Seçeneğim yoktu Çeviri İngilizce
1,326 parallel translation
Ama başka bir seçeneğim yoktu.
But I had no choice.
Beni öldüreceğini söyledi. Başka seçeneğim yoktu.
She told me that she'd kill me, I had no other choice!
Başka seçeneğim yoktu.
I didn't have any choice.
Babam bir papazdı o yüzden, pek de fazla seçeneğim yoktu.
I didn't have much of a choice. My father was the minister.
Bir seçeneğim yoktu.
I didn't have a choice.
O zaman fazla bir seçeneğim yoktu.
Didn't have much of a choice back then.
Evet fazla seçeneğim yoktu.
Yes. I had not much choice.
Başka bir seçeneğim yoktu.
I didn't have a choice.
Başka seçeneğim yoktu.
I had no choice.
Başka seçeneğim yoktu, yaptım.
And I have no choice, so I do.
Başka seçeneğim yoktu, yaptım.
I have no choice, so I do.
# I had no choice ( Seçeneğim yoktu ) #
# # I had no choice # #
Temasın olmadığı bir ağız dalaşı olması gerekiyordu... fakat seçeneğim yoktu çünkü yasaklanmış tekniği kullandın.
It was supposed to be a non-contact sparring... but I had no choice because you used the forbidden skill.
Seni buraya çağırdığım için özür dilerim, Marvan. Fakat başka seçeneğim yoktu.
I'm sorry I had to call you here, Marwan, but I had no choice.
Başka seçeneğim yoktu değil mi?
- I didn't have much of a choice, did I?
Başka seçeneğim yoktu.
I had no other viable option.
Başka seçeneğim yoktu değil mi?
I didn't have much of a choice, did I?
Kendimi toplamaktan başka seçeneğim yoktu. Çünkü sen bana öyle biri olmayı öğrettin.
I had no option but to pick myself up, stay on course, because that is the man you taught me to be.
Çünkü başka seçeneğim yoktu.
Because I had no choice.
- Biz seçeneğim yoktu.
- We had no choice.
Başka seçeneğim yoktu.
I had no choice
Başka bir seçeneğim yoktu.
I never stood a chance.
Başka seçeneğim yoktu!
I had no choice!
- Başka seçeneğim yoktu.
- I didn't have any choice.
Başka seçeneğim yoktu.
I didn't have a choice.
Ama başka seçeneğim yoktu.
But I didn't have any choice.
Çok fazla seçeneğim yoktu.
I didn't have much choice.
İnan başka seçeneğim yoktu.
I didn't have any choice.
Onunla evlendim çünkü başka seçeneğim yoktu.
I married her because I had no choice.
Ancak annen hastalandığında başka seçeneğim yoktu.
But when your mother got sick, there really wasn't much choice.
Seçeneğim yoktu.
So that leaves me with no options.
- Ned, başka seçeneğim yoktu.
- Ned, I had no choice.
Seçeneğim yoktu.
I had no choice.
Çin'e gitmek nasihat sebebi, biliyorum. Ama başka seçeneğim yoktu.
I know that going to China is grounds for a serious lecture, but I didn't have a choice.
Bu şekli almaktan başka bir seçeneğim yoktu.
I had no choice but to take this form.
"... ve ben de, başka seçeneğim yoktu... "
And I said, " I had no choice :
Başka seçeneğim yoktu.
Well, I really didn't have a choice.
Başka seçeneğim yoktu.
Because I had no choice!
Ama benim, hiçbir seçeneğim yoktu.
But I had no choice. - Why?
Bitirmem için sadece 1 saat vaktim kalmıştı ve başka seçeneğim yoktu.
But with only an hour left of study time, I knew I didn't have a choice.
Başka seçeneğim yoktu.
I didn't really have an alternative.
- Seçeneğim yoktu.
- I had no choice!
- Başka seçeneğim yoktu.
- I had no choice.
Başka seçeneğim yoktu.
It was the only thing I could do.
Ayrılmaya çalıştım, ama öyle çok engel çıktı ki. Seçeneğim yoktu.
I kept trying to leave, but there was a lot going on and you know I didn't have a choice.
Seçeneğim yoktu.
Emily, I didn't have a choice.
- Seçeneğim yoktu, tamam mı?
- I didn't have a choice.
Cevabın hep aynı. "Seçeneğim yoktu."
Your answer for everything : "I didn't have a choice."
Baska seçenegim yoktu.
Didn't have any choice.
Başka seçeneğim yoktu.
I had no other choice.
Başka seçeneğim yoktu.
- I didn't have a choice.