musun?
Can't you see that?
- Bunu göremiyor musun?
- Can't you see that?
Bebeğim, seninleyken göremiyor musun, nefesimi tutup heyecanlandığımı?
# # Baby, when I'm with you # # # # Can't you see I catch my breath # # # # Lose my cool?
Bebeğim, seninleyken göremiyor musun tatmin olduğumu?
# # Baby, when I'm with you # # # # Can't you see I'm satisfied? # #
Bağlantıyı göremiyor musun?
Why? Don't you see the connection?
Göremiyor musun?
Can't you see
Bunu göremiyor musun? "Ayıplamanı kabul ediyorum." Tanrım!
Can't you see that? "I accept your condemnation." Jesus!
Neler olduğunu göremiyor musun?
Can't you see what's happening?
- Meditasyon yaptığımı göremiyor musun?
I am meditating. Can't you see?
Bir şey göremiyor musun?
Can't you see?
- Kendisini kaybettiğini göremiyor musun?
- Can't you see he's lost it?
Yukarıda bir şey göremiyor musun?
You see anything up there?
Nerede olduğumuzu göremiyor musun?
Can't you see where we are?
Adamın öldüğünü göremiyor musun?
Can't you see the guy's dying over here?
Sana ihtiyaçları olmadığını göremiyor musun?
Don't you see they don't need you?
Onda birşeylerin yanlış olduğunu göremiyor musun?
- Can't you see there's something wrong with him?
Bütün bu kırışıklıklarımı ve beyaz saclarımı göremiyor musun?
Can't you see all my wrinkles and gray hairs?
Bu Fransız parasıdır, göremiyor musun?
It's French money, can't you see?
Onun bizi kandırmaya çalıştığını göremiyor musun?
Can't you see he's trying to deceive us?
Burasının ne kadar iyi olduğunu göremiyor musun?
Can't you see how much better it is here?
- Göremiyor musun?
- Can't you see?
Evimin önündeki aracı göremiyor musun?
Can't you see that vehicle in my drive?
Göremiyor musun?
Can't you see that?
Koştuğumu göremiyor musun?
Can't you see I'm running?
- Göremiyor musun?
- Can't you see that?
Selina göremiyor musun?
Selina don't you see?
Tüm bu sözlerin hafızamda kalacağını, sen huzur içindeyken sonsuza kadar ruhumu kemireceğini göremiyor musun?
Can't you see that all those words will be branded in my memory and eating deeper eternally while you are at peace?
Tanrım, beni göremiyor musun?
help! Jesus, can't you see me?
Endişeli olduğumu göremiyor musun?
Can't you see I'm worried?
"Kültür Sayfaları" nı okuduğumu göremiyor musun?
Uh, can't you see I'm readin'the, uh, cultural calendar?
Seninkini değil. Hala farkı göremiyor musun?
Can you still tell the difference?
Yanıldığını göremiyor musun?
Can't you see you're wrong? !
Charlie'yi yollayarak Montana'nın yaptığı aptallığı göremiyor musun?
Can't you see Montana's stupid for letting Charlie walk?
'" Sen göremiyor musun? '"
"Can't you see the fleas?"
Artık her şey farklı, göremiyor musun?
Everything's different now, can't you see that?
Göremiyor musun Peg, gerçekten bir şey beni heyecanlandırıyor.
Can't you see, Peg? I'm actually really excited about something.
Göremiyor musun?
Can't you tell?
Bunu göremiyor musun?
It's the antidote.
Göremiyor musun?
Can't you see it?
Bütün işi bozuyor. Bunu göremiyor musun?
She throws the whole thing out of whack.
Yalan söylediğini göremiyor musun Nickie?
Can't you see he was lyin', Nickie?
Birbirlerine aşık olduklarını göremiyor musun?
Can't you see they love each other?
Beni göremiyor musun?
Can't you see me?
Mermiyi göremiyor musun?
Can't you see the bullet?
Yüzümü göremiyor musun?
Can't you see my face?
Üzgün olduğumu göremiyor musun?
Can't you see that I'm upset?
Arada bir bağlantı yok mu sence? Göremiyor musun?
I'll go you one better.