Yalnizca Çeviri İngilizce
261 parallel translation
Yalnizca haz için yaşadı, ve en büyük zevki ise arkadaşlarının duygularını gözlemlemekti. Ve bunu kendi duygularından kaçarak yapıyordu.
He lived only for pleasure, but his greatest pleasure was to observe the emotions of his friends while experiencing none of his own.
Bu yalnizca baslangiç.
This is just the beginning.
Dügünleri sevmem, yalnizca cenazeleri severim.
I'm not good at weddings, only funerals.
Nakliyeyi yalnizca Tombstone'dan yapabilir. Ama sehrin kontrolü bizdeyken yapamaz.
But he can only ship them out of Tombstone, and he can't do that while we control the city.
Ellsworth, Wichita ve Dodge City. Buralarda çalistin ama yalnizca aci çektin. Sevdigin kadin seni terk etti ve tek dostun bir katil.
Ellsworth, Wichita, Dodge City, and what have they got you, but a life full of misery and a woman who walked out on you and the friendship of a killer?
GERİDE KALANLAR YALNIZCA
NOTHING LEFT BUT A WOMAN
Yalnizca durdurmaya çalismistim,
I just meant to distract him.
, bu sahane müzik aleti yalnizca 25 sent,
... 25 cents for this glorious musical instrument.
Gerçek dünya yalnizca görüntülere aktarildiginda, görüntüler gerçek varliklara dönüsür, hipnotik bir davranis için dogrudan güdülenme saglayan dinamik hayaller.
Where the real world changes into simple images, the simple images become real beings, and the efficient motivations of an hypnotic behavior.
Modern toplumdaki pratik iktidarin kendisini... toplumdan ayirmasi ve gösteri içinde bagimsiz bir ülke... kurmus olmasi yalnizca, o iktidar pratiginin uyum eksikligi çekmeye devam etmesi ve... kendisiyle çeliski içinde bulunmaya, devam etmesi ile açiklanabilir.
The fact that the practical power of modern society... has broken off of its own accord... and established an independent realm in the spectacle... can only be explained by this additional fact... that practical power continued to lack cohesion, and had remained in contradiction with itself.
Gösteri yalnizca, bu bölünmenin resmi dilidir.
The spectacle is merely the common language of this separation.
Bu nedenle gösteri, bölünmüs olanlari bir araya getirir fakat bunu yalnizca onlarin bölünmüslükleri içinde yapar.
The spectacle reunites the separated, but reunites it as separated.
Détournement, hedefini yalnizca günümüzün elestirisi oldugu gerçegine dayandirmaktadir
Detournement has based its cause on nothing... exterior to its own truth as present critique.
Détournement teorik alana, var olan tüm düzeni bozan ve yerle bir eden ayni türde bir siddetli yikimi dahil ederek teorinin kendi basina bir anlami olmadigini, yalnizca tarihsel eylem ve gerçek anlamda bagli oldugu tarihsel düzeltme vasitasiyla kendini through historical action,
What, in theoretical formulation, presents itself as openly detourned, in denying all durable autonomy to the sphere... of the expressed theoretical, by causing the intervention there, by means of this violence, of the action that destroys and carries off all the existing order, recalls that this existence of the theoretical... is nothing in itself, and only come to be known... through historical action, and the historical correction which... is its true fidelity.
Sanat bagimsiz hale geldiginde ve dünyasini göz alici renklerle resmettiginde, yasamda bir an yaslanir. Böyle bir an göz alici renklerle gençligine kavusturulamaz, yalnizca hafizada uyandirilabilir.
When art, having become independent, represents its world with sparkling colors, a moment of life has grown old, and it may never again be rejuvenated... with sparkling colors.
Degisim degeri yalnizca kullanim degerinin bir temsilcisi olarak artabilir fakat sonunda kendi silahlariyla kazandigi zafer, kendi özerk gücü için kosullari yaratmistir.
Exchange value could take form only as the agent of use value, but its victory by means of its own weapons... has created the conditions of its autonomous domination.
