Sessizce Çeviri İngilizce
4,312 parallel translation
Ve bunu sessizce yapmıştır.
He did it quietly.
Sessizce geldi, girdi yatağa.
He snuck in and climbed into bed.
Başımızı sallayıp güleceğiz ve tüm bunları yaptırmak için onları sağacağız ta ki sessizce gücümüzü tekrar geri kazanıncaya kadar.
We nod and smile and quietly rebuild our strength while milking them for all they're worth.
Sessizce icabına bakın.
Take care of it quietly.
Gece uykumda sessizce yaklaşıp çıplak şekilde üzerime koştular.
They sneaked up on me in the middle of the night, stark naked.
Ama bunu sessizce yapmak istiyor.
But he wants it done quietly.
Ve sessizce, bio-kimyasal silahlarımı şehrin önemli dört yerine yerleştirdim.
And quietly, cleverly fixed bio-chemical weapons.. .. At four important places in the city.
Sessizce.
Quietly.
Sessizce bizimle gelin.
Come with us quietly.
Herhangi biri arkamdan sessizce gelemez.
Not just anyone can sneak up behind me.
Sessizce çukura gireceksiniz.
You stay quiet, you climb inside the pit,
Sessizce gitmek istediğinizi sanıyordum.
The guy's a bull. I thought you wanted to go in quiet.
Granby'de sadece bir bar var, Ya beraber oraya gideriz, Ya da odalarımızda sessizce otururuz.
Well, there's only one bar in Granby, so I guess we either go there or sit quietly in our respective rooms.
Teknenin sessizce yanaşabileceği tek rıhtım Cespel Adası'nda.
The only place where they can quietly dock their boat is Cespel Island.
O uykuya dalmışken, yanına sessizce yaklaşıp masal anlatma zevkini sana verecek mi? Hayır.
Is it gonna get you even one of those nights snuggled up to her, telling her bedtime stories while she fell asleep?
ve pornografini DVD oynatıcımda bırakıp sessizce gidiyorsun!
And quit leaving your pornography in my DVD player!
Ş imdi kendi başına, sessizce derslere katıl.
Now you attend classes quietly on your own.
Neden sessizce yaklaşıyorsun?
Why you sneaking up on me?
Sessizce gebermen en iyisi.
Better die quietly.
Sessizce gidip Kamali'yi alıp gidelim.
and let's leave, try not to start a war here.
ZIMPARALAR ( sessizce ) :
SANDERS ( quietly ) :
ZIMPARALAR ( sessizce ) :
SANDERS ( quietly ) : Wow.
Sessizce burada duracağım.
I will simply stand here.
Sessizce gitmek istemiştim.
I wanted to leave quietly.
Ne diye sessizce yaklaşıyorsun?
What are you doing creeping up on me?
- Sessizce değildi ki.
That wasn't creeping.
Sessizce Santoso'nun arkasından geldi, onu öldürdü,.. ... onun ayakkabılarını giydi ve kendi ayak izlerine basıp. izlerini yok ederek yola kadar geri yürüdü.
Creeps up behind Santoso, pops him, slips on his shoes, walks all the way back down the road, stepping in his own footsteps, eliminating them.
Tedaviyi bana vermeye ne dersin, böylece seni başka yerde sessizce yargılayabilirim.
Why don't you just give me the cure so I can judge you silently elsewhere?
# Sessizce
♪ In silence
# Sessizce... #
♪ In silence... ♪
Broadchurch plajındaki kayalıkların altında Danny Latimer'ın, cesedinin bulunmasından önce en son görüldüğü yolda meyus bir şekilde sessizce yürüyüş yaptılar.
United in grief they walked in silent vigil along the route where Danny Latimer was last seen the night before his body was found beneath the cliffs on Broadchurch beach.
Sessizce oturup, "Becker" in tekrarlarını ve "Becker'in Yeni Maceraları" isimli orijinal Becker'in devamını izlerdi.
Sitting in silence, watching reruns of "Becker," and originals of the reboot of "Becker" called "New adventures of old Becker."
Ben hayatta başıma gelen her şeyi sessizce ve anlayışla karşılamışımdır.
Me, I sort of just quietly tolerated whatever was happening to me in my life.
Arkasından sessizce sokulmuştum.
Back when I... I snuck up behind her.
Lütfen sessizce ve çok hızlı.
Quickly and quietly, if you please.
Bu işi sessizce halledecektim ama şimdi ise biraz eğleneceğiz.
I was gonna do this quietly, but now we're gonna have some fun.
Hastam ölmeye çalışıyor ve bunu sessizce yapmak istiyor.
My patient is trying to die in here, and he'd like to do it in silence.
O olaydan sonra artık köşede bir yerde sessizce oturur ben sahneye çıktığımdaysa sadece üç parmağını kaldırırdı.
And after that, he'd sit quietly in the corner, and when I'd come onstage, he would just... hold up three fingers.
Ya da sessizce okuyabileceğim bir yer.
Or somewhere where I can read quietly.
Yemekten sonra, sen ve Joy sessizce tüyeceksiniz ve bu yüzüğü çikolatalı musa saklayacaksınız.
After dinner, you and Joy will slip away and hide this ring in a chocolate mousse.
Çok garip. Yanında sessizce duruyorum.
It's strange... standing here next to you in silence.
Ulusun başkentine tekrar dönene kadar yıllarca orada sessizce çalışmış.
He worked there for many years quietly before he was able to weasel his way back into the nation's capital.
Anladığımız kadarıyla sessizce yokluk içinde yaşıyormuş. Ama kimleri tanıyor?
And more importantly, who might have a motive strong enough to want to hurt her so badly?
Çocuk sessizce yiyor.
He just gobbles it all up without a word.
- Patron, bayağı sessizce yaklaşıyorsun.
Boss, you're very stealthy.
Ve sen orada sessizce durup dökülmelerini bekledin.
And you stood there in silence, waiting for their secrets to pour forth.
Hırsız gibi sessizce sıvışacak mısın?
You know I have to. To steal away like a thief in the night?
Ya sessizce bizimle gelirsin ya da sürükleyerek götürürüz.
Will you come along quietly, or will I have to drag your along?
Kardeşin sessizce "ÖIdür beni." demişti.
Your sister said, softly, "kill me."
Güzel, az kişiyle sessizce gideceğiz.
This levels the playing field. We'll go in small and quiet- - just Nikita and Sean. Great.
Neden sessizce beklemiyoruz?
You know, how about we just wait quietly?