Acıklı Çeviri İspanyolca
12,583 parallel translation
Eğer acıklı hikâyene devam edeceksen, içeride yap.
Si vas a decir cosas tan desanimadas... dilas dentro.
Bu birçok şeyi açıklıyor.
Bueno, eso explica mucho.
Tüm vaktimi direniş hareketini yönetmeye ayırmak için Polis İstihbarat Şefliği'nden ayrıldığımı açıklıyorum.
Estoy renunciando a mi puesto en PST... para centrarme totalmente en dirigir la resistencia.
Metal üzerinde oldukça hızlı birkaç test yaptık ve krom ve krom oksit bulduk. Bu da gecikmiş aşınmayı açıklıyor.
Así que hicimos unas pruebas rápidas en el metal... y encontramos cromo y óxido de cromo, lo que explica la demora en la corrosión.
Göğüs kemiği tırtıklı bir şeyle değil de, mekanik bir şeyle açılmış.
El esternón fue abierto con algo mecánico, sin dientes.
Bu da kayıp olan cinsel organı açıklıyor.
Lo que explicaría la falta de genitales.
Bu kesinlikle beni açıklıyor.
Eso ciertamente tiene mucho sentido.
Evet, yanlış bir şeyler var ama seni temin ederim bunun mantıklı bir açıklaması var tamam mı?
Mitch, algo está pasando aquí. Sí, algo está pasando aquí, pero puedo asegurarte hay una explicación racional para eso, ¿ de acuerdo?
Ormandaki açıklığa götür.
Llévala al claro.
Davasını açıklığa kavuşturmak için attığım her adımda aklımı çelmek için bilfiil uğraştığını unutma.
Buscaste disuadirme... de tomar su caso en todo momento.
Tamam, bir şeyleri açıklığa kavuşturalım.
Bien, pero dejemos algo en claro.
- Kazanacaksın. - Bunu açıklığa kavuşturmama izin ver.
- Déjame entenderlo.
Bu da vurup kaçmasını açıklıyor.
Eso explicaría el choque y fuga.
- Tamam şunu açıklığa kavuşturalım.
- Okay, dejame ver si entiendo.
Bu bence neden bizimle röportaj yapmak istediğini açıklıyor.
Es decir, te da una pequeña idea de por qué quiere estar en nuestra película.
Bu da güneye gittiğini açıklıyor.
Tiene sentido que se moviera al sur.
Şey, belki de tüm mantıklı açıklamalar tükendiği vakit, geriye sadece imkansız olan kalıyor.
Bien, quizá cuando todas las explicaciones racionales se agoten, solo lo imposible queda.
- Bu da kanı açıklıyor.
Eso explicaría la sangre.
- Pekâlâ, bu durum parayı ve orada olanları açıklıyor.
Bueno, eso explica el dinero y lo que estaba haciendo allí.
Geçirdiğimiz son bir senede, şu konu açıklığa kavuştu.
Durante el ultimo año, una cosa ha quedado clara :
Bu, mesajlarını nasıl yaydıklarını açıklıyor.
Eso explicaría cómo están difundiendo su mensaje.
Açıklığa kavuşturalım. Kanarsa o cadıdır.
Solo para tenerlo claro, si sangra, ¿ es una bruja?
Okçuluk müsabakası için, bir açıklıkta hazırlıklar tamamlanmış.
En un claro del bosque, se realizaría el concurso de tiro con arco.
Bu kavanozlar zehirlenmeyi açıklıyor.
Estos tarros explican el veneno.
1 aydır bunun farkındayız, çünkü şunlardan birini açıklığa kavuşturduk.
Lo hemos sabido desde hace un mes, desde que interceptamos una de estas.
Tam da o zaman her şey sen, ben, Eva konuları tamamen açıklığa kavuştu.
Y ahí es cuando todo... cuando tú Eva, yo... todo se aclaró.
Eli, konuyu açıklığa kavuşturur musun?
Eli, ¿ puedes decirme el tema, por favor?
Yemin altında yalan söylediniz ve artık hakkınızda yalancı tanıklıktan kovuşturma açılabilir.
Mintió bajo juramento y ahora puede ser demandado por perjurio.
Bay Karras, biz de konunun açıklığa kavuşmasını istiyoruz.
Sr. Karras, nosotros también queremos llegar al fondo de esto.
Bir şeyi açıklığa kavuşturalım.
Dejemos algo claro...
Galen Barrow'un neden yarı zamanlı şoförlük yaptığını ayriyetten açıklıyor.
Una que podría también explicar la decisión de Galen Barrow de convertirse en conductor a tiempo parcial.
Bu da kanepemin üzerindeki XXXL Scarface kapüşonlusunun nasıl geldiğini açıklıyor.
Eso explica porque tengo una sudadera con capucha talla triple XL de Scarface en mi sofá.
Şunu açıklığa kavuşturalım.
Déjame ver si entiendo.
Fakat bu kadar açıklık gereksiz.
Pero toda esa publicidad no es necesaria.
-... bu e-mailleri nasıl açıklıyorsun?
¿ cómo explica esos e-mails?
Tamamdır, spor salonu giysi değişimini açıklıyor.
Bueno, el gimnasio explica el cambio de ropa.
Açıkça görülüyor ki, gerçek, hayal kırıklığına uğratacak.
Obviamente la verdad le decepcionará.
Mantıklı bir açıklama.
Es una explicación razonable.
Bu davada bir adamın aleyhine tanıklık eden neredeyse her şahidin dile getirdiği korkuyu anlamak çok zor. Acımasız ve hiddet dolu adam "Lucky" Luciano'nun aleyhine.
Es difícil imaginar el miedo tan atroz, mostrado por casi todos los testigos de este caso, ante la perspectiva de testificar contra un hombre tan cruel y tan violento como Lucky Luciano.
Peki Waldorf'taki dairenizdeki Chicago'daki Bay Capone'un da dahil olduğu bu kişilerle olan telefon kayıtlarını nasıl açıklıyorsunuz?
¿ Y cómo explica... los registros telefónicos... desde su residencia en el Waldorf... que muestran llamadas realizadas a todos estos individuos, incluyendo al Sr. Capone en Chicago?
- Bu durumu son derece açıklıyor.
- Explicaría los reportes.
Bu Washington'un Prescott'tan aldığı mesajı açıklıyor.
Eso explica la orden que Washington dio... a Prescott para entregar a sus hombres.
Ne sıklıkla açık arttırma yapıyorlar?
- ¿ Con qué frecuencia hacerlo?
Ucuz parfüm kullanmanın sebebini de açıklıyor bu demek.
Bueno, eso debería explicar tu uso liberal de ese perfume barato.
Mantıklı açıklama ise adamın diğer 140 milyon insanın gittiği yere gitmesi, aniden yok olması.
Así que la explicación lógica es que él fue adonde los otros 140 millones de personas se fueron... al aire.
Her şeyi açıklıyor.
Eso lo explica todo.
Bu kaset her şeyi açıklıyor gibi.
La cinta habla por sí sola.
Onlar bunu nasıl açıklıyor?
¿ Cómo explican esto?
Ve bu da venerleri açıklıyor.
Y eso explica las coronas dentales.
Kararımı açıklıyorum.
Esta es mi decisión.
Mantıklı bir açıklaması yok.
No tiene sentido.