Faydaya yalnizca degisim degeri bakimindan bakilmaya baslanmistir ve artik tamamen onun merhametine kalmis durumdadir.
The process of exchange... is identified with all possible practice, and reduces it to its mercy.
Bürokratik mülkiyet bizzat yogunlastirilmistir ; bürokrat olan birey, yalnizca bürokratlar topluluguna olan üyeligi araciligiyla tüm ekonominin mülkiyetine katilir. Ve mülkiyet üretimi bürokratik kapitalizmin altinda daha az gelismis oldugu için o da yogunlastirilmis bir biçim kazanir :
Bureaucratic ownership, in fact, is itself concentrated in the sense that... the individual bureaucrat has a relation to the possession... of the global economy... only through the intermediary of bureaucratic community, and only as a member of this community.
, zaten tartismali olan memnuniyet de bu nedenle sürekli olarak bosa çikmaktadir çünkü gerçek tüketici, bu meta cennetinin yalnizca parçalarinin, her zaman bütüne atfedilen vasiflardan mahrum olan parçalarin silsilesine dolaysiz olarak ulasabilir.
So the already problematic satisfaction, which is reputed to belong to the consumption of the whole, is immediately falsified... in that the real consumer can directly touch only a succession... of fragments of this commodity happiness, fragments from which... the quality lent to the whole is evidently absent every time.
Tüketim araciligiyla gerçeklesen mutlu bir sosyal birlesmenin görüntüsü, tüketicinin gerçek bölünmeler konusundaki farkindaligini yalnizca bir sonraki metanin düs kirikligina kadar erteler.
In the image of the happy unification of society... through consumption, the real division is suspended... only until the next non - accomplishment in the consumable.
Böyle vasat nesnelerin sayginligi yalnizca, kisa bir süre için de olsa, sosyal yasamin merkezine konulmasindan konulmasindan ve üretimin anlasilmaz amaçlarinin ifsasi olarak taninmasindan gelmektedir.
The prestigious character of this product, whatever it may be, comes only from its having been placed... at the center of social life, as the revealed mystery... of the ultimate end of production.
Ancak hem yaygin hem de yogunlastirilmis gösteride, kati mükemmelliklerini küstahça ileri sürenvarliklar sonunda degisir ve yalnizca sistem oldugu gibi kalir :
What affirmed with the most perfect impudence... its own definitive excellence changes, however, in the diffuse spectacle - though it does so as well in the concentrated spectacle - ant it's the system alone which must continue :
Ve totaliter gücün her simgesinin çöküsü ile birlikte, onu oybirligiyle onaylamis olan aldatici toplum yalnizca hilesiz bir politikacilar koalisyonu olarak açiga vurulur.
Each collapse of a figure of totalitarian power... reveals the illusory community... that unanimously approved it, and which was only an agglomeration of solitudes... without illusions.
Insanoglu bir kez daha magaralarda yasamaya basliyor... Fakat isçinin bu magaralarda yalnizca tehlikeli bir yasama hakki var : bunlar, eger ücreti ödeyemezse her an atilabilecegi yabanci meskenler.
Man returns to inhabit caves but the worker now inhabits... them only by precarious title and they are for him... a strange power that he can daily lack, and from which... he can also daily be expelled if he does not pay.
Proleter devrimi, beseri cografyanin elestirisidir ve bu elestiri araciligiyla bireyler ve toplumlar artik yalnizca isleriyle degil, tüm tarihin tahsisiyle orantili mekan ve olaylar yaratabilir.
The proletarian revolution is this critique of human geography, through which individuals and communities... must construct the sites and events... corresponding to the appropriation, not only of their labor, but of their total history.
Soyutlastirilmis ve geri çevrilemeyen, her kisminin yalnizca digerleriyle olan nicel esitligini saat bazinda gösterme ihtiyaci duydugu bir zamandir.
It is the abstraction of irreversible time, of which all segments must prove on the chronometer... only their quantitative equality.
