Mam Çeviri İngilizce
3,817 parallel translation
Anne, bir erkekle ilk flört etmeni hatırlıyor musun?
Mam, you know when a guy flirts with you?
Anne, Happy Mondays'in yeni bateristi olsam, bana bateri takımı alır mısın?
Mam, if I become the new drummer of the Happy Mondays, will you buy me a drum kit?
Selam anne.
Hey, Mam.
- Anne, ders çalışıyorum burada.
- Mam, I'm trying to study.
- Anne!
- Mam!
Anne, beni götüreceğini sanıyordum!
Mam, I thought you were giving me a lift!
Anne, hâlâ yanlış gidiyorsun!
Mam, this is still the wrong way!
Tanımam mı?
I don't know them?
Çantanızı taşımamı istemediğinize emin misiniz bayım?
Are you certain you don't want me to carry that for you, sir?
Beni tanımamış olsa da babam benim için canını feda etti.
My father sacrificed his life for mine. Not even knowing I was his son.
Hepinizi taşımam oldukça zor.
There are too many of you to carry individually.
- Sezonun ilk maçıydı, demek ki Enzo o boyayı arabasına kendi taşımamış.
- It was the first game of the season, which means Enzo didn't transfer that field paint inside his van.
Sadede Channing Tatum'un meteorolojik yükselişinin yüzeyini mi kazımam gerekiyor?
Am I supposed to just scratch the surface of channing Tatum's meteoric rise?
Sonsuza dek yaşarsam, insanların bana koyduğu işaretleri sonsuza dek içimde taşımam gerekir.
If I live forever, I'll just... carry these marks people put in me forever.
Çaresizce yalvarmalarının bir işe yarayacağını düşünüyorsan beni hiç tanımamışsın demektir.
If you think your desperate plea is gonna work, you never really knew me.
Herkesten önce kalkmıştım. Daha gün ışımamıştı.
I got up before everyone else, and it was before daylight.
Ta-mam!
Oh-kay!
Ben kendim hiç silah taşımam.
I myself never go armed.
- Sadece çantamda taşımam için.
Man, those are just for my back.
- Seni taşımamız gerekiyor. Tamam mı?
- But we have to move you, okay?
Aman yani hanımefendi!
I mean mam!
- Onu tanımam gerekiyordu.
I got to know him.
- İki kere de taşımamız gerekecek.
We're gonna need to take two trips.
Kum fırtınasında seni 10 km taşımamı mı?
Lugging you for 6 miles in a sandstorm?
Artie'nin bizi tanımasının öteki yüzü de bizim onu tanımamız.
The flip side of Artie knowing us is us knowing him.
Annen sandığın gibi yükçünün kızı değildi.
His mam was the drayman's tart.
Şimdi ne yapalım Hanımefendi?
What's next,'Mam?
Onları taşımamız gerek.
We'll have to endure it.
Bana "Sadece en uygun olanlar hayatta kalır" diye kazımamı söylemiştin.
You told me to engrave it with the words "Survival of the fittest."
Vagonları onarmadan taşımamız imkansız.
It's impossible to carry them without gun cars.
Ben yardımcı olayım, teyzeciğim. Yok, evladım.
- Let me help you, Mam.
Belki benimle birlikte taşımam gerekebilir.
I might be able to take him with me.
Bana bunları taşımam için yardım ettin, karşılığında sana cola alacağım Hadi gidelim.
Since you helped me out with that, I'll treat you to some cola. Let's go.
Bu soğukta öküzleri ve arabaları kullanmazsak eğer, bizden bu kadar çok buzu taşımamızı bekleyebilir misiniz? He?
If we don't use the cows and wagons in this cold, how do you expect us to move all that ice?
Hepsini taşımamıza gerek yok.
We don't need to move all of it.
Onu sokakta görsem tanımam.
I wouldn't recognise her on the street.
Kule Peder Aleksey ile beraber giden 4 kişiyi taşımamış
The Bell Tower didn't transport Father Aleksey and four others.
Senin için daha fazla yük taşımam sorun değil.
♫ I am fine caring more for you like this. ♫
Benim Tae San'ı tanımam, sen doğmadan önceye uzanıyor.
I've known Tae San longer than you've been alive.
Ama odadan dışarı taşımamı istiyor.
But she wants me to carry her out.
Eski zamanlarda bu çok önemli bir içgüdüydü doğumumuzdan itibaren etrafımızdakileri hızlı bir şekilde tanımamız gerekiyordu.
It's an outdated primal instinct born of our need to quickly assess our surroundings.
Siz daha tanımamışsınız oğlum beni.
You don't really know me, man.
Size bir mesaj taşımam için bana yardım etti.
Yeah, she helped me craft a message for you.
Benim seni tanımam bir hayli zaman almıştı.
Well, it, uh, it did take me a little time to get to know you.
Ormana taşımam gerekecek.
Gonna move it out to the woods.
Taşımamıza izin verilen tek silah bu.
It's the only weapon we're allowed to carry.
Gerçek dünyadaki sorunlarımı buraya taşımam çok yanlış.
It's against etiquette to bring real world problems here.
Çünkü seni yalnızca birkaç haftadır tanıyorum ve seni daha iyi tanımam önerildi.
'Cause I've only known you for a few weeks, and I've been advised to have you further vetted.
Bak, şansım varken sana iyi davranmadım ama bu senin değil, benim taşımam gereken bir yük.
Hey, hey, hey.
Cesedini taşımamız lazım.
We have to move the body.
Hayrola canım? Seni taşımamı ister misin?
It's a'ight, no biggie.