Açıklamak mı Çeviri İspanyolca
653 parallel translation
Walter ve benim için doğru olan nedir? Gerçeği açıklamak mı?
¿ Tendríamos que Haber dicho la verdad?
Açıklamak mı?
¿ Contártelo?
- Açıklamak mı?
- ¿ Explicarme?
Açıklamak mı?
¿ Explicar?
- Açıklamak mı?
- ¿ Explicar?
- Açıklamak mı?
- ¿ El qué?
- Açıklamak mı? !
- ¿ ExpI ¡ carIe qué?
Bugün buraya, size kararımı açıklamak için geldim.
He venido hoy... a anunciar mi decisión.
Küçük hanım sizi neden tokatladığını açıklamak istemiyor.
La joven se niega a divulgar la razón por la que lo cacheteó.
Evet, yaptım ama açıklamak için geliyordum.
Sí que lo hice, pero iba para allá para explicártelo.
Şimdi ise dürüstçe açıklamak zorundayım.
Ahora he puesto las cartas sobre la mesa.
Basitçe açıklamak gerekirse, genel inancımız ölçülü hareket etmektir.
Simplificando, diría que nuestras creencias se basan en la moderación.
Mücevherleri nasıl kaybettiğini açıklamak... bir Sovyet elçisi için biraz sıkıntılı olmaz mı?
¿ No sería bochornoso para una enviada soviética... divulgar las circunstancias en las cuales las perdió?
Ben, Oscar'a sen mi açıklamak istersin yoksa ben mi açıklayayım? Horace yaşayıp size borç verdiğini söylediği sürece güvendeydiniz.
¿ O debo yo explicarle a Oscar, que estaban seguros cuando Horace vivía para decir que les había prestado los bonos?
Bu sabah ona bunu açıklamak zorunda kaldım. Çok güç oldu.
Tuve que explicárselo y fue difícil.
Büyükelçiniz döndüğünde çalışmalarımızı açıklamak üzere kendisini aramak isterim.
Me gustaría pedir a su embajador que vuelva para explicar nuestra acción.
Sana herşeyi açıklamak zorunda mıyım?
¿ Tengo que deletreártelo?
- Buradaki amacımı size açıklamak isterim.
- Quiero hablarle sobre mi misión.
- Yalnız müsaadenle önce ben çıkacağım kürsüye, Sezar'ın niçin öldüğünü açıklamak için.
- Con tu permiso... yo subiré primero a la tribuna y explicaré por qué ha muerto César.
Ne yazık ki bir sırrı açıklamak durumundayım.
Si me explico, temo cometer una indiscreción.
Açıklamak zorundayım.
Te explico cuáles son los camarotes.
Müfettiş, bilekteki kesiğin o bıçak yüzünden oluştuğunu düşünecek olursak, bunun bir kaza sonucu mu olduğunu yoksa kan lekelerini açıklamak için cinayetten sonra bilerek mi yapıldığını gösterecek bir kanıt var mı?
Inspector, supongamos que el corte de la muñeca fue causado por ese cuchillo ¿ hay alguna prueba de que fue accidental o puede haberlo hecho a propósito luego del homicidio para explicar las manchas?
Açıklamak için buradayım.
Vengo a explicarlo.
Her şeyi açıklamak için yazdım.
Te escribí explicándotelo todo.
- Amacımı açıklamak için hainlere ihtiyacım yok.
- No quiero traidores que me defiendan.
- Bunu da açıklamak zorunda mıyım?
- ¿ También tengo que explicarte eso?
Bayan Marple, babamın zaman zaman aksi olabileceğini size açıklamak zorundayım.
Miss Marple, creo justo explicar que mi padre es francamente, difícil a veces.
Açıklamak için zamanımız yok.
- No hay tiempo para explicaciones.
Açıklamak için zamanım yok.
No hay tiempo. Hagan lo que les diga.
Bakın, sanırım kimliğinizi açıklamak zorundasınız... çünkü bu konuşma giderek anlamsızlaşmaya başladı.
Me temo que va a tener que identificarse... porque esta conversación es cada vez más absurda.
Claudie, her seferinde bunu sana açıklamak zorunda mıyım?
Claudie, no puedo explicártelo siempre.
Uğramak istedim açıklamak istiyordum ama size üç kağıt yapmıştım.
Quería venir y llamarle, pero... le diré algo... me embaucaron.
Burada mı yoksa merkezde mi açıklamak istersiniz?
¿ Quieres explicarlo aquí o en la comisaría?
Efendim, bunu açıklamak benim için çok zor, çünkü mesele, çok saygı duyduğum ve sevdiğim en üst rütbeli subayımızla alakalı.
Esto es muy difícil para mí. Afecta a un superior a que admiro.
Buraya geldiklerinde, açıklamak için zamanımız olmayacak.
Cuando lleguen, no habrá tiempo de decirles.
David, seni neden çağırdığımı açıklamak istiyorum.
David, quería explicarte la razón por la que te llamé.
- Açıklamak zorunda mıyız?
- ¿ Hay que decir algo?
Açıklamak bana mı kalmış?
¿ Está en mi hacerlo?
Tatlım ona bir şey açıklamak zorunda değilsin...
Nena, no tienes por qué darle explicaciones a éste.
Açıklamak isterim ki sizin gibi güzel ve nazik müşterilerimi sinirlendirmek alışkanlığım değildir.
Sólo quería decir que no estoy acostumbrado... a tratar con clientes de su belleza y encanto.
Size açıklamak için gerçekten zamanım yok o yüzden dediğimi yapın ve sağlığınızı koruyun ve her şey yolunda gitsin.
Y no tengo tiempo para dar explicaciones. Haga lo que le pido y seguirá sanito y todo irá bien.
Açıklamak canımı sıkıyor.
- No lo sé. Me aburre explicártelo.
Florence, bu söylemleri açıklamak için senden izin almalı mıyım?
Florence... ¿ Puede explicar este comentario?
İstemiyorsan açıklamak zorunda değilsin. - Minnettar kalırım.
Bueno, no tienes que explicarme nada si no quieres.
Bunu da açıklamak zorunda mıyım?
Lo necesito para reunir para un abogado. ¿ Te lo tengo que decir?
Ben açıklamak için buradayım. Ben bidiğim konuların iddiasını yaparım.
Yo estoy aquí sólo para explicarles... por qué un verso de Petrarca es bello... y sé que lo sé hacer.
Benim amacım bu Dünya'yı bilgi vasıtasıyla açıklamak değildir.
No es mi objetivo explicarle al mundo los distintos tipos de pensamientos.
Genelkurmay Başkanı tarafından 3. Panzer Birliği'nin durumunu açıklamak için çağrıldım.
Me han convocado para informar acerca del Tercer Ejército Acorazado.
Başka parlak fikirlerin var mı, üst katı kullanabilirim onlara bu kadar zamandır nerede olduğumu açıklamak için.
¿ Qué excusa se te ocurre para explicar dónde he estado?
'Moose'a Velma'nın durumunu açıklamak için uygun yollar düşünmeye başlamıştım.'
" Empecé a pensar en formas de pasarle las novedades sobre Velma a Moose,
Vampirizm korkunç bir acıdır. Küçük kız birçok kişiye bulaştırdı... akrabalarımıza, arkadaşlarımıza. Sırrımızı kasaba şerifine açıklamak zorundaydım,... özellikle de babanın ölümünden sonra.
El vampirismo es una terrible desgracia. nuestros amigos. especialmente después de la muerte de tu padre.