Watermelon Çeviri İngilizce
568 parallel translation
Evet, karpuzu ne zaman kesiyorsunuz?
Yes. When you gonna cut the watermelon open?
Tavuklu bamya, mısır ekmeği, kurabiye... karpuz turşusu ve karın ağrısı.
Chicken okra, corn pone, shortening bread... pickled watermelon, and a stomach pump.
Şehirde karpuz yok denecek kadar az.
You know, they ain't hardly got a watermelon in town.
Karpuz yiyen biri?
Guy eating a watermelon?
Ama benim Maria'ma karpuz kıçlı dediklerinde New York şehri bir şeyler yapmalı.
But when they call my Maria Watermelon Bottom the city of New York has got to do something.
Gidip ihtiyar karpuz kıça ve kızına yardım et.
Go and help old Watermelon Bottom and her kid.
Sevgilim, karpuz istediğinden emin misin?
Darling, are you sure you want watermelon?
Bakın, karpuz!
Look, watermelon!
Olgun bir karpuz versene.
How about a juicy watermelon?
Karpuz :
Watermelon :
Çocukluğumda çiftlikte karpuz çalmamı saymazsak.
Except maybe a watermelon when I was a boy on the farm.
Birlikte çay içip karpuz tarlasından uzak durarak.
Drink tea with them and stay out of the watermelon patch.
Dünyanın en iyi karpuzu. Sadece bir peni.
The finest watermelon at a penny a slice.
Şu haşhaş tohumunun, kavun kadar olmadığına eminmisin?
That poppy seed, you sure it wasn't a watermelon?
Mutfakta senin için bir parça karpuz var.
There's some watermelon inside.
Geçen yaz kafayı bulmuştum. Pencereden bir karpuz attım.
I got smashed last summer and dropped a watermelon out of our living room window.
14 kat yukarıdan düşen bir karpuzun sesini hiç merak etmedin mi?
Haven't you ever wondered what a watermelon would sound like from 14 floors up?
Şimdi şu Gonbei'nin karpuz tarlası, köyün geleneksel festivaliyle ona geçecek.
Now it's Gonbei's watermelon field, and the annual income of this village comes from that property.
Şunu mu söylüyorsun ; Bundan böyle karpuz tarlalarını üzerine mi aldın?
Are you saying that you will take over the watermelon field?
Neyse, Oyabun, Karpuz tarlaları artık Nanaşiro Gonbei'nindir.
By the way, Oyabun, the watermelon field belongs to Nanashiro Gonbei.
Bu kadar yolu geldin, en azından karpuzumdan bir dene!
You came all the way here, so at least, try my watermelon!
Okichi, beni karpuz keserken gördün mü?
Okichi, did you see me slice the watermelon?
- En büyük karpuz bende.
- I've the biggest watermelon.
Karpuz var, kesmece bunlar.
Watermelon... sweet watermelon!
Tıpkı çatladı çatlayacak, olmuş bir karpuz gibi.
Just like a ripe watermelon that's about to bust itself open.
Bize şu karpuz tarlasını vermeye ne dersin?
How about giving us that watermelon plant?
Bayağı çok karpuz satın alır.
Sure buy a lot of watermelon.
"Peki ya karpuz?" Şeklindeki bağırmaların başkan tarafından kayıtlardan çıkarılıp WC'de bir kesekağıdına konması emredildi.
Angry shouts of'What about the Watermelon then? 'were ordered then by the speaker to be stricken from the record and put into a brown paper bag in the lavvy.
Kafası karpuz gibi yarıldı!
His head busted open like a watermelon!
Eliza Kucağında bebeğiyle buzu geçiyordu... peşlerinde köpekler, sonra kamçısıyla Simon Legree... Topsy'nin karpuz yemesi... sonra küçük Eva ölür ve cennete gider.
Eliza crossing the ice carrying her baby... and the dogs chasing her, and then Simon Legree with his whip... and Topsy's eating watermelon... and little Eva dies and goes to heaven.
Karpuz tarlasından karpuz çalardık, hatırladın mı?
We'd take watermeIons from the watermelon patch, remember?
Birlikte karpuz tarlasından karpuz çalardık!
We robbed the watermelon patch together!
Trastevere'e götürecem karpuz yemeye
I will take you to Trastevere to eat watermelon.
Şunlardan birini yakalamak kavun çekirdeğini çimdiklemeye çalışmak gibi olur!
Trying to grab any one of them be like trying to pinch a watermelon seed!
Hani Ostia'daki şu karpuzcu çocuğu gördüğümüzü hatırlıyor musun?
Do you recall that time in Ostia with that watermelon?
- Lolipoplarımı yemeyin.
- Don't eat my watermelon sticks.
Çıkar gelir de senin siyah kıçını burda görürse... yüzüne karpuz çekirdeği serpecektir.
He come out and see your crazy black ass standing there... he's gonna be spitting watermelon seeds in your face.
Karpuz, mısır gevreği ve ekmek,
Watermelon, hominy grits and shortening bread
Orada ananaslar bir karpuz ve ağaçlar bir gökdelen kadardır.
Pineapples there are the size of a watermelon, and the trees the size of skyscrapers.
Yiyecek-içecek, bir miktar un, likör hatta karpuz karşılığında girmelerine izin veriyorum.
I let them in for food and board, a little flour, liquor, or even a watermelon.
Tek ihtiyacın bir karpuz iki tane de jöleli donat.
All you need is a watermelon and two jelly doughnuts.
Karpuz işine girdik.
We're in the watermelon business.
Böylece Karpuz Operasyonu'nun birinci aşaması sona ermiş olacak.
And that concludes phase one of Operation Watermelon.
Hannibal, pazarı kontrol edip, karpuz satışlarıyla ilgili bilgi alacağım.
Hannibal, I have to monitor the market, try and get a report on watermelon sales.
Daha önce hiç karpuz mahsulünün % 30'una sahip olmamıştım.
Never owned 30 % of a watermelon crop before.
Karpuzun kile başına fiyatı nedir?
Yeah. What's the price per bushel of watermelon?
Güzel, lezzetli, bol sulu karpuz.
Beautiful, rich, succulent watermelon.
Ufaklık, karpuzdan sağlayacağım gelecek sayesinde o şeyi zaten istemeyeceksin.
Kid, the way I'm doin'with watermelon futures, you're gonna want to get rid of that thing.
Söyledikleri gibi, karpuz piyasası hiç belli olmuyor.
Like the man said, the watermelon market's real soft.
Yani aşırı olgun karpuz yemeyi kim ister ki?
I mean, who wants to eat watermelon that are too ripe?
Milwaukee'de bir adam yemek kuponu karşılığı postayla karpuz göndermeye teşebbüs etmekten tutuklandı.
"A man in Milwaukee has been arrested for attempting to use food stamps to mail a watermelon."