Zaman tüketiminin sosyal görüntüsü ise, yalnizca bos zaman ve seyahatlerin ( tüm gösteriye ait metalar gibi uzakta ve arzu edildigi varsayilan betimlenen anlar ) egemenligindedir.
the social image of the consumption of time, for its part, is exclusively dominated... by moments of leisure pursuits and vacations, moments represented at a distance... and postulated as desirable, like all spectacular commodities.
Gerçek yasam olarak sunulan seyin yalnizca daha gerçek bir gösteri yasami oldugu ortaya çikar.
What was represented as real life... reveals itself simply... as more truly spectacular life.
Toplumun efendilerinin demokrasisiydi gücün yalnizca kendisiyle, gizli mabedinin anlasilmaz meçhullügü içinde, basarili olup olmadiklari tartisilamayan saray devrimleri araciligiyla kozunu paylastigi despotlugun tam zittiydi. Makyavel
That was the inverse of the conditions known to the... despotic State, where power... settles its accounts only with itself, in the inaccessible obscurity... of its most concentrated point, through a palace revolution, that success or failure... render equally beyond discussion.
O ana kadar yalnizca yönetici sinifin eylemlerini içerir gibi görünen ve bu nedenle yalnizca olaylarin kronolojisi olarak kaydedilmis olan tarih artik genel bir hareket yoluna çikan tüm bireyleri ezen acimasiz bir hareket olarak görülmektedir.
History, that until then appeared only... as the movement of the ruling class, and thus written as the history of events, is now comprised of general movement, and in this harsh movement individuals are sacrificed.
Tüm dünyada ayni gün olarak görünen sey, yalnizca ekonomik üretim zamani, ve esit soyut bölümlere ayrilmis bir zamandir.
The time of economic production, cut into equal abstract fragments, appears across the entire planet as the same day.
Dünya çapinda toplumun genel zamani olarak resmi anlamda kabul edilen zaman aslinda yalnizca onu olusturan özellesmis menfaatleri yansitir ve bu nedenle de yalnizca belirli bir zaman türüdür.
Thus, the time which is officially affirmed across... the entire expanse of the globe as the general time of society, signifying only the specialized interests which constitute it, is merely one particular time.
Tarih düsüncesi hala, her zaman çok geç gelen, yalnizca olup bitenlerin geriye dönük gerekçelemelerini biçimlendirebilen bir bilinçtir.
This historical thought is still only the consciousness... which arrives late, and which declares its justification post festum.
Bu nedenle bölünmenin ötesine yalnizca düsünce olarak geçebilmistir.
Thus, it has surpassed separation only in thought.
Hegel'in içinde paradoks barindiran görüsü kendi sisteminin sonucu temsil ettigini ilan ederken tüm gerçekligin anlamini tarihsel sonuca boyun egdirmesi bu on yedi ve on sekizinci yüzyilin burjuvazi devrimleri düsünürünün, felsefesinde, yalnizca bu devrimlerin sonucuyla bir uzlasma aramasi gerçeginden çikmaktadir.
The paradox which consists in suspending... the meaning of all reality in favor of... its historical accomplishment, and in revealing this meaning at the same time... by constituting itself as the accomplishment of history, devolves from the simple fact... that the thinker of the bourgeois revolutions... of the 17th and 18th centuries... sought in his philosophy... only reconciliation with their results.
yalnizca meta ekonomisi için yedek bir yönetici sinifiydi.
"the last property-owning class in history"... in Bruno Rizzi's sense, but only a substitute ruling class... for the commodity economy.
Fakat yalnizca bu noktada dürüsttür, çünkü resmiyette var olmayan bu bürokrasi ayni zamanda tarihin önde gelen basarililarini kendi sasmaz liderligine baglamaktadir.
It is modest on this single point, for its official non-existence must also coincide... with the nec plus ultra of historical development, which is due simultaneously to its infallible leadership.
Bu yanlis bilinç tüm gücünü yalnizca tüm gerçek sebeplerin nihai olarak gizlendigi tam bir terör yönetimiyle saglayabilir.
False consciousness maintains its absolute power... only by absolute terror, where any true motivation is ultimately lost.
Yönetimdeki bürokrat sinifinin üyelerinin toplum üzerinde, tipki önemli bir yalanin ortaklari gibi, yalnizca müsterek mülkiyet hakki bulunmaktadir : sosyalist bir toplumu yöneten proletarya rolünü oynamak zorundadirlar ;
The members of the bureaucratic class in power... have no right of possession over society, except collectively, as participants in a fundamental lie :
Bürokratlara tüm sosyal kararlari vermek için müstereken yetki verilmis olsa da kendi siniflarinin uyumu yalnizca terörist gücün tek bir kiside yogunlasmasiyla saglanabilir.
If the bureaucrats taken as a group decide upon everything, the coherence of their own class... can be assured only by the concentration... of their terrorist power in a single person.
" Atomlarina ayrilmis bürokratlar müsterek mesruiyetlerini yalnizca Stalin'in dünyanin efendisi oldugu için kendisini kamil insan olarak gören, kendisinden üstün bir ruhun bulunmadigini düsünen Stalin – sahsinda bulabilir
Bureaucratic atoms... find the common essence of their right, only in the person of Stalin. Stalin is this sovereign of the world, who knows himself in this way to be the absolute person, for whose consciousness there exists no higher spirit.
Proletarya disa vurulan gücünün kapitalist toplumun sürekli güçlenmesine katkida bulundugunu fark ettiginde, artik yalnizca yabancilasmis emek olarak degil ayni zamanda sendikalar, siyasi partiler ve kendisini özgürlestirmek amaciyla yarattigi devlet gücü olarak da, somut tarihi deneyim araciligiyla tüm katilasmis disa vurmalara ve iktidar özellesmelerine tümüyle karsi çikmasi gereken sinif oldugunu kesfeder.
When the proletariat discovers that its own exteriorized force... conspires in the permanent reinforcement of capitalist society, no longer just in the form of labor, but also in the form of the unions, of the parties or of the state power... that it had constituted in order to emancipate... itself, it discovers as well by concrete historical experience... that it is the class totally inimical... to all fixed exteriorization... and to all specialization of power.
Kendini birçok hatanin düzeltilmesinde bile göremez ; yalnizca mutlak bir hata olan gerçek yasamdan dislanma hatasinin düzeltilmesinde görebilir.
nor of a great number of these wrongs, but only in the absolute wrong... of being relegated to the margins of life.
" Kendini böyle bir planlari olmadiklarina dair kandirma. Tabii ki bir planlari olacak ; olmasaydi yalnizca kosullar bile onlari nbir tane gelistirmeleri için zorlayacakti.
Don't flatter yourself that they have no such plan, they must of necessity have one ; and if chance willed them... not to have formed one, the very force of things... would lead them to one ;
"'Yalnizca basarinin garanti oldugu mücadelelere dahil olsaydik, tarih yazmak daha kolay olurdu.'Bu toplumu tamamen yok etmek için,
It would obviously be very convenient to make history... if one had only to engage in struggle under unerringly... favorable circumstances.
Yalnizca kazayi gösterme izni var.
It is permitted only to show the accident.
Yalnizca, gece boyunca dikkatinizi ceken bir durum olup olmadigini sormak icin gelmistik?
We were just wondered if you notice anything suspicious here tonight?
Wales gibi biri yalnizca intikam için yasar.
A man like Wales lives by the feud.
ve yasayan degerleri yalnizca somut degerlere çevirmeyi içerir.
and so full of metaphysical subtleties, the commodity.
"Yalnizca yabancilara."
Only to strangers.
Yalnïzca oyun Mösyö Perrier.
Merely games, Monsieur Perrier.
yalnızca 183
yalnızca bir dakika 19
yalnız 545
yalnızlık 55
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnız yaşıyorum 22
yalnız mısınız 41
yalnızdım 64
yalnızsın 42
yalnızca bir dakika 19
yalnız 545
yalnızlık 55
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnız yaşıyorum 22
yalnız mısınız 41
yalnızdım 64
yalnızsın